Madenciliğin başlangıcını, gelişimini, sonuçlarını ele almak için tarihin akışı içindeki dönemeçlerden birini seçmemiz gerekiyor. En uygun olarak 12000 yıl öncesini, yani Neolitik dönemin başlangıcını alabiliriz. Yaşadığımız coğrafyanın tarihini bilmemiz açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Yapılan arkeolojik kazılar sonucu; Diyarbakır-Ergani’de bulunan Çayönü/ Qoteberçem yerleşimi MÖ. 7500-5000, Urfa-Hilvan’da bulunan Newala Çori yerleşimi MÖ. 9000-7500, Batman’daki Çemê Xalan yerleşimi MÖ. 10600-10000 yıllarına tarihlenmektedir. Bu yerleşimler Neolitik dönemin en iyi ve en erken temsilcileridir. Başka bir ifadeyle, bu yerler, uygarlığın Neolitik dönemde/Taş çağında ilk önce bu coğrafyada başladığının en iyi kanıtlarıdır.
Yaklaşık olarak 12000 yıl öncesi ile 5000 yıl öncesi arasında Mezopotamya’nın yükselişi Zağros ve Kuzey Mezopotamya’nın dağlık bölgelerindeki ilerleme ve keşifler tarihin akışını sonsuza dek değiştirmiş, gezegenin çehresini köklü bir değişikliğe uğratmıştır: Pek çok şey günümüzden 10000 yıl önce yaşadığımız coğrafyanın dağlarında ve vadilerinde başlamıştır. Bölgemizin uygarlığın gelişiminde oynadığı öncü rol, zengin arkeolojik ve zoolojik-botanik buluntuların bolluğuyla kanıtlamıştır.
Çayönü/ Qoteberçem, Newala Çori ve Çemê Xalan yazılı olmayan, bulunan bir tarihtir. Bu yerler, ilk arpa-buğdayın ekiminin yapıldığı, ilk olarak koyun-keçi ve sığır gibi yaban hayvanlarının evcilleştirildiği, tarihte ilk kez insan eliyle kerpiç ve ev tipinde barınakların yapıldığı yerler olması nedeniyle uygarlık tarihi açısından önemi çok büyük yerlerdir. Tarihin şafağında uygarlığa beşiklik yapmışlardır. Bu öncülük sayesinde, yani ilk tarımın yapılışı, ilk yaban hayvanlarının evcilleştirilmesi, insan eliyle ilk barınakların yapılması gibi toplumsal ilerlemeden dolayı nüfusta ve üretimde yaşanan olağanüstü patlama, daha fazla buluş ve keşiflerin yapılmasına neden olmuştur. Bu yerleşim yerlerinde yaşayanlar madencilik, kaba dokumacılık ve pişirilmiş çanak çömlekçilik, ayrıca şehirleşme, yazı ve kayıt tutma alanlarında buluşlar yaparak ya da bu buluşlara büyük katkıda bulunarak toplumsal gelişmenin motoru olmuşlardır.
Tarihte madenciliğin başlangıç noktası Çayönü/ Qoteberçem, Newala Çori ve Çemê Xalan çevresidir. Zağros ve Toros dağları bakır ve demir cevherleri bakımından zengin bir alandır. Ve antik çağ insanları bu alanda bulunan maden kaynaklarını işletmesini gerçekleştirmiştir. Harward Üniversitesi (ABD) öğretim üyesi Prof. Dr. Mehrdad R. Izady yaptığı araştırmalar sonucunda; “İnsan ırkını taş devrinden devrimci maden (sırasıyla bakır, bronz ve demir) çağına taşıyan kimi ilk madencilik teknolojilerinin gelişimi”nin“Diyarbakır yakınında bulunan 8000 yıllık Çayönü bölgesinde” gerçekleştiğini yazmaktadır. (Bir El Kitabı Kürtler, Doz Yayınları, İstanbul 2004, s. 392)
Prof. Dr. Mehrdad R. Izady, yine aynı kitabın bir başka yerinde: “Çayönü’ndeki topluluk, dünyanın, madenciliğe başvurduğu kanıtlanmış olan iki topluluğundan biri olmuştur (Braidwood 1969, Caldwell 1967). Burada keşfedilen bakır aletler, MÖ. 5. binyılın birinci yarısına tarihlenmektedir. Bakırdan ve kalaydan yapılan bir alaşım olan bronz bakırdan daha katı ve daha kullanışlıdır, daha düşük bir ısıda erir ve bu yüzden işlenmesi daha kolaydır. Çayönü’nde bronz aletler MÖ. 4. binyılda ortaya çıkmaktadır; Avrupa’da ortaya çıkmalarından tamı tamına 2000 yıl önce.
