Sevgili Gün Zileli Ağabeyim, Merhaba. Size cevap vermede biraz geciktiğim için lütfen kusuruma bakmayın. Şehirlerarası bir yolculuk, bazı yapılacak işlerimin olması, eski dostlarımı ziyaret etmem bu gecikmeye neden oldu. Ancak, az önce bilgisayarımı açma fırsatım oldu ve açar açmaz da hemen size
Mektup, 29 Mart 2023 tarihinde yayımlanan “Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor” başlıklı yazımı kendisine göndermem üzerine gönderilmiştir. Müslüm arkadaş, merhaba,Mektubunu aldım, yazını okudum.Bugüne kadar kitabıma(1) ilgi gösteren ve dönüş yapan iki kişinin geçmiş ya da bugünkü siyasi kimlikleri çok ilginç: Bunlardan biri, eski
Mahmut İldoğan’a Dilsiz Acılar romanı ile ilgili gönderdiğim yazı Sevgili Mahmut İldoğan Dostum;Merhaba. Yüreğindeki duyguları yoğun bir emekle harmanlayıp yazdığın Dilsiz Acılar romanını severek okudum.Bundan sonraki çalışmalara belki bir nebze faydam dokunur diye, kısaca, kitabınıza dair düşüncelerimi yazmak istiyorum. Düşüncelerimi yazmaya başlamadan
12 Eylül mağdurları uyardı: ETÖ ve karanlık örgütleri kurtarmak istiyorlar İmralı gerilimine, Reşadiye saldırısı ve DTP kararı da eklenince, sokakta şiddet tırmandı. Türkiye’nin birçok yerinde çıkan olaylar devam ederken, tabanca, balta ve döner bıçaklarıyla sokağa inen vatandaşlara, 12 Eylül mağdurları seslenerek, “Biz
12 Eylül darbesiyle ilgili ‘anayasayı ihlal’ suçundan yürütülen soruşturmaya ek olarak ‘işkence suçu’ soruşturması yapılıyor. Başlatılan soruşturmalar ise akıllara Diyarbakır cezaevini getirdi. Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadığı işkenceleri unutamayanlardan Müslüm Üzülmez yaşananları Milat ile paylaştı. Ferhat AÇIL Diyarbakır Cezaevinde gördüğü işkenceler ve 12 Eylül
“Amed’in Kaşını Çizen Dicle’dir” Bilenler bilir. Diyarbakır sıcağı insanı yakar, Cehennemî bir sıcağı vardır. Bu sıcaklık fizikî bir sıcaklık değil sadece, Kürt coğrafyasını kasıp kavuran ve yakıp duman eden politik baskıların yoğunlaşmış halidir aynı zamanda. Böylesi cehennemî bir yerde, “akreplerin yılanların ininde/kır
İsa Tekin İşte IMF ve CIA’nın gizli darbe haritası Tanıklar, mağdurlar 12 Eylül’ü anlatıyor AMED (09.09.2009)- 12 Eylül faşizminin simgesi, Türkiye’nin Ebu Garip’i ve Guantanamosu ‘Diyarbakır Cezaevi’nin izleri okul yapılarak gölgelenmek ve silinmek isteniyor. Ama ne mümkün. Dönemin Sıkıyönetim Komutanı Kemal Yamak’ın
Nurettin Değirmenci’ye yazdığım bir mektup Dayı selam. “Suç ve Günah İtirafı”(*) başlıklı yazını okudum, hem de iki kez. Yazın güzel. Teşekkür ederim. Suç, günah ve itiraf olayının tarihsel gelişim sürecini ve bu edimlerin batı toplumu ile doğu toplumundaki algılanışını güzel bir anlatımla
1983’te, 12 Eylül sonrası Diyarbakır Cezaevi önünde analar, babalar, bacılar, kardeşler, kızlar, oğullar sıkıyönetimin yaktığı sıcaktan kavrulurken, zebanileri de Cezaevinin içinde tutuklu ve mahkûmlara Cehennemi yaşatıyorlardı. Ben de Türkiye Komünist Partisi (TKP) Davası’ndan tutuklu biri olarak o Cehennemi yaşayanlardanım. Nisan 1983 olmalı.