Saygıdeğer Müslüm Ağabeyim merhaba, Nasılsınız, iyi misiniz? Umarım iyisinizdir. Yılmaz Güney üzerine hazırladığım “Karanlıktaki Işık YILMAZ GÜNEY” kitabımı size bir arkadaşınız ulaştırılmış. Kitap hakkındaki yazınızı büyük bir mutlulukla okumuştum.Yeni kitabımı da görmenizi istedim. “Endişesiz bir ülke, endişesiz bir dünya için… Yılmaz Güney”
Okuduğumuz bir kitap bazen hafızamızda kayıtlı yaşanmışlıkları anımsatıp anlatmamıza neden olabilir. Robert Darnton’un Eski Rejimde Yeraltı Edebiyatı(*) isimli kitabını elime alıp okumaya başlayınca illegal yayınlarla tanışmam geldi aklıma ve sayfaları çevirdikçe de zihnimde kendi yaşadıklarımla 1789 öncesi Fransa’sındaki yaşanmışlıklar çakışıp beni çok
Sevgili dostum ve Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nden koğuş arkadaşım Recep Maraşlı’nın Almanya’dan adıma imzalayıp gönderdiği Diyarbakır ya da Sodom’un 5 No’lu Zindandaki Bin Günü(*) kitabı teknoloji ve iletişimin bunca gelişmişliğine rağmen ancak 2 ay 5 günde elime ulaştı. Gecikme, kitabın özgül ağırlığından
Mahmut İldoğan’a Dilsiz Acılar romanı ile ilgili gönderdiğim yazı Sevgili Mahmut İldoğan Dostum;Merhaba. Yüreğindeki duyguları yoğun bir emekle harmanlayıp yazdığın Dilsiz Acılar romanını severek okudum.Bundan sonraki çalışmalara belki bir nebze faydam dokunur diye, kısaca, kitabınıza dair düşüncelerimi yazmak istiyorum. Düşüncelerimi yazmaya başlamadan
Son iki yazımın ardından birçok telefon, mesaj ve yazı aldım. İlgilerini esirgemeyen okuyucularımın tümüne teşekkür borçluyum. Gelen yazılardan biri içerikçe farklı, katkı mahiyetinde oluşu nedeniyle izninizle paylaşmak istiyorum. Yazıyı, hemşerim ve çok uzun zamandan beridir arkadaşım olan Seyithan Erol gönderdi. Kendisi emekli
Nereye gitsem ardım sıra hüzün gelirİçimde kor olmuş anılar alevlenir 12 Eylül 1980: Yıkım ve yenilginin başlangıcı, milâdıdır. Askeri darbe o kadar şiddetliydi ki etkisi hâlâ sürmekte. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi ise 12 Eylül’ün vücut bulmuş halidir; zamanında dünyada nam salmış
Çermik, Diyarbakır’ın ilçelerinden biridir. Dört dağın ortasında, üç tarafı sularla çevrili çukur bir vadide yeşil ağaç ve bitki örtüsüyle kaplı bir yerleşim alanıdır. Nurettin Değirmenci’nin tanımlamasıyla: “Tarihin hüküm sürdüğü, zamanın durduğu, tabiatın konuştuğu yer”dir. Yaşamımda ve anılarımda Çermik’in çok önemli yeri vardır.
Bir işe başlamadan önce en uygun sözcük ya da kavramlarla yapılacak iş doğru bir şekilde tanımlanmalıdır. Bu yapılmadığında başarı şansımız azalır. Koronovirüs başımıza bela olmaya başlayınca, hem yetkililer hem de vatandaşlar bu belaya karşı kendilerince bazı önlemler almaya başladı. Alınan önlemlerden biride
İnsan bazen bir haber veya hediye aldığında çok sevinir. Tahir Yüksel’in Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney kitabı elime ulaştığında ben de böylesi bir sevinci yaşadım. Sevinmemin birinci nedeni harika bir insan hakkında harika bir kitabın yazılmış olması ise, ikincisi de her Diyarbakırlı gibi
Müslüm Üzülmez, Kâmil Sümbül’ün Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kaldığı günleri anlattığı “Ana Esas Duruşa Geç” kitabını yazdı. “Geçmiş asla ölü değildir; geçmiş, geçmiş bile değildir.” (William Faulkner) Unutmamak ve unutturmamak için yazmak lazım, ama bazı şeyleri yazmak çok zordur. Hele yazarın kendi