Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası

okuma süresi: 6 dk.

Yerkürenin farklı bölgelerinde yiyecek üretimi nerede, ne zaman ve nasıl başladı?

Bu soruya yanıt vermeden önce, bu yerlerin, tarihlerin nasıl saptandığı konusuna kısaca değinmek gerekir.

Arkeologlar yiyecek üretiminin tarihini, o kazı yerinde bulunan karbonlu maddeleri radyokarbon testinden geçirerek saptarlar. Bu yöntem, her yerde bulunan, hayatın yapı taşı olan karbonun çok küçük bir parçasını oluşturan radyoaktif karbon 14’ün çok yavaş bir şekilde bozunarak radyoaktif olmayan izotopu azot 14’e dönüşmesi esasına dayanır. Karbon 14 atmosferde kozmik ışınlar tarafından sürekli üretilmektedir. Bitkiler atmosferdeki karbonu alır ve bu bitki karbonu, bitkileri yiyen otobur hayvanların, otobur hayvanları yiyen etobur hayvanların gövdelerinin yapı taşlarını oluşturur. Bitki veya hayvanın yaşamı sonladığında yapısında bulunan karbonun 14’ün yarısı her 5700 yılda bir bozunarak karbon 12’ye dönüşür. Bir kazı yerindeki buluntunun yaşı o maddede bulunan karbon 14’ün, karbon 12’ye oranıyla hesaplanır.

Yiyecek üretiminin tarihini, bir tarım ürünü veya hayvanın nerede evcilleştirildiğini saptamanın ikinci bir yolu da, evcilleştirilmiş türler nerede ilk görülmüşse, görüldükleri tarihleri bir haritanın üzerinde o yerlere not edilmesiyle yapılmaktadır.

Bu yöntemlerle evcil bitkilerin ya da hayvanların eski kalıntılarını tanıyıp bunların tarihlerini saptadıktan sonra, bunlar yaban atalarının coğrafi dağılımını gösteren bir harita üzerine not edilerek söz konusu bitkinin ya da hayvanın kazı yapıldığı bölgede mi yoksa başka yerlerde mi evcilleştirildiğine karar verilir. Burada analiz ve yorumun da önemli bir payı olduğunu unutmamalıyız.

Bu yöntemler ışığında elde edilen bilgilere göre, Mezopotamya’da meydana gelen iklim değişiklikleriyle birlikte, yaban tahılların yetiştiği, kısa zamanda büyük hasatların alındığı yerlerin alanı çok genişlemiş ve bu tahıl hasatları, Kuzey Mezopotamya’da ilk tarım bitkilerinin, buğday ve arpanın evcilleştirilmesine doğru giden yolda atılan ilk adım olmuştur. Tabi ki, bu kolay olmamıştır. Günümüzden yaklaşık 10-11 bin yıl öncesine kadar insanların hiç tarım ürünleri ve evcil hayvanları yoktu. Sonraları iklimin elverişli olması ve ‘coğrafi şans’ yüzünden bazı tarım ürünleri ve hayvanların evcilleştirilmesi sağlanmıştır. Kuzey Mezopotamya’da bulunan Newala Çori (Hilvan-Urfa), Çemê Xalan (Batman), Çayönü/ Qoteberçem (Ergani-Diyarbakır)’de yaklaşık 10 bin yıl önce ekimi yapılan arpa, buğday çok üstün özelliklere sahip olduğu için, yaban bitkiler arasında ilk tarımı yapılan bitkilerdir. Zaten bunlar yenebilir ve yaban haldeyken bile çok ürün veren bitkilerdir. Yetiştirilmesi çok kolaydır, yalnız ekmek ya da dikmek yeterlidir. Çabuk büyüyor, ekildikten sonra birçok ay içinde biçilebiliniyor. Ayrıca, kolayca toplanabilmektedirler. Erdişil oldukları için çoğunlukla kendi kendilerine tozlaşır, döllenirler. Bunların yaban atalarını tarım bitkilerine dönüştürmek için pek az genetik değişiklik geçirmelerine ihtiyaç vardır. Örneğin, buğdayda yalnızca dağılmayan başaklara ve tek biçim hızlı filizlenmeye gerek vardır. Bu özellikler, tarihin şafağında bulunan, henüz göçebe avcılık ve yerleşik arasındaki bir sınırda bulunan Newala Çori, Çemê Xalan ve Çayönü/ Qoteberçem’in ait olduğu coğrafya için olduğu kadar Dünya’nın ilk çiftçileri için de çok büyük üstünlüklerdir.

Buğday, arpa, mercimek, nohut gibi tahıl bitkileri hızlı büyümenin yanında, yüksek oranda karbonhidrat içermeleri, işlenmiş toprakta hektar başına bir tona varan oranda ürün verme üstünlükleri de vardır. Bugün insanların tükettiği toplam kalorinin yarıdan fazlası tahıllardan sağlanmaktadır. Bu tahıllar çağdaş dünyanın başta gelen 12 ürünü (buğday, arpa, pirinç, mercimek, mısır, darı vs…) içinde yer almaktadır. Başlangıçta toplamak, taşımak (eve getirmek) ve yetiştirmek için başka tahılları değil de arpa ile buğdayın seçilmesi tesadüfî değil, bilinçli bir harekettir: Tohumun büyüklüğü, tat, bolluk gibi kolay ama önemli ölçütlere dayanıyordu.

