Bir aydır Rusya’nın St. Petersburg (Leningrad) kentinde oğlumun, torunlarımın yanındaydım. Saygı duyduğum güzel insan Prof. Dr. Halet Halet Çambel’in vefatını ancak Rusya’dan döndükten sonra öğrendim. Koca bilgi çınarının ölümüne, bizi bırakıp gidişine üzülmemek elde değil. O, üreten ve düşünen bir düşünürümüzdü. Düşünce ve ürettiklerini paylaşan, paylaşmadan zevk alan bir aydınımızdı. Başımız sağ olsun.
Sevgili hocamı en son 15 Eylül 2008 tarihinde Çapa Tıp Fakültesi’nde hasta yatan eşi Nail Çakırhan’a refakat ettiği esnasında ziyaret etmiş, hasta olan eşine şifalar dilemiştim. O zaman 90 yaşının üzerinde olmasına rağmen gözlerinin içi hayat doluydu, gülüyordu. Bedenen çok canlı ve hareketliydi. Zekâsının pırıl pırıl oluşuna hayran kalmıştım. Gözlüksüz yazılı metinleri çok rahatlıkla okuyabiliyordu. Bu ziyaretimden çok kısa bir süre sonra (11 Ekim 2008’de) eşini kaybetti.
Halet Çambel ve Müslüm Üzülmez 15.09.2008 Çapa Tıp Fakültesi-İST.
Hastanedeki ziyaretimde, Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun bir yürüyüş kitabımdan dolayı beni tanıdığını ve ziyaretim nedeniyle çok memnun kaldığını belirtmişti. Bende kendisine, kendisiyle ilgili yazdığım Berfin Bahar (Mart 2006, Sayı: 97) dergisinde yayınlanan “Bilim, Çayönü ve Halet Çambel” başlıklı yazımı ve birde Gecenin Islığı şiir kitabımı takdim etmiştim. Teşekkür etmiş, yazı ve kitap için sevindiğini söylemişti. Yeni çalışmalarımdan, yeni yayınlanacak olan On Bin Yıllık Tarihin Tanığı: HİLAR kitabımdan konuşmuştuk. Çalışmalarıma devam etmemi önermişti. Ben de ziyaretimi kabul ettiği için, şimdiye kadar yaptığı bilimsel çalışmalar için, doğum yerim, çocukluk ve gençliğimi yaşadığım memleketim Ergani’ye yaptığı katkılar için kendisine teşekkür etmiştim. Şimdi tüm bunlar anılarda kaldı. 12 Ocak 2014’de Türkiye bir toprak anasını yitirdi. Gökyüzünde parlak yıldızların arasındaki yerini aldı.
Ölüm Halet Çambel hocamızı bizlerden ayırsa da, o anılarımızda, kitaplarda, yazılarda, bilimsel raporlarda, üniversite dersliklerinde, arkeolojik kazı çalışmalarında, müzelerdeki tarihi eserlerde hep yaşayacaktır. Tarih hakkını verecektir.
Anısına hürmetten, 2006’da yazdığım ve hastane ziyaretimde hocama sunduğum “Bilim, Çayönü ve Halet Çambel” başlıklı yazımı paylaşmak istiyorum:
Bilim, Çayönü ve Halet Çambel
“İnce düşünceli bilgin acı ilacı şekerle tatlı hale getirir” –Molla Camî
İnsanları hayvanlardan farklı kılan iki önemli özelliği var: Elleri ve beyni.
Biz insanlar, kolayımıza geldiği için ve alışkanlığımızdan olacak ki hep ellerimizi ve çenemizi kullanıyoruz. Oysa çene ve ellerimizin hareketi kadar aklımızı da kullanmamız lazım. Bizler, ellerimiz kadar beynimizi de kullanmaya başladığımız zaman veya bunu başardığımız ölçüde tükettiğimizden daha fazla üretir duruma geliriz, sorunlarımızı çözmede ileri adımlar atmış oluruz, insanca yaşamanın maddi koşullarını yaratmış oluruz: Özgür oluruz.
