Kardeşim Ali Haydar Marksizm ve Sovyet Pratiği başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında tarihsel bir önemi bulunan, dünya genelindeki kolektif yanılgımız Sovyet deneyimini anlatıyor. Sorgulayıcı, olgulardan hareket edilerek yazılmış bir yazı. Ali Haydar benim sadece kardeşim değil; O, arkadaşım, yoldaşım ve fikirdaşımdır. Bu
Yaşadığımız korkunç deprem nedeniyle yakınlarını kaybedenlere sabır ve güç, yaralılara şifa diliyorum. *** Bir önceki yazımda ABD’li akademisyen Robert Darnton’un kaleme aldığı 1789 Fransız Devrimi öncesini anlatan Eski Rejimde Yeraltı Edebiyatı(*) isimli kitabı tanıtmaya çalışmıştım. Yazımda, kitapta anlatılan “yeraltı edebiyatı”nın siyasi propaganda
Okuduğumuz bir kitap bazen hafızamızda kayıtlı yaşanmışlıkları anımsatıp anlatmamıza neden olabilir. Robert Darnton’un Eski Rejimde Yeraltı Edebiyatı(*) isimli kitabını elime alıp okumaya başlayınca illegal yayınlarla tanışmam geldi aklıma ve sayfaları çevirdikçe de zihnimde kendi yaşadıklarımla 1789 öncesi Fransa’sındaki yaşanmışlıklar çakışıp beni çok
“Kelimeler insana düşüncelerini gizlesin diye verilmemiştir.” -Jose Saramago Her şeyin aynileştiği, farklılıkların her geçen gün daha da azaldığı günümüzde tanıdıkların, arkadaşların, yoldaşların duygu ve düşüncelerini yazmaları ve bunları kitap olarak yayımlamalarından daha anlamlı güzel bir şey olamaz diye düşünüyorum. Amed Tîgrîs ve
Nereye gitsem ardım sıra hüzün gelirİçimde kor olmuş anılar alevlenir 12 Eylül 1980: Yıkım ve yenilginin başlangıcı, milâdıdır. Askeri darbe o kadar şiddetliydi ki etkisi hâlâ sürmekte. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi ise 12 Eylül’ün vücut bulmuş halidir; zamanında dünyada nam salmış
“Bugünün dünden farklı olmasını istiyorsan, geçmişte olup bitenleri iyi bilmelisin.” -Spinoza Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye’nin en eski siyasi partilerinden biriydi. 10 Eylül 1920’de Bakü’de kuruldu. 7 Ekim 1987’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adı altında birleşme
hep anlattığın gibi, hayat işte böylehazan yaprağı gibi dökülmeye başladık 11 Kasım 2014 günü sevdiğim güzel bir insanı, Hüsnü Güzel hocamızı kaybettik (1944-2014).Vefatını Ergani’den kardeşim Şahin haber verdi. Beklemediğim bu haber karşısında çok üzülmenin ötesinde, derin bir sarsıntı geçirdim. Çünkü o, bizim
Araştırmacı yazar, şair, mühendis Müslüm Üzülmez(1), 5 Kasım 1950’de; üç kız, beş erkek kardeşin en büyüğü olarak Ergani Üçevler’de dünyaya gelir. Babası Cuma Üzülmez, annesi, Havva Üzülmez’dir. Çocukluğu Saray mahallesinde geçer. İlkokulu İnkılâp İlkokulu’nda, ortaokulu Ergani Ortaokulu’nda, liseyi Ergani Lisesi’nde okur. 1971–1972
“Hani güneşin sarı örtüsüneMavi örtümüzü serecektikHani bach’ın kanatlarını alıpBeyaz bulutların kervanına katılacaktıkHani herkese ekmek herkese umutHerkese neşe herkese sevgi dağıtacaktık.”(1) Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komitesi Politik Büro üyesi Aram Pehlivanyan (Ahmet Saydan) rüyalarının gerçekleşmemesi karşısında hüzünlenip sitemini böyle dile getirmiş. Doğru.
“Bir çocuktun sen pırıltılar yaratacaktın düzensizliğindenBunun için belki deMasmavi bir örtü gibi bırakarak gölgeniGeçtin resim çeken söğütlerin içinden” -Cemal Süreya İnsanın sevdiği birinin ölümü ardından yazı yazması çok zor. Sevdiğim insanların ölümü ardından yazdığım ikinci yazım bu. İlkini Mehmet Uzun için, “Bir