I. GİRİŞ 16.yüzyılda Çermik’te bulunan vakıflarla ilgili bilgileri ancak Osmanlı Arşivi’nde bulunan Tahrir Defterleri gibi defterlerden öğrenebiliriz. Osmanlı, imparatorluk sınırları içersinde düzenli Tahrir Defterleri tutturarak her şeyi kayıt altına almaya çalışmıştır. Tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin, halkın) yükümlülüklerini belirlemek,
“babamın feodal bıyıklarına tutunarak öğrendim yürümeyi” –Mehmet Oğuz Diyarbakır; surları, bazalt taşları, dinlerin ve kavimlerin ortak mekânı oluşu, muhalif duruşuyla olduğu kadar bağrından çıkardığı yazarların, şairlerin ve düşünürlerin çokluğuyla da anılan ve bilinen bir kadim kenttir. Bu kentin yetiştirdiği şairlerin en önemlilerinden
“artık o çürümüş seherde gülü gülle açıklayamayız şeyhim” –Kemal Varol Toprağımız bereketli. Ben, zaman buldukça sanatçılarımızı, yazarlarımızı, şairlerimizi, düşünce üreten bilim insanlarımızı tanıtmaya çalışıyorum, ama arada atladıklarım oluyor. Bunlardan biride Kemal Varol. Hani insan bazen gözünün önündekini görmez ya, benim de Kemal
Hîlarlı Huneyin Kaygusuz’un HÎLAR kitabı kitapçı raflarında yerini aldı. Kaygusuz, Hîlar’la ilgili bildiklerini, gördüklerini ve duyduklarını kaleme alarak tarih kokan Hîlar’ı görmeyen ve merak edenler için yazdığını; kitabı yazarken herhangi bir kaynaktan, resmi veya bilimsel bir arşivden faydalanmadığını, tamamen gördüklerine, bildiklerine ve
Ekmek/Nan, nimetlerin şahıdır.Ekmek/Nan, insanlar için en hayati besindir.Ekmek/Nan, doğanın insanlara bahşettiği rızkın en güzelidir.Ekmek/Nan, bütün toplumlarda ve inançlarda mübarektir.Ekmek/Nan, evrensel kutsal değerdir. Eskiden, kış aylarında ekmek ve yemeklerimiz aralık denilen, evin iç bölümünde bulunan kara ocakta pişirilirdi. Köylerde ve bazı evlerde halen
Hîlar, bugün güneşin parlak, rüzgârın sert, kayaların sağır, mağaraların kör, tarihin suskun olduğu bir mekânda olsa da, tarihte ilklerin yaşandığı eski bir yerleşim yeridir. Arpa ve buğdayın ilk ekilip biçildiği, hayvanların ilk evcilleştirildiği, kerpiç topaçlarının ilk yapıldığı, barınak, tapınak ve kurban sunağının
Şiir insanlığın tarihiyle hemen hemen koşuttur. İnsanlar istek ve sevgilerini (dualarını), kin ve nefretlerini (beddualarını) şiirle, daha doğrusu şiirsel bir anlatımla hep dile getirmiştir. Şiir, tarihin süzgecinden geçerek bugünlere gelmiştir; şiirleri oluşturan dizelerle olaylar, olgular, duygu ve düşünceler sade ve anlaşılır, ama
Aşık İhsanî 21 Nisan 2009’da aramızdan ayrıldı. Bizi bırakıp gideli bir yıl oldu. Ölüm yıldönümünde bu yiğit devrimci ozanımızı anmak ve elime yeni geçen, ama şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamış bir fotoğrafını gün yüzüne çıkartmanın sevincini paylaşmak istiyorum. Yaşam öyküsünü uzun uzun
Dicle Köy Enstitüsü mezunu Adnan Binyazar, Masalını Yitiren Dev(*) anı-romanında masalını yitiren dev ya da devini yitiren masal gibi çocukluğunun peşinde koşarken, bizleri de 1940’ların yoksun ve yoksul yıllarına götürüyor. Masalını Yitiren Dev anı-romanı, Adnan Binyazar’ın çocukluk ve ilk gençlik anılarından oluşuyor.
Tarihin şafağında Hilar vardır. Bölgemizin on bin yıllık tarihine baktığımızda; aynı coğrafyada, birbirinden farklı, hatta birbirlerine karşı duran pek çok kültürel, etnik ve dinî oluşumun değişerek, birleşerek, dağılarak ve sonra yeniden ve yeniden bütünleşerek, geçmişten geleceğe yaptıkları kanlı ve coşkulu yolculuğuna tanık