Sevgili dostum Misbah Hicri’yi 27 Kasım 2020 günü Korona’dan kaybettik. Anısına hürmetle “Coğrafya Kaderdir“ kitabıyla ilgili 20 Aralık 2018’de yazdığım yazımı yeniden paylaşıyorum. Mezopotamya tarih boyunca saldırıya maruz kalan, işgal edilen ve savaşların eksik olmadığı, sürekli kanın aktığı ve zenginliklerin talan edildiği
Okunan bir kitap bazen insana bir yazı yazdırır. Kitaplığımda okunmayı bekleyen Bölünmenin Acısı(*) kitabını elime alıp okumaya başlayınca aynı şey başıma geldi ve bilgisayarın başına geçtim bu yazıyı yazmaya başladım. Pusulası bozulmuş zamanımızda bölünme olayını ve Bölünmenin Acısı kitabını anlatmanın bir faydası
ABD Başkanı Trump’un talimatıyla İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi üzerine ateş üzerinde olan Ortadoğu kazanı tümden kaynamaya başladı. Yapılan, ABD karşıtı olan ya da ABD’nin çıkarlarına zarar verebilecek devletlere açıkça bir gözdağıdır. Bundan sonra neler olacak hep birlikte
Kadere ister inanalım ister inanmayalım, kesin olan bir şey var ki o da Kürtlerin kaderinin kötü yazılmış olmasıdır. Kürtler kendi iç dinamikleriyle bir yere gelemedi, kendi kaderini kendisi belirleyemedi. Ortak bir amaç etrafında enerji ve hayallerini güçlü bir şekilde açığa çıkarmayı başaramadı.
Müslüm Üzülmez, “Çalışkan bir mühendis, evrimci bir devrimci!” olarak tanımladığı 28 Mart’ta hayatını kaybeden Nurettin Değirmenci’yi yazdı. Evrensel Gazetesi, 5 Mayıs 2019 Ölenin ardından yazı yazmak zor. Ölen yakın bir tanıdığın, hele bir de çok sevdiğin biri olunca bu daha da zor.
Mezopotamya, tarih boyunca saldırıya maruz kalan, işgal edilen ve savaşların eksik olmadığı; sürekli kanın aktığı, zenginliklerin talan edildiği bir coğrafya olmuştur. Yaralıdır. Yarası tarihten gelen ve çok derin bir yaradır. İç kanaması durmadı, devam ediyor hâlâ. Tanım olarak Mezopotamya iki nehir, yani
Uzun bir süredir Ortadoğu yanıyor. Emperyal güçler, bölge devletleri, Müslüman Sünnî ve Şiî mezhep şeyhleri, İslamî şeriatçı örgütler ve daha birçok oluşum bu yangını sürekli harlıyor. Savaş uçakları bombalarıyla, tank ve toplar mermileriyle, canlı intihar bombacıları patlayıcılarıyla güzelim kentleri, kasabaları, köyleri, bağları,
Nurettin Değirmenci Araştırma yapanlar gerçeklere ulaşmayı amaç edinmelidir. 1970’li yıllarda, genel olarak, kısa yoldan Türkiye, Ortadoğu, hatta Dünya’daki yoksul toplumları baskı ve acılardan kurtarmayı hayal ediyorduk. Kısmen bilgi ve beceri kazanıp, acı gerçekleri yaşadıkça, bireyleri, aileleri, toplumları… kurtarmanın kolay olmadığını öğrendik. İhtiyaç
“Fırat ve Dicle’nin harap kıyılarını,Zararlı otlar kaplamış.Hiç kimse sokağa adım atmıyor artık,Ve neşeyle dolaşmaya çıkmıyor.Çayırdaki sığırlar,Ne süt ne de yağ veriyor,Anaç koyunlar doğurmuyor,Tüm ülke korku içinde.” MÖ. 2000’li yıllarda Sümerlerce yazılmış Gılgameş Destanı’nda, günümüzde sıkça Ortadoğu diye anılan, ama tarihte Mezopotamya olarak
Üç haftadır üst üste Gertrude Bell hakkında yazdığım yazıyla birlikte Diyarbakır -Ergani- Maden güzergâhındaki yazdığı günlük ve mektupların yaptırdığım çevrileri yayınlandı. Bu konu, siz okuyucularıma sıkıntı verdiyse özür dilerim. Amacım, Ergani ile ilgili yazılı metinleri gün yüzüne çıkartarak toplumsal hafızamızın yeni bilgilerle