Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri

okuma süresi: 4 dk.

Bedros Dağlıyan’ı bir fotoğraf ile tanıdım diyebilirim. 2015’te, Ergani Tarihinin Saklı Sayfası ERMENİLER (İBV Yayınları, 2016) kitabını yazmaya başlayınca, o zaman, tanıdıklarımdan bilgi ve belge konusunda yardım istedim. Gazeteci ve şair Mehmet Oğuz kendisinin çektiği Ergani’de tahrip edilen Ermeni mezarlarının fotoğraflarını gönderdi ve ardından da Bedros Dağlıyan’ın telefonunu yazarak iletişime geçmemi önerdi.

Telefon açtım. Tanıştık. İstanbul’da çalıştığı iş yerine gidip kahvesini içtim. Sohbet arasında yazmaya başladığım kitaptan bahsederek yardımını rica ettim. Elimi boş göndermedi. Gönül zenginliğiyle bana Yaya Turna(1) şiir kitabını ve bir de hiçbir yerde yayınlanmamış gerçek olaylara dair anlatımlara dayanan Zıvart’ın “o melun zamanda” nankör bir alçaktan kurtarılışını anlattığı “Bibi” öyküsünü ve bir fotoğraf verdi. Öyküyü kitabımda alıntıladım. Zıvart ve Bibi öyküleri ayrı başlıklar halinde şimdi Taş Meselleri(2) kitabında okuyucuyla yeni buluştu. Verdiği fotoğraf da harikaydı; otantik giysiler giymiş omzunda bir su testisi bulunan bir kadın (ismi bilinmiyor) ve bu kadının bir yanında Vartanuş Tarakçıyan, diğer yanında Anjel Tarakçıyan isimli sevimli iki genç kız objektife poz vermişlerdi. Arkasında ise, “1943 Ergani Hatırası” yazılıydı. Kızlardan Anjel, annesi; Vartanuş ise teyzesi oluyor Bedros Dağlayan’ın. Bu fotoğraf, sonradan bahsini ettiğim kitabımda kapak fotoğrafı oldu ve çok da güzel oldu. Kitap çıktığında imzalayıp kendisine verdiğimde, gözleri kapaktaki fotoğrafa takılarak şaşırmış vaziyette yüzüme bakıp: “Benim için sürpriz oldu,” dedi. Kitabıma önsöz yazan Anayasa Mahkemesi üyesi emekli hâkim Ali Güzel ağabey ise, kitap eline ulaştığında kapaktaki Anjel ve Vartanuş’u Ergani’de gördüğünü, Gülabi amcasının evlerine gelip gittiklerini söyledi. Ve sonrasında Bedros Dağlıyan’la hep görüştük, telefonla ya da işyerinde kendisini ziyaret ederek de…

“Bazalt sokaklarının karla tezatlık yaptığı 17 Şubat 1957’de Diyarbakır’da doğmuş” Bedros Dağlıyan. “Kadim kültürlerin birbiri içinde yoğrulduğu bir hayatın içinde, rüzgârlarla savrulan yaprak gibi hayat bizi nereye savurursa oraya gittik,” der sonrasında. “Dara düşmüş turna gibi”, “meçhul gurbetlerde” dolanır Diyarbakır, Sivas, Tokat ve İstanbul’u… İki yıl İstanbul Üsküdar’da Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi’nde yatılı okur, ama memleket ve aile hasretine dayanamayıp Diyarbakır’a döner tekrar. Ziya Gökalp Lisesi’ni bitirir, ardından da Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nü. 1980’de, 12 Eylül’den bir ay önce, “Karacadağ’da emanet verdim düşlerimi dertli bir gelinciğe/ Anlatsın seher vakti güneşi ve Dicle’yi geride kalanlara” deyip, yüreğinin bir yarısını Diyarbakır’da bırakarak İstanbul’a gider, yerleşir. Yerleşir ama, nereye giderse gitsin, nerede bulunursa bulunsun; hayatında iki şeyden hiç vazgeçmez: Okuduğu ve yazdığı kitaplardan ve bir de Marksizm’den.

Bedros Dağlıyan yazma ve okuma sevdalısı bir hemşehrimdir. Yaşadığımız bahtı kara topraklarda güneş ışınları gibi tarihten süzülüp gelen masalları, ninnileri, hikâyeleri surlarla çevrilmiş hanelerde kederle dinler, hüzün ve acıların sarnıcında biriktirir yaşanmışlıkları. Zamanı geldiğinde de sözcüklere döküp “demli kaçak çay tadında” insan sevgisini esas alan şiirler, denemeler ve öyküler yazar. “Kendi toprağında sürgünlüğü/ Acıları, lal olup yüreğinde naçar kalmış”lığı anlatır daha iyiye duyulan bir özlemle.

Sözcüklerle düşünmek, hissetmek ve anlamlandırmaya çalışmak çok zordur, ama Bedros Dağlıyan bu zoru aşar; yazarak kendisiyle dertleşir kaybedilmiş rüyaları yeniden kazandırır hafızalara. Yaya Turna şiir kitabından on yıl sonra, geçtiğimiz Mart (2021) ayında Taş Meselleri ve Dengbêjin Gölgesinde(3) iki öykü kitabını ardışık yayınlayarak bunu çok güzel kanıtlar.

Öykülerinde Diyarbakır, Sivas ve İstanbul başta olmak üzere; birçok yer ve birçok insan hikâyeleriyle buluşturuyor okuru.

Okudukça; “Yaralarımız ortaya çıkıyor.” Anjel, Levon, Avedis, Keke Yako, Zırvat, Gülabi, Xazel, Yasemin, Sarı Paşo… bir şeyler anlatmak istiyor, anlamasını bilirsek!

En güzel hayallere gebe kuytularda kalmış hikâyelerin kaleme alındığı nice yazı serüvenlerine sevgili dostum. Kutluyorum…

(1) Yaya Turna, Bedros Dağlıyan, 2011, Pencere Yayınları, 152 syf.
(2) Taş Meselleri, Bedros Dağlıyan, 2021, Klaros Yayınları, 110 syf.
(3) Dengbejin Gölgesinde, Bedros Dağlıyan, 2021, Klaros Yayınları, 140 syf.

9 Haziran 2021 tarihinde:

https://www.tigrishaber.com/bedros-dagliyan-ve-dengbejin-golgesinde-tas-meselleri-5029yy.htm
https://www.gaphaberleri.com/kose-yazisi/826/bedros-dagliyan-ve-dengbjin-golgesinde-tas-meselleri.html
https://www.ruhanews.com/kose-yazisi/586/bedros-dagliyan-ve-dengbjin-golgesinde-tas-meselleri.html
http://kovarabir.com/muslum-uzulmez-bedros-dagliyan-ve-dengbejin-golgesinde-tas-meselleri/
https://www.erganihaber.net/kose-yazisi/1397/bedros-dagliyan-ve-dengbjin-golgesinde-tas-meselleri.html
https://www.3uncugoz.com/bedros-dagliyan-ve-dengbejin-golgesinde-tas-meselleri/

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.