Sezai Karakoç, Erganili olup tanınan, bilinen bir şairimiz ve düşünce insanımızdır. Erganililer olarak kendisiyle her zaman övünüyoruz, ama O’nda düşünce olarak, kendi ulus ve dini inancının dışındaki tüm uluslara, tüm dini inanç ve düşünce sahiplerine ya da başka bir ifadeyle kendisinden olmayan
10 yıl önce okuduğum bir kitabı ve bu kitabın yazılışına neden olan gizemli bir mekânı anlatmak istiyorum. Beni buna sevk eden şey, Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Avi Gopher ve Doktora adayı Gil Haklay’ın, Göbekli Tepe’de yer alan yapıların “tutarlı bir geometrik desene
“Tanrılar ülkesi” Olympos’ta oturan Baştanrı Zeus, karısı Baştanrıça Hera’nın katkısı olmadan, anasız, Tanrıça Athena’yı doğurur. Buna çok içerleyen Hera da, inat olsun diye babasız Tanrı Hefaystos’u doğurur. Bir ayağı kısadır Hefaystos’un. Çok üzülür Hera, çok utanır. Dayanamaz, bir gün onu bacağından tuttuğu
1960’lı yıllar yoksulluk ve yoksunluk yıllarıydı. Ulaşım, iletişim, her şey sınırlıydı. Bir yerden bir yere gitme, bir yere bir şeyler gönderme veya oradan getirtme çok nadir yapılabiliyordu. Çocuktum. O zamanlar Ergani’den Çermiğe Faho dedemlere (Fahri Değirmenci, 1906-1999) eşekle gidip gelmek (mesafe 35
Sevgili Müslüm, Huneyn’e bayıldım, resmen mest oldum, hayran kaldım. Bir köylünün bu olağanüstü yerel, evrensel ve entelektüel olmasına bayıldım. Sana mektubu(*) ve krokisi çok zengin bir içeriğe ve evrensel bir anlayışa harika bir örnek. Dolayısıyla gazeteye göndereceğin yazıyı okuduktan sonra daha düzgün
Sevgili Müslüm, merhaba.(1) Sana yazılan mektupları şimdi okudum.(2) Mektupların ikisi de pozitif değerlendirme niyetiyle yazılmış ama ben birincisini yani Huneyn Kaygusuz’unkini daha çok beğendim, belki de içerden olduğu için:) Huneyn’in mektubu ile ilgili birkaç şey yazmak istedim. 1-Diyor ki; “İlk göze çarpan
Sevgili Arkadaşım,(1) Huneyn Kaygusuz iyi, çalışkan bir köylü. Benim de arkadaşım. Hila’ra yolun düşerse selamımı söyle hem seni gezdirir ve hem de sana gerekli bilgileri verir. Bu arkadaşım bilgisayar kullanmıyor. Klasik mektuplaşama türü haberleşiyoruz ve bazen de telefonlaşıyoruz. Bu nedenle ‘Kevirê Mistê
Hilar kitabımla ilgili iki mektup aldım. Biri Hilar köyünden, diğeri yurtdışından. Bu mektupları ve bu mektuplardan birine yazdığım yanıtı sizlerle paylaşmak istiyorum. Mektuplar her ne kadar şahsıma yazılmışsa da, esas itibariyle mektubu yazanlar Hilar ve Hilar kitabımı ele almaktadırlar. Bildiğiniz gibi Hilar
Sn. Müslüm Üzülmez,Sevgili kardeşim merhaba.Gönderdiğim iletiye anında cevap vermiş olman büyük incelik.Teşekkür ederim.En çok da, büyük bir emek sonucu oluştuğuna inandığım kitabından imzalı birini göndereceğine sevindim.ÇAYÖNÜ benim de yabancım değil.İlk kazıların başladığı 1963 yılında ve daha sonra birkaç kez bazı dostlarla gidip
M. Şehmus Güzel Buğdayın ilk ekildiği, ekmeğin fırında ilk pişirildiği yer olarak bilinen Hilar’in tarihi yazıldı. Müslüm Üzülmez’in kaleme aldığı ‘On Bin Yıllık Tarihin Tanığı: Hilar’ adlı kitap Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nda çıktı. Ergani’de, 1965 yaz dinlencesindeyiz. Bir yıl öncesinde İstanbul ve