Gerekli maden cevherlerinin yakınlarda oluşu, madencilik alanındaki ilerlemeleri kolaylaştırmıştı. Mezopotamya’nın alüvyonlu ovaları neredeyse tümüyle maden rezervlerinden yoksunken, Zağros, Toros, Amanos dağları, ayrıca Cudi volkanik oluşumları böyle rezervlerle dolup taşmaktadır. Gerçekten de, Çayönü’nü çevreleyen bölge, dünyanın yaşayan en eski endüstriyel yerleşim bölgesi olarak adlandırılabilir; çünkü neredeyse 7000 yıl önce başlayan bakır dökümlerinden ve bakır alaşımlarından yapılma eşya üreticiliği günümüzde de devam etmektedir” diye yazmaktadır. (M. R. Izady, a.g.e. s. 64)
Prof. Dr. Halet Çambel de, Çayönü’nde yapılan kazılarda bulunan bakır buluntuları ile ilgili şunları yazmaktadır: “Delgi ile bükük tel veya iğnenin içinde bakır bir çekirdek açıkça görünür durumda idi. Gerçekten de, uzmanlaşmış laboratuarlarda yapılan metalografik, mikroskopik, spektralanalitik ve kiristalografik analizler sonunda, adı geçen buluntulardan bir kısmının malakitten olmalarına karşılık, delgi ile bükük tel ya da iğnenin gerçekten doğal bakırın döğülmesi yoluyla yapılmış olduğu anlaşılmıştır.” (Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaların Kültür Tarihi Bakımından Önemi, TTK Basımevi, Ankara 1973, s. 39.)
Bu durum başka yerlerde yapılan kazılarla da doğrulanmaktadır. Örneğin, günümüz Konya şehrinin güneybatısında buğdaylık bir arazide bulunan ve MÖ. 5500 yıllarına tarihlenen, Cilalı Taş ve Bakır devri bir yerleşimi olan Çatalhöyük’te Neolitik döneme ait yapılan kazılarda boncuk, yüzük, iğne ve bız yapımında “Ergani kökenli” bakırın kullanıldığı saptanmıştır. (Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisinin ABC’si, Simavi Yayınları, İstanbul 1991, s. 23.)
Ergani bakır madeni ocaklarının, dünyada bilinen en eski maden ocakları olduğu artık tüm dünyada bilim çevrelerince kabul edilmiş olup, Çayönü/ Qoteberçem’de dünyanın başka yerlerinden 2 bin yıl önce madenciliğe geçildiği ve tüm tarihî çağlarda da önemini hep koruduğu belirtilmektedir (Max-Planck Insititute, Çayönü andthe Beginnings of Metallurg). Bu nedenle, birçok araştırmacı, bugünkü Ergani adına temel teşkil eden Arghiniyer adının argkelimesinden, geniş anlamda maden ve diğer metaller karşılığında kullanıldığı maden yeri anlamına geldiğini belirtmektedirler. Ergani sınırları içinde, çok eski bir yerleşim yeri olan ve eski bakır atölyelerine verilen isimle anılan Kalhana (Yolköprü) köyü, bakır madeninin (Erganibakır) ve Maden’deki Ergani Bakır Maden İşletmeleri’nin varlığı bu savı doğrulamaktadır. Ve bu bakır ve maden işçiliğinden olacak ki, Eski Yunanlar işçileri koruyan mitolojik tanrıçaları Atena için, “İşçi Atena” anlamında “Ergane Atena” demişlerdir. (Yaşar Atan, Akdeniz Tanrıları, Evrensel Basım Yayın, s. 83-91.)
Aslında maden, ateş, demir işliği ve işçi sözcükleri Ergani’nin içinde yer aldığı coğrafyaya hiç yabancı sözcükler değil. Tüm veriler tarihte madenciliğe ilk olarak Çayönü/ Qoteberçem (Diyarbakır-Ergani), Newala Çori (Urfa-Hilvan), Çemê Xalan (Batman) ve çevresinde başlandığını göstermektedir. Tarihî güzellikteki arkeolojik buluntular bunun en önemli kanıttır.
Tarihî zenginliği bereketli olan yaşadığımız bu coğrafyanın kıymetini bilelim, tarihimize sahip çıkalım ve sahtekâr tarihçilerin tarihimizi inkâr edişlerine, karartmalarına seyirci kalmayalım.
Bunları yapmadığımızda başkaları ya tarihimize sahip çıkar ya da çarpıtır. Saygılar.
2 Haziran 2018 tarihinde ve sonrasında:
http://www.ruhanews.com/kose-yazisi/285/dunyada-madenciligin-ilk-baslangic-noktasi.html
http://www.gaphaberleri.com/kose-yazisi/479/dunyada-madenciligin-ilk-baslangic-noktasi.html
http://www.tigrishaber.com/dunyada-madenciligin-ilk-baslangic-noktasi-2874yy.htm
http://avrupaforum.org/dunyada-madenciligin-ilk-baslangic-noktasi-muslum-uzulmez/
yayımlandı.
Ve daha önce:
20 Haziran 2007 tarihinde http://www.madenliyiz.biz sitesinde,
17 Ağustos 2007 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayımlandı.