“…mülk olarak almak için geçmekte olduğun memleket dağlar ve dereler diyarıdır, ve göklerin yağmurundan su içer, Allahın RABBİN kayırdığı bir memlekettir; yılın başından yılın sonuna kadar Allahın RABBİN gözleri daima onun üzerindedir.” (Tensiye 11: 11-12.) Hz. Musa Tevrat’ta kavmine böyle seslene dursun,
“Fırat ve Dicle’nin harap kıyılarını,Zararlı otlar kaplamış.Hiç kimse sokağa adım atmıyor artık,Ve neşeyle dolaşmaya çıkmıyor.Çayırdaki sığırlar,Ne süt ne de yağ veriyor,Anaç koyunlar doğurmuyor,Tüm ülke korku içinde.” MÖ. 2000’li yıllarda Sümerlerce yazılmış Gılgameş Destanı’nda, günümüzde sıkça Ortadoğu diye anılan, ama tarihte Mezopotamya olarak
Dayım Nurettin Değirmenci’ye yazdığım bir yazı Dayı, selam.1. (…) 2. Irak’a gelince… Sizin Mail’inizi ve Kamil Sümbül’ün yazısını okudum. Siz olaylara analitik, Kamil biraz duygusal bakıyor. Kamil’in düşüncelerinde haklı yanlar da var. Artık Ortadoğu’da “kilit taşı” Kürtler’dir. Bu süreç Irak’ın işgaliyle başladı.
“Tanrının ağzından çıkan her söz, doğrudan ya da dolaylı olarak bu sözleri kutsal bulan toplumun gelişmesine ve biyolojik ve ekonomik refahını artırmaya yaramazsa, o toplum eninde sonunda Tanrısıyla birlikte yok olur.” -Gordon Childe/Tarihte Neler Oldu? Ortadoğu kaynayan bir kazan. “Dünyanın efendisi” de
Nurettin Değirmenci Sn. Müslüm Üzülmez’in üç hafta üst üste Ergani Haber’de yayınlanan “ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi” ile ilgili yazılarını zevkle okudum. Irak’ta bulunan biri olarak izlenimlerimle bu yazılara ufak bir ek yapmak istiyorum. Tarih: 9 Ağustos 2005. Yer: Irak. Bugün Amerika’daki