Yılbaşı arifesinde gül, bülbül ve yılbaşına dair “Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül?” başlıklı yazım yayımlandıktan sonra birçok yazı ve mesaj aldım. Bunların çoğunda övücü şeyler yazılıydı, fakat kardeşlerim Şadan ve Ali Haydar’dan gelenler farklıydı. İçeriği zenginleştiren özellikler taşıyorlardı.
Şadan gönderdiği yazısında (28 Aralık 2019); kendisine gül sevgisini Hüsnü Yılmaz’ın (d.1933-ö.2014) kazandırdığını, bir gün yanına gittiğinde neden gülleri çok sevdiğini ve seyrettiğinin efsanesini anlattığını ve bu anlatıyı dinledikten sonra kendisinin de etkilendiğini ve yanından ayrılırken birkaç gülfidanı verdiğini, gülfidanlarını getirip bahçede diktiğini, o günden sonra nerede güzel bir gül olduğunu öğrendiğinde veya duyduğunda mutlaka getirterek ya da isteterek güllüğüne ektiğini anlattıktan sonra, Hüsnü Yılmaz’dan ve ismini hatırlayamadığı başka bir gül sever tanıdığından dinlediği efsaneleri yazmış. Ali Haydar ise 2020 yılında gerçekleşmesini istediği bir dileğini paylaşmış. Sırayla okuyalım:
1. Kırmızı Gül ve Kralın Sırrı (Hüsnü Yılmaz’ın anlatımı):
“Eski zamanın birinde çok acımasız ve gaddar bir kral varmış. Bir gün tüm vezirlerini toplayıp bana çok iyi bir bahçıvan bulun demiş. Yüzlerce bahçıvan seçilmek için kralın karşısına çıkarılmış. Kral, sizden tek bir isteğim var, yaz kış fark etmez, her sabah masamda bir kırmızı gül isterim demiş. Bunun üzerine bahçıvanlar biz bunu yapamayız deyip ayrılmışlar, içlerinden sadece çok genç biri kalmış. Kral ona bunu yapabilir misin, eğer yapamazsan o gün kelleni alırım ve seni öldüreceğim gün de niçin kırmızı gül istediğimi söylerim demiş.
Gel zaman git zaman masasına her gün bir kırmızı gül bırakılmış, bahçıvan yaşlanmış artık, öleceğini düşünmeye başlamış ama kralın kırmızı gülü ne yaptığı merakı da bir kurt gibi içine düşmüş. Bir sabah kral masasında kırmızı gülün olmadığını görmüş ve hemen bahçıvanı çağırtmış. Yıllarca bana hizmet ettin, neden kırmızı gülü bugün masama bırakmadın demiş. Bahçıvan, kralım sizin bir sözünüz vardı, kırmızı gülü ne yaptığınızı getirmediğim gün bana söyleyecektiniz, artık yaşlandım, kırmızı gülü ne yaptığınızı anlatmanız için getirmedim. Kral bunun üzerine, ama senin kelleni almak zorundayım o zaman. Bahçıvan da, ben yaşlandım, artık ölmek üzereyim, kırmızı gülü her gün neden istediğinizi bilmek istiyorum, kellemi alabilirsiniz demiş. Bunu üzerine kral gel o zaman demiş, sarayının gizli iki üç kapısını açmış yatakta hasta bir kadın yatıyormuş, bak demiş, bu benim eşim, ama yatalak kendisi, ben kral olduğum için bunu kimseye anlatamam, duygusal yönümü ortaya çıkaramam, çünkü ben kralım! Kırmızı gülleri her sabah onun masasına bırakıyorum, çünkü onu çok seviyorum demiş. Odadan çıktıklarında, ağlayarak askerlerine bahçıvanın kellesini alın demiş.”
