İstanbul-Kadıköy Göztepe Ortaokulu son sınıf öğrencisi Can Üzülmez’in “Türkçe Proje Ödevi” kapsamında yazarımız Müslüm Üzülmez’le yapmış olduğu röportajı ilginç ve de yazarımızın yazarlık serüvenini güzel bir şekilde detaylandırmış olması nedeniyle sizlerle paylaşıyoruz.
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1950’de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ergani’de yükseköğrenimimi de Ankara’da, Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nin Kimya Bölümü’nde tamamladım. Esas mesleğim kimya mühendisliğidir. Çeşitli kamu ve özel sektöre bağlı iş yerlerinde çalıştım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nden emekli oldum. Halen İstanbul’da emeklilik yaşamımı sürdürmekteyim.
Yazmaya ne zaman karar verdiniz? İlk eseriniz hangisidir ve konusu nedir?
Yazmaya 1991’de karar verdim diyebilirim. O dönem yukarıda bahsettiğim gibi Çevre Koruma Müdürlüğü’nde çalışıyordum. İstanbul’da hava kirliliği son derece olumsuzdu. Yoğun bir hava kirliliği vardı. Doğalgaz yoktu. Kaloriferler kömür ve fuel oil ile çalıştırılıyordu. Kalorifer kazanlarını apartmanlarda hizmetliler (kapıcılar) çalıştırılıyordu. Bunların eğitimleri son derece düşüktü. Bunlara zaman zaman belediye çevre korumanın bir hizmeti olarak eğitim verdim. Gördüm ki bu eğitimler faydalı olmakta, ellerinde bir de kaynak bilgi olsun diye Ateşçi ve Kalorifercinin El Kitabı kitabımı yazdım. Ardından da mesleki alanda, Temel Çevre Politikaları ve Yasal Düzenlemeler, Döküm Sanayi ve Çevre kitaplarımı kaleme aldım.
Gördüğüm kadarıyla ilk olarak mesleki konularda yazmaya başlamışsınız. Sizi yazmaya iten nedenleri öğrenebilir miyim?
Evet, haklısın ilk olarak mesleki konularda yazmaya başladım. Yukarıda da zaten bahsetmiştim. Mesleki konulardaki eğitim çalışmalarım (hocalık) beni yazmaya itti.
Başka hangi konularda eserleriniz var?
Sanırım yazmaya başlayınca, yazmanın tadına vardım ve gerisi geldi. Önce şiir kitapları ve anılar, sonra da Diyarbakır’ın ilçeleri olan Ergani ve Çermik yerel gazetelerinde değişik konularda düşüncelerimi içeren yazılar yazdım. Bu yazılar sonradan derlenip kitap haline getirildi. Akademik seviyede diyebileceğimiz Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş, On Bin Yıllık Tarihin Tanığı HİLAR ve Yazılı Kaynaklarda Çermik adlı araştırma kitaplarım yayınlandı.
Sizi sosyal ve araştırma konuları yazmaya iten nedenleri de öğrenebilir miyiz?
Tabi ki, şöyle açıklayabilirim: Birçok konuyu merak ettiğim için araştırdım ve notlar aldım. Sonra aldığım bu notların önemli olduğunu, bunu sevdiklerimle, çevremle paylaşmanın iyi olacağını düşündüm, kitap haline getirdim ve büyük de ilgi gördü. Ergani’ye bağlı Hilar köyünde Çayönü höyüğünde arkeolojik araştırma yapan Prof. Dr. Halet Çambel’le tanıştım. Yaptığı araştırmalardan etkilendim. Hilar mağaralarını ve Çayönü kazı çalışmalarını baz alıp bir kitap yazmaya karar verdim. Toplayabildiğim yazılı ve sözlü bilgi ve belgelere dayanarak, fotoğraflarla süsleyerek yukarıda bahsini ettiğim On Bin Yıllık Tarihin Tanığı HİLAR kitabımı yazdım. Sonra da annemin ilçesi Çermik ile ilgili araştırmalar yaparak Yazılı Kaynaklarda Çermik adlı kitabı kaleme aldım.
Bu çalışmalarınız/eserleriniz hakkında ne tür tepkiler aldınız?
Çok az sayıda olumsuz tepki aldım. Bu olumsuz tepkiler kişisel tepkilerin ötesine geçmedi. Ama yazılarımla, kitaplarımla ilgili genel olarak çok olumlu tepkiler aldım. Kitaplarla ilgili değişik gazete ve sitelerde birçok yazı ve haber yayınlandı. Yerel yöneticiler ve beni tanıyan tanımayan birçok insan e-mail adresime düşüncelerini iletti, telefon açarak kutladı, bu türden çalışmalarımı sürdürmemi istediler. Bu yazdığım eserleri zaten ben maddi şeyleri düşünerek yapmadım. Bir eğitimci mühendis olarak yazdım.
Sizce yazmak zor mudur? Eğitim alan herkes yazabilir mi?
Zor değildir. Evet, bence isteyen herkes yazabilir. Halkımızın çoğunluğu geçmişte köylerde ve kasabalarda yaşadığı için sözlü geleneğimiz güçlüydü, ancak son yıllarda kentlerde yaşam hızla arttı, kent kültürü yavaş yavaş toplumda yer etmeye başladı. Yazma alışkanlığı da kentleşmeye paralel yavaş yavaş gelişti, gelişiyor ve gelişecek.
Son olarak biz öğrencilere okuma ve yazma konusunda ne tavsiye edersin?
Bilginin çok ucuz ve kolay erişildiği bir dönemde yaşıyoruz. Artık çok fazla bilgi edinmek yerine, edindiğimiz bilgileri kullanma; bireyin ve yaratıcılığın öne çıktığı eğitim sürecinin içindeyiz. En iyi okullarda okumalısınız. Konuştuğumuz ve yazdığımız dili çok iyi konuşmalı ve çok iyi yazmalıyız, anadilimizden başka da birkaç dil bilip, hoşunuza giden kitapları mutlaka bu dillerde okumalıyız Herkesin yazar olmasına gerek yok, ama en azından kendimizi ifade edecek şekilde yazabilmeli ve yaşadığımız, yaşantımızda yer alan önemli şeyleri kayıt altına alınmasını alışkanlık haline getirmeliyiz. Kayıt altına alınmayan şeylerin hükmü yoktur, yok olup gider.
Bana zaman ayırıp benimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederim.
Bir şey değil, ben de sana teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.
19 Mayıs 2014 tarihinde http://www.erganisoz.com da,
20 Mayıs 2014 tarihinde http://www.erganihaber.net de yayımlandı.