Maddeyi harekete geçirecek güç düşüncede saklıdır. İnsanlar, doğa yasalarını tanıyarak, yaşam sınırlarını genişletebilirler. Özgürlük, doğa yasallarının tanınması, nesne ve hareketlerin denetim altına alınması ile genişler. Bilimsel çalışma ve üretimin olmadığı, sadece tüketimin olduğu toplumlarda dinî ve insanî bütün değerler bana göre hükümsüzdür. Tüm değerler ayaklar altındadır. Yalan yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır, köprüyü geçinceye kadar hep ayılar dayıdır. Üretimle tüketimin denk olmadığı toplumlarda maalesef köprülerin ve ayıların sonu hiç gelmez! Değerlerin değer olarak var olabilmesi veya var kalabilmesi için iki şeye ihtiyacımız vardır: Bilmek ve çalışmak. Bunun yolu da bilim ve bilim insanlarına saygıdan geçer.
Bilgisiz ve etiketsiz çoğunluğun yarını yoktur. Bilim, doğayı anlama, ona egemen olma çabamızda kullandığımız bir yöntemdir. Bu yöntemleri bulmak ve geliştirmek öyle sanıldığı gibi hiç de kolay değil, bilim insanları cesaret, sabır ve uzun uğraşlar sonucu ancak bunları elde edebiliyorlar. Bu elde edilen ve geliştirilen yöntemler sayesindedir ki, bilim insanları insanlığa eşsiz hizmetler sunabilmişlerdir. İnsanlığa bu hizmeti sunan bilim insanlarımızdan biri de İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halet Çambel’dir.
Halet Çambel, Ergani’ye (Diyarbakır) en fazla emek veren bilim insanlarından biridir. O, Ergani’nin hem Türkiye’de ve hem de Dünyaca tanınmasına, isminin duyulmasına vesile olmuştur. Bitmez tükenmez bir sabır, gayret ve enerjisiyle yapmış olduğu arkeolojik kazılar ve kazı sonuçlarına ilişkin yazılar nedeniyledir ki, Çayönü ve Hilar nerdeyse Halet Çambel ismiyle birlikte anılır olmuştur. Ve yine, Çayönü kazandığı ün sayesinde, neredeyse, Ergani’nin önüne geçmiştir. Halet Çambel için bu nedenle Erganili olmayan, ama Ergani’ye çok emek veren, Ergani’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bir ‘Erganili’ diyorum.
Halet Çambel, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları kapsamında Çayönü’nde başlatılan arkeolojik kazıları dünyaca meşhur, dünya prehistoryasının (tarih öncesinin) anıt isimlerinden, Yakındoğu arkeolojisinin öncülerinden, Tarih Öncesi İnsan kitabının yazarı değerli Amerikalı bilim adamı Prof. Dr. Robert J. Braidwood ve eşi Linda S. Braidwood’la birlikte başlaması ve yapması Ergani için büyük bir şanstı. Bu ekip sayesinde, İlk Köy Yerleşimleri ve İlk Üretime Geçiş Süreci Topluluklarının Araştırılması’nda önemli bilgilere ulaşılmıştır.
120 bin yıl önce bugünkü ‘homo sapiens’ konumuna yükselen insan, bu sürenin çok çok uzun bir dönemini avcı ve hazır yiyecek devşiricisi olarak geçirmiştir. Yani bu uzun sürede üretime katkısı olmamış, yalnızca tüketici olarak yaşamını sürdürmüştür. İnsanın üretime başlamasının tarihi yaklaşık olarak MÖ. 7000’ler olarak belirlenmiştir. Ve arkeolojik bulgular, insanın yerleşik düzene ilk kez bu tarihlerde Ergani Çayönü Tepesi (Qotê Ber Çem) ve yakın çevresinde bulunan yerleşim yerlerinde geçtiğini ortaya koymuştur. Bu geçişle birlikte, insanın tarım üretimine başladığını, hayvanları evcileştirmeyi başardığını; insanın avcılık ve devşiricilikten üreticiliğe geçtiği bu aşamaya Tarım Devrimi ya da isminden esinlenerek Neolitik Devrim olarak adlandırılmıştır.