2. Bülbülün Kalbindeki Gül Dikeni (Bir gül severin anlatımı):
“Köyün birinde kimsesiz zavallı fakir bir çoban yaşarmış. Köyün en güzel kızına âşık olmuş. Kızın bir tek isteği varmış, ondan dağları tepeleri gezip bir kırmızı gül getirmesini istemiş. Genç çoban günlerce aylarca yıllarca gezmiş, ülkede gezmediği yer kalmamış ama kırmızı gül bulamamış. Çaresiz sevdiği kızın yanına eli boş dönmüş. Kız, benim tek şartım kırmızı güldü, getirmediğin için seninle olamam demiş. Zaten kız fukara çobanın kırmızı gülü bulamayacağını biliyormuş. Çoban tepenin başında bir ağacın altında üzgün bir şekilde oturup aşk gözyaşları dökerek ağlamaya başlamış. O esnada bir dağ bülbülü gelip ağacın altında bulunan bir kaya parçasının üzerine konmuş ve çobana, hayırdır, niçin ağlıyorsun diye sormuş. O da, sevdiği kızın ondan ne istediğini anlatmış. Bülbül çok üzülmüş ve demiş ki, üzülme, ben sana yardım edeceğim. Çoban, ben tüm ülkeyi gezdim, hiçbir yerde kırmızı gül yok, sen bana nasıl yardımcı olacaksın demiş. Bülbül, bundan sonra sen benim hem arkadaşım hem dostumsun, sen bana kalbini açtın, ben bunu çözmek zorundayım demiş. Ve ardından, yarın sabah şu gördüğün tepenin arkasına git, orada kırmızı gülü bulacaksın, onu al ve sevdiğin kıza götür, demiş. Sabah olunca çoban tepenin arkasına gitmiş ve bakmış ki çok güzel bir kırmızı gül var, gülü koparmaya çalışırken gül dalının altında bülbülün yerde ölü bedenini görmüş. Eline alınca, bakmış bülbülün kalbinin üzerinde gülün dikeni var. Gül ağaçlarının tümü beyazken bir tek ortadaki kırmızıymış. Bülbül gülün dikenini kalbine saplayarak kendi kanıyla beyaz gülü kırmızıya çevirmiş; akan kan güle rengini vermiş. Bülbül kendi canını feda ederek dostum ve arkadaşım dediği çobanın kırmızı gül sayesinde sevgilisine kavuşmasını sağlamış.”
3. Ali Haydar’ın 2020 Yılı İçin İsteği, Dileği:
“Sevgili Abeciğim, yazını okudum. Teşekkürler. Tabi ki Barış ve Kardeşçe yaşamak dileğimiz olmalı. Ancak bu yıl dileğim biraz farklı. Sevdiğim değerli ve erdemli insanların sağlıklı ve mutlu olmaları birinci dileğim ise, ikincisi de sevgili Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğüne ve sağlığına kavuşarak Diyarbakır Ulu Cami’de, çıkışının ilk cuması, sevenleriyle, halkıyla, yüzbinlerce insanla Cuma Namazı kılmasıdır. Düşünceme ya da inançsızlığıma ters de olsa bunu canı gönülden istiyorum. 2020’nin böyle bir yıla vesile olması dileğim, isteğimdir. Gülün bülbülü özlemle beklediği gibi ben de önümüzdeki yıl bunu özlemle bekleyeceğim. Sevgiler, saygılar. 29 Aralık 2019”
20 Ocak 2020 tarihinde ve sonrasında:
http://www.ruhanews.com/kose-yazisi/396/bulbulun-kanidir-gule-rengini-veren.html
https://www.gaphaberleri.com/kose-yazisi/652/bulbulun-kanidir-gule-rengini-veren.html
https://avrupaforum1.org/bulbulun-kanidir-gule-rengini-veren-muslum-uzulmez/
https://www.tigrishaber.com/bulbulun-kanidir-gule-rengini-veren-3823yy.htm
http://www.erganihaber.net/kose-yazisi/1355/bulbulun-kanidir-gule-rengini-veren.html