Kenan Esmer Ölüm, bütün canlıların tadacağı bir gerçeklik. Buna rağmen, ne kadar uzun yaşarsa yaşasın insan, kalanlar için her ölüm erken ölümdür. Her ölüm erken ölümdür fakat her ölüm toplumdan bir şey eksiltmez. Bazı ölümler sadece ölenin ailesinin, dostlarının ve tanıyanların kaybıdır
Çermiğin Sümbül’ü soldu. Dün Kamil Sümbül’ü kaybettik. Ben bir dostumu, Kürtler bir değerini yitirdi. Kürt halkının özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin bir neferiydi Kamil, devrime giden yolu nihayetinde yıldızlara yükselmede buldu. Bedenini Stockholm’de toprağa bırakıp ruhu nereye uçacağını bilen bir beyaz güvercin gibi
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Sovyetler Birliği’ne bağlı Kızıl Ordu Hitler faşizminin kalbi Berlin’e girdi ve paralel olarak aynı zamanda Amerika Avrupa’ya bir çıkartma yaparak bazı ülkelere yerleşti. Savaşın sonunda yapılan bir anlaşmayla da sadece Avrupa değil, dünya ikiye bölündü: Bir tarafta ABD’nin
Kamil Sümbül Yaşamımda iz bırakan anılar-3 1960’ların sonlarına geldiğimizde Çermik’te derli toplu bir sol ve devrimci görüşler, çevre ilçeler Siverek ve Ergani ile karşılaştırıldığında yok denecek gibiydi. 1960’ların ortalarından sonra çok sayıda olmasa da mezun olan bazı öğretmenlerin farklı bir duruşları olduğu
Çermik, Diyarbakır’ın ilçelerinden biridir. Dört dağın ortasında, üç tarafı sularla çevrili çukur bir vadide yeşil ağaç ve bitki örtüsüyle kaplı bir yerleşim alanıdır. Nurettin Değirmenci’nin tanımlamasıyla: “Tarihin hüküm sürdüğü, zamanın durduğu, tabiatın konuştuğu yer”dir. Yaşamımda ve anılarımda Çermik’in çok önemli yeri vardır.
Çarşaf giymenin siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve doğal koşullar gibi birçok nedenleri vardır. 1960’lı ve 70’li yıllarda, yani çocukluk ve gençlik yıllarımda benim doğup büyüdüğüm Ergani’de ve annemin kasabası Çermik’te köylü kadınlar rengârenk kendi Kürt ulusal giysilerini, kasabalı kadınlar ise çoğunlukla kara
Kamil Sümbül İnsan yaşamında karşılaştığı bazı rastlantılar var ki, yaşamı boyunca insanı etkileyebilir. Bu etkileyen bir kişi olabileceği gibi, bir olay, okuduğu bir kitap, ilk aşkı veya dinlediği bir müzik aletinin sesi de olabilir ve bu giderek yaşamında bir hobi/tutku bile oluşturur.
Müslüm Üzülmez, “Çalışkan bir mühendis, evrimci bir devrimci!” olarak tanımladığı 28 Mart’ta hayatını kaybeden Nurettin Değirmenci’yi yazdı. Evrensel Gazetesi, 5 Mayıs 2019 Ölenin ardından yazı yazmak zor. Ölen yakın bir tanıdığın, hele bir de çok sevdiğin biri olunca bu daha da zor.
Ölüm; hayatın ötesi, ayrılığın ebediliğidir. Sevgili Dayım Nurettin Değirmenci ardında iz bırakarak aramızdan ayrılıp gökyüzündeki yıldızlara katıldı. Ölenin ardından yazı yazmak zor. Ölen yakın bir tanıdığın, hele bir de çok sevdiğin biri olunca bu daha da zor. Ama zoru aşıp dayımı yâd
Müslüm Üzülmez, Kâmil Sümbül’ün Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kaldığı günleri anlattığı “Ana Esas Duruşa Geç” kitabını yazdı. “Geçmiş asla ölü değildir; geçmiş, geçmiş bile değildir.” (William Faulkner) Unutmamak ve unutturmamak için yazmak lazım, ama bazı şeyleri yazmak çok zordur. Hele yazarın kendi