Yerleşik düzene geçme, tarım ve hayvancılıkla uğraşma, yani üretime başlama, mülk edinme ve savaşla elde edilen ganimetlerin sonucu ürünler elde fazla birikince başka kabilelerle takas usulü değiştirme yoluna gidilmeye başlandı. Dolaysıyla tarım devrimi ticaretin de gelişmesinin başlangıcını oluşturdu. Bizler, bu bilgileri Halet Çambel ve ekibine ve de sonraları benzer çalışmaları sürdüren bilim insanlarına borçluyuz.
Halet Çambel, dost canlısıdır, vefalıdır. O, sadece tarih ve arkeolojiyle değil, memleket sorunlarıyla uğraşıp cezaevlerinde gün sayanlara da ilham ve destek olmuştur. Aşkların en güzelini yaşamış ve aşkını hep yüreğinde yaşatmıştır. Bir yandan bilimsel çalışmaları nedeniyle Anadolu’yu karış karış gezerken, diğer yandan da yüreğinde sevdalar taşımıştır. Cezaevlerinde hep yolu gözlenmiştir. Cezaevlerinde yatanların dertlerine de çare olmaya çalışmış; cezaevindekiler de O’ndan çok şey istemişlerdir: Görüş günlerinde mutlaka gelmesini… Arkadaşı ve sevgilisi Nail V. Çakırhan bir grup arkadaşıyla cezaevinde tutuklu olması nedeniyle, görüş günlerini hiç kaçırmaz. Nail V. Çakırhan durmadan kendisine hasret dolu mektuplar yazar. Yıllar sonra, gün gelir, 2002’de Türkiye Sosyal Tarih ve Araştırma Vakfı-TÜSTAV bu mektupları bir kitap olarak; Üç Hapishaneden Mektuplar CANIM HALET’ÇİĞİM adı altında yayınlar. Kitap, Nail V. Çakırhan’nın, Harbiye, Sultanahmet ve Aydın Cezaevlerinden Halet Çambel’e yazıp gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır. Mektuplar; aşka, sevgiye ve özleme dair şeylerin yanında, cezaevi yaşamına, sosyal sorunlara değinmekte; 1940’lı, 1950’li yılların memleket havasını yansıtmaktadır. Kitabı bulup okumanızı öneririm.
Hatırlıyorum, Halet Çambel 1960’lı yılların sonlarında, uzun olmayan boyuyla, yazlık şapkasıyla, pantolon ve kısa kollu tişörtüyle veya yazlık montuyla bir ‘erkek’ gibi, daha doğrusu kendinden emin, korkusuz tavırlarıyla Ergani içersinde, çarşı-pazar gezerdi. Sinemacı Adil’in kırtasiye dükkânından kitap, dergi ve gazeteler alırdı, kırtasiye malzemelerini temin ederdi. Çalışma ve çalışkanlığına herkes hayrandı. Erganiler O’na saygı gösterir ve O’ndan hep övgüyle söz ederlerdi. O, Çayönü’nün anası, Erganiler’in ise Halet Ablasıydı. Türkiye’de bir bilim insanına gösterilen ilginin çok ötesinde, gereken saygıdan fazlasını Halet Hocalarına gösterirlerdi.
Halet Çambel halen Çayönü’nün Ana’sı, Erganililerin de Halet Ablası’dır.
Halet Çambel Türkiye’nin önemli bir değeri, bilimsel çalışmaların yüz akıdır.
21 Ocak 2014 tarihinde ve sonrasında:
http://www.sivildusunce.com/halat-cambelin-anisina.html
http://www.insanokur.org/?p=57057
http://www.gelawej.net/index.php?option=com_content&view=article&id=14496:halet-cambelin-ansna&catid=218:muslum-uzulmez&Itemid=292
http://www.erganihaber.net/koseyazisi-464-Halat-Cambelin-Anisina.html
http://www.erganisoz.com/
http://www.ergani.gen.tr
yayımlandı.