Arpa ve buğdayın tarımına başlanması doğal olarak diğer yaban tahıl bitkilerinin evcilleştirilmesi fikrini ateşlemiş ve yabanî bitki ve meyvelerin evcilleştirilmesinin önü açılmıştır. Bu atılımla, tohumlar avuç avuç serpilip ekilmek için sabana koşulabilecek hayvanlar evcilleştirildi; daha önceden çapalanan, kazılan yerlere tohumların tek tek ekilmesi yerine tarlalar hayvan gücüyle sürülmeye başlandı. Bu durum, insanlık açısından büyük sonuçlar doğurmuş bir ‘gelişme’dir.

İnsanlar yiyecek üretimine başlayınca, doğanın kontrol edilmesi/çevresel dönüşüm ve nüfus artışı başladı; boğaz sayısının artışına paralel, çalışan el sayısının artması sonucu ürün/üretimde muazzam artış gerçekleşti. Öyle ki, Anadolu, Mezopotamya ve Çin gibi yerlerde MÖ. 6000’de bazı toplumlar neredeyse tamamıyla tarım bitkileri ve evcil hayvanlarla geçinir bir duruma geldi.

Uygarlığın daha önceleri Aşağı Mezopotamya’da başladığı ve sonra da Kuzey Mezopotamya’ya, Zağros’a doğru yayıldığı söylenmektedir. Bu, doğru değil; uygarlık ilk önce Neolitik çağda kuzeyde, Zağros’ta, Toroslarda, yani Kuzey Mezopotamya’da başlamıştır. Bunu en iyi sezinleyenlerden biri R. J. Bradwood olmuştur; O, öteden beri tarıma ve hayvancılığa ilk kez bu bölgede geçilmiş olması olasılığını savunmuştur. Prof. Dr. Afif Erzen, bu yanılgıyı “bu dağlık sahalarda henüz yeterli derecelerde araştırmalar yapılmamış” oluşun ve buna bağlı olarak da yazılı belgelerin azlığına bağlamaktadır. (Doğu Anadolu ve Urartular, TTK Yayınları, s. 21.) Uygarlığın Neolitik çağda ilk önce kuzeyde başladığının en iyi kanıtı Newala Çori, Çemê Xalan ve Çayönü/ Qoteberçem’in varlığıdır. Bu yanılgının temel nedeni, Prof. Dr. Afif Erzen’in de belirttiği gibi, arkeologların araştırma ve kazılarına ilk önce yerleşim yerlerinin en eski olanlarından değil de, çağımıza en yakın olanlarından başlamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Daha sonra yapılan kazılar, bu görüşü temelden sarsmış, uygarlığın Güney Mezopotamya’dan değil, Kuzeyden başladığı, sonra da çevreye yayıldığı anlayışı kabul görmüştür. Örneğin, Amerikalı bilim adamı Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitabında nohut örneğini ele alarak konuyu farklı bir şekilde doğrulamaktadır: “[N]ohut, Akdeniz’den, Etopya’dan, doğuda Hindistan’a kadar geleneksel çiftçilerin her yerde yetiştirdikleri bir üründür, Hindistan bugün dünyadaki nohut üretiminin %80’ini yapmaktadır. Bu yüzden insanın yanılıp nohutun Hindistan’da evcilleştirilmiş olacağını sanması işten bile değildir. Oysa nohutun yaban atası yalnızca Türkiye’nin güneydoğusuda bulunur. Nohutun gerçekten de orada evcilleştirildiği yorumunu destekleyen bir olgu daha vardır: Evcilleştirilmiş olabilecek nohutun Cilalı Taş Çağı’ndan kalma arkeolojik yörelerde bulunan ve MÖ. yaklaşık 8000 yılına ait en eski kalıntılarına Güneydoğu Türkiye ile onun hemen yakınındaki Kuzey Suriye’de rastlanmıştır; Hindistan’ın güney ucunda nohut olduğunu gösteren arkeolojik kanıtlara söz konusu tarihten 5000 yıl sonrasına kadar rastlanmaz.” (TÜBİTAK Yayınları, s. 126-127.)

Sonuç: İklim ve doğal çevrenin uygun oluşu, yaban bitki ve hayvanların çokluğu nedeniyle; arpa, buğday ve nohut gibi yaban bitkileri ve koyun, keçi, inek, at gibi yaban hayvanların evcilleştirilmesi ve yiyecek üretimine geçiş tarihte ilk defa Kuzey Mezopotamya’da gerçekleşmiş, uygarlığın ilk temeli de bu bölgede atılmıştır diyebiliriz.

Not: Ramazan bayramınızı en içten duygularla kutlar, şeker tadında bir Bayram dilerim. Saygılarımla.

9 Haziran 2018 tarihinde ve sonrasında:
http://www.tigrishaber.com/tarim-ve-uygarligin-baslangic-noktasi-2886yy.htm
http://www.gaphaberleri.com/kose-yazisi/480/tarim-ve-uygarligin-baslangic-noktasi.html
http://www.ruhanews.com/kose-yazisi/286/tarim-ve-uygarligin-baslangic-noktasi.html
http://avrupaforum.org/tarim-ve-uygarligin-baslangic-noktasi-muslum-uzulmez/
yayımlandı.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.