Rüya mıydı hepsi, yoksa şimdi mi rüyadayım. Maden, Bakır Maden İşletmesi sayesinde eskiden çok şen, canlı bir ilçeyken, bugün Bakır İşletmesi‘nin kapatılması ve faaliyetine son verilmesi nedeniyle eski canlılığını yitirmiş, yoğun göç veren cansız bir ilçe konumuna düşmüştür. Bakır cevherleri tükendi diye
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede hükümetler, partiler, sivil toplum kuruluşları, entelektüel çevreler yaygın biçimde “Yerel ve Yerel Yönetim nedir?” sorusuna yanıt aramaktadırlar. Avrupa Birliği’nin demokratikleşme beklentileri, ulus devletin geleceğine ilişkin kuşkular, “kamu”ya ilişkin yeni yaklaşımlar ve özellikle HABİTAT süreciyle ortaya çıkan
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.“ (Anayasa -Madde 56) Kentler, bulundukları doğal yerleşim yerinde temin edemedikleri ihtiyaçları gidermek amacıyla civar bölgede yaşayan insanlar tarafından, müşterek, ilkin
“İnce düşünceli bilgin acı ilacı şekerle tatlı hale getirir” -Molla Camî İnsanları hayvanlardan farklı kılan iki önemli özelliği var: Elleri ve beyni. Biz insanlar, kolayımıza geldiği için ve alışkanlığımızdan olacak ki hep ellerimizi ve çenemizi kullanıyoruz. Oysa çene ve ellerimizin hareketi kadar
“DİYARBAKIRLI ya da Doğulu olmak bambaşka bir şeydi. Bizim için Doğu bir toprak parçası ve coğrafi bir yer olmanın çok ötesinde; geri kalmışlık, cahillik, yoksulluk, jandarma dipçiği, ağa baskısı ve bir başkaldırıydı. Devrimci duygu ve düşüncelerin kilitlendiği düğüm noktası, daha doğrusu isyankâr
Ergani altı HilarGüneş Makam’a doğarGeçmiş saklı-karanlıkHilar’da tarih yatar. Her şey, yukarıdaki dörtlükle başladı… 2002’de yazdığım ve Gecenin Islığı şiir kitabımda yer alan Hilar şiirim, bu işin tetikleyicisi oldu. Ardından, Çayönü ve Ergani tarihi ile ilgili elime geçenleri okumaya ve notlar tutmaya başladım.
1985’te zorunlu nedenlerle İstanbul’a yerleştim. Bu yerleşmemden sonra, ziyaret maksadıyla mutlaka yılda bir iki defa Ergani’ye gidip-gelmekteyim. Bu gidiş-gelişlerimde genellikle, çalışan biri olmam nedeniyle, sınırlı bir zaman dilimi içersinde akraba, arkadaş ziyaretleri yapabilme şansım oluyordu. 2005’te Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun bir yürüyüş kitabım
“Hazır olunMutsuzluk doğuran günlere karşı çıkacağız.” -Nalân Uluğ Tam 40 yıl önce, 8 Temmuz 1965 tarihinde Türkiye’nin ilk öğretmen sendikası -Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS- 1962 Anayasası’nın kamu çalışanlarına sendika kurma hakkından yararlanarak Ankara’da kuruldu. Genel başkanlığına öğretmen kökenli yazarlardan Fakir Baykurt getirildi.
Tarih kitapları nedense hep sultanları, padişahları, beyleri ve paşaları anlatır. Kurtuluş Savaşı’nı da Türk kurtuluş savaşı olarak anlatır. Ben, bunların dışına çıkarak kendileri hakkında çok şey duyduğum insanları; kanıyla canıyla cephelerde savaşmış, ama tarihleri, hikâyeleri yazılmamışları: İbrahimleri, Seferleri, Recepleri, Hüseyinleri, Ömerleri, Cemalleri,
kanat tak, uç otobüsüm:sevdiğim yere gidiyorum.gözümde tutuyor:hazar’da balık-rakıpapaz gölü’nde güveçhilar’da mangal-sohbet. kaç kişi kaldık? bir başınayım.yeşil söğüt ağacının gölgesinde:sensizliğin sesi,suyun akışı, yaprakların hışırtısı,geveze serçelerin cıvıltısıhepsi yüreğimin içinde.ben, biranın; bira, benim içimde. kanat tak, uç otobüsümergani’de bekliyor dostlarım.çok eski günlerin anısına, damdayıldızlarla kucak