İyi ve Kötü, Işık ve Karanlık

okuma süresi: 4 dk.

Bizleri yılan ve akreple dolu karanlık odalarda terbiye etmek istiyorlar. Plan üstüne planlar yapılıp yaşamımızda ışık ve gül olmasını istemiyorlar. Kafeslenip mahkûm edilerek, dünyamız karartılarak zindanda yaşamamızı istiyorlar. Işığın özgürlük, gülün barış olmasından dolayı ışıktan korkuyorlar, gülden nefret ediyorlar. İnsanları çirkinlikler içinde, karanlıklarda yaşatmak istiyorlar.

İş bitirici bir avuç elit ülke nimetlerinden sadece kendileri nasiplenmek istiyor. Üretmeden tüketmek; asalakça, üretenlerin kazancına ortak olmak istiyorlar. Ve mal üreteni, hizmet üreteni, bilgi üreteni küçümsüyorlar. Her şeyin eskisi gibi sürmesini istiyorlar. Değişime karşı direnerek, hem kurumları, hem toplumu çürütüyorlar. Bunun için entrikaya, yalana, dolana sarılıyor, karşısındakini karalıyor ve zehir saçıyorlar. Utanmadan yalanın doğru, çirkinin güzel, kötünün iyi olduğunu söylüyorlar. Ama unutuyorlar: Dünya değişti, Türkiye değişti. Azımsanmayacak çoğunlukta artık iyilikten, güzellikten, özgürlükten, adaletten ve gelişmeden yana olanlar var. Bunlar bilgiyle beslenip evrensel yasaları içselleştirerek yaşamın güzelliklerini, zevk ve renklerini ışık gibi çevresine saçıyorlar.

Çürümeden, karanlıktan yana saf tutanlar, ruhunu şeytana satan ifrit yaratılışlı olanlar, “garnizon kültürü”nden beslenenler, doların yeşil rengine düşkün olanlar olabilecek güzel şeylere iftira ediyor, kirletiyorlar. Güzellikleri kötülüklere kurban ediyorlar. Işığa düşmanlıklarından, gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına karşı çıkıyorlar. Gözlerine “perde” indirmiş; ışıktan korkuyorlar. Ama günah, şeytanın sofrasından nasıl beslenirse, iyiliğin de kötülüğün koynunda beslendiğini unutuyorlar.

Işık yol göstericidir, ışık harekettir, ışık aydınlıktır. Işık yaşamın, karanlık ölümün simgesidir. Güneş, ışığın ve hareketin kaynağıdır. Kutsaldır. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, tüm canlılar yaşamlarını ışığa borçludurlar. Işık ve hareketin olmadığı yerde karanlık; karanlığın olduğu yerde de cansızlık, ölü bir yaşam vardır. Karanlığın olduğu yerde yılan, akrep, çıyan, baykuş; ışığın olduğu yerde gül, karanfil, nergis ve bunlara âşık bülbüller vardır. Güzel olan, iyi olan ışıktır. Işık, yaşama renk katmakla kalmaz, yaşamı kalıcı ve sürekli kılar.

Karanlığa ve kötülüğe karşı mücadele edenlerde peygamber sabrı ve sağlam bir irade olmalıdır. Kartal olmayanların dağların doruklarında yuva yapması olası değildir. Karakarga yol gösterici olduğunda bilinmelidir ki gidilecek yer karanlık bir zindandır. Kötülük erdem sayılırsa çürümüşlük sistemleşir, zulüm egemen olur. Halk kötülerin içinde, kötülerden birini seçmeyle karşı karşıya kalır. Fazla ışıktan gözleri kararanlar da olur. Bunlar önlerini göremez, ışıktan korkar olurlar; akılları körleşir, karanlıkta yaşamayı tercih ederler. İyiyi kötü, kötüyü iyi gösterirler. Dilbaz oldukları içinde bunda başarılı olurlar. Kötülükte kendi aralarında yarışırlar.

Adalet, yaşamı bir birine bağlayan yapı taşıdır, ama aynı zamanda toplumun “zayıf halkası”dır. Yaşamın yapı taşını yerinden oynatıyorlar, terazisine toma’ları koyuyorlar. Eğer bir toplumda adalet duygusu zedelenirse, adli kurumlar kirlenirse yaşamın bağları çözülmeye başlar. Çözülmenin panzehiri adalet duygusunu geliştirmektir. Vicdanı nasır bağlamış, tanka/tomaya selam durmuş, resmi ideolojinin esiri olmuş yargıçların adil olması mümkün mü? Hâşâ. Kadim bir bilge; “Karanlığın yolunda gidenlerin gözleri kör, yürekleri kabuk bağlar” demektedir. Böylesi durumlarda yenilik ve güzellikten, barış ve kardeşlikten yana olanların kaderleri yalnızlık; acı, elem yaşamlarının parçası olur. Ağır bedel ödenir. Karanlık tüm çirkinliklere şal, yasak sorunlara ilaç olur.

İnsan, ışık ve karanlık eğilimi içinde birlikte taşır. Bir yanında karanlık (kötülük), bir yanında ışık (iyilik) vardır. Kiminin yüreğinde ışık, kiminin aklında şeytanlık (karanlık) vardır. Işığı rehber edinenler, kendi şeytanlarıyla birlikte tüm şeytanları kovar: Mina’da şeytanı taşlar gibi değil, şeytanı aklından ve yüreğinden söküp atar…

Yaşam bize iki tür insanın olduğunu kanıtlamıştır. Et yığını olanlar -ki bunlar salt tüketenlerdir. Bunlar değişime direnir, taş üstüne taş koymazlar. Birde su kaynağı olanlar vardır. Su gibi yaşadığı topluma hayat verir, hem kendilerinin, hem başkalarının beslenmesi, barınması, neslini devam ettirebilmesi için mal üretir, hizmet üretir, bilgi üretir. Akan su gibi canlıya can, toprağa kan olur. Üreten insan elmas gibi parıldar, salt tüketen ise ceset gibi kokar. Biri insanlığın gelişimine ve insanın yücelişine katkı sunar, diğeri pranga, zincir vurur.

İnsanlığa yapılacak en büyük kötülük toplumsal gelişmenin önüne set çekmektir, bent kurmaktır. Akmayan su çürür. Kokar. Toplumun önüne, üretici güçlerin önüne set çekilirse çürüme başlar, koku her tarafı sarar. Toplumun özgür ve gani bir yaşam sürmesine, gelişmesine destek vermeyenler, hiç değilse köstek olmamalı. Vicdanlarının sesine kulak vermelidir.

İki yol var: Ya iyilerin barış ve kardeşlik yolundan gideceğiz ya da kötülerin savaş ve zulüm yolundan. Ha, birde yolunu kaybedenlerin yolu var. Siz, hangi yolun yolcususunuz?

24 Mart 2014 ve sonrasında:
http://www.gelawej.net/index.php/yazarlar/muslum-uzulmez/219-iyi-ve-k%C3%B6t%C3%BC,-i%C5%9F%C4%B1k-ve-karanl%C4%B1k
http://www.gonulsitesi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=1664:yi-ve-koetue-ik-ve-karanlk&catid=1:yazarlarmz&Itemid=44
http://www.erganisoz.com/
http://www.erganihaber.net/koseyazisi-521-Iyi-ve-Kotu-Isik-ve-Karanlik.html
yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.