“ben bağrıma bazalt taşı basmışım/ kırıcılar kalbimi eder talan”
Cehennemde Üşüyorum’un ardından Cumali Eşsizoğlu’nun “üşüyorum” dizisinde ikinci şiir kitabı Yasaklarda Üşüyorum adıyla okurlarıyla buluştu.
Üşümek; ısı yokluğu, azlığı veya ısı kaybından etkilenmek, soğuğun etkisini duymak olarak tanımlanır. Fizik yasalarına göre farklı sıcaklıklara sahip cisimler birbirleriyle temas ettiklerinde aralarında ısı alışverişi gerçekleşir ve sıcak cisimden soğuk cisme bir ısı akışı olur. Böylesi durumlarda sıcak cismin sıcaklığı düşer. Her canlının vücut sıcaklığı kendine özgüdür, sağlıklı bir insanın vücut sıcaklığı normalde 36-370C dır. İç (hastalık vs.) ve dış (ortam sıcaklığı) etkilere göre bu sıcaklık değişebilir. Vücut ısısı bu sabit sıcaklığın üstüne çıktığında ateşimiz yükselir, terleme başlar, “karbüratör su kaynatır”; altına düştüğünde ise bedenimiz üşümeye, titremeye başlar, “iliklerimize kadar” üşürüz.
Cumaali Eşsizoğlu’nun her iki şiir kitabının adında “üşüyorum” sözcüğünün bulunması tesadüfî değil, imge olarak kullanmakta. Taksim-Gezi olayları, 17 Aralık operasyonları, 1 Mayıs yasağı, Soma faciası ve son olarak Taksim-Gezi olaylarının yıldönümündeki abluka ile sancılı yurdumun nasıl yasaklar ülkesine dönüştüğünü, Kürt coğrafyasından sonra tüm Türkiye’nin gaz bulutlu kelepçeli halini hep birlikte görüp yaşıyoruz. “Uzun Adam”, George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanının “Büyük Birader”i gibi her şeye hâkim olmak ve de herkesin kendisine biat etmesini istiyor. Şairimiz “Yasaklarda Üşüyorum” diyerek bir anlamda “üzerimize fazla gelme”, “êdî bese (artık yeter)” diyor. Haklı. Dış ortam (devletin yüzü ve siyasi aktörleri) buz gibi, insani sıcaklık denen şey Çin Seddi kadar çok uzaklarda. Yolsuzluğun, baskının, şiddetin diz boyu olduğu ve ölümlerin çokça yaşandığı bir yerde insanların üzerine bu kadar fazla gidilirse, Toma’larla gazlı soğuk su sıkılırsa, Kürt halkının doğuştan gelen hakları bıçak sırtında “çözüm”süzlükte bekletilirse “ısı akışı” gereği insanlar elbet “yasaklarda” üşür. Şairimiz, şair duyarlılığıyla olup bitenleri önceden biraz sezinlediği için, yürekten güne damlayan şiirlerine (kitabına) Yasaklarda Üşüyorum ismini vermiş.
İmge şiirin esrarıdır. Şiir heveskârları imgeleri ustaca kullanmalı, okuyucunun imgelerin şifresini çözdüğünde şiirden büyük bir tat alacağını bilmelidir. Mircea Eliade İmgeler Simgeler kitabında; “Simgeci düşünce yalnızca çocuğa, şaire veya dengesize ait olan bir alan değildir, insanın özünün bir parçasıdır; dile ve yargılara dayalı düşünceyi öncelemektedir” diye yazar. Cumali Eşsizoğlu da kelime oyunlarına girmeden, “insan özünün bir parçası” imgeleri yerinde kullanarak “düşünceyi öncele[yip]” şiirlerini örmüş; bazen Fırat gibi başkaldırıp coşarak, bazen de Dicle gibi telaşsız derinden sessizce akarak söylemek istediklerini söylemeye çalışmış.
Kitap; Türkçe “konuşsam yanar dilim/ sussam, deli yüreğim/ yasaklarda üşüyorum/ anla beni sevdiğim” dizeleriyle başlıyor; “çep û raştê to çinîyo/ kam goş to do, o xînto/ to qedrê xo nêzana/ ti kewta bindê lingo”dizeleriyle bitiyor. Kitapta toplamda 116 Türkçe, 6 Zazakî şiir var. Şiirlerin ortak teması özlem, sevgi, umut, özgürlük, kavga, yoldaşlık, ölüm, ayrılık… Ve yeri geldiğinde Diyarbakırlı bir çocuğun“sahan baxınca kêfım gelî”sözü gibi masum bir şekilde aşk ve sevda da nakış nakış işlenmiş dizeler çiçeklenmiş. Her şiir bir emek ürünü. Zazaca bilmediğim için Zazaca şiirler hakkında bir şey söyleyemem, ama Türkçe yazılanların şiir tadında olduğunu söyleyebilirim. Şairin kendi ana dilinde şiirler yazması ise şık bir duruş olmuş.
Cumali Eşsizoğlu arkadaşımı kutluyorum.
2 Haziran 2014 tarihinde ve sonrasında:
http://www.insanokur.org/?p=61903 te,
http://www.gelawej.net de,
http://www.erganihaber.net de yayımlandı.