“Her şahıs doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkına haizdir.” -(İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 21)
Dünyamızın hızla değiştiği bir dönemde artık yerellik verimlilik, adalet, örgütlenme, ifade özgürlüğü ve gerçekçilik; küresellik de, sınır tanımayan dostluk ve barış anlamını taşımaktadır. Başka bir ifadeyle evrensel olabilmenin doğal yolu ulusal olmayı, küresellik ise öncelikle sağlıklı bir yerelliği gerektirmektedir.
Diyarbakır, Mezopotamya’nın kadim yerleşim yerlerinden biridir. Birçok farklı inanç, etnik ve imparatorluk geleneğinin mirasçısıdır. Kültür, tarih mozaiğini ve zıtlıkların uyumunu nitelemektedir. Ama günümüzde 1 milyonu aşan nüfusuyla bir megaköy görünümündedir. Aynı zamanda kısıtlı olmasına karşın eğitim, ticaret, iletişim ve kültür merkezidir; sorunların ve çözümlerin yan yana, kol kola var olduğu bir şehirdir.
Kentsel ve çevresel sorunlara çözüm arayışları konusunda eşsiz bir laboratuar teşkil eden Diyarbakır ve ilçeleri kanımca Yerel Gündem 21 çalışmaları için son derece elverişli mekânlardır.
Yerel Gündem 21 ‘in ana felsefesi akademisyenlerin, iş dünyasının, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm kent halkının bir araya gelerek kenti yönetmeleridir.
Yerel Gündem 21 , tüm dünya kentlerinin “sürdürülebilir kalkınma politikalarını” kendilerinin yapmasını, bunu yaparken de o kentte yaşayan halkın katılımının sağlanmasını amaçlayan küresel bir eylem planıdır.
Yerel Gündem 21 , evrensel düşünüş, fakat yerel davranış biçimi ile açıklanabilecek yeni bir toplumsal örgütlenmeyle; belediyelerimiz halka dayalı veya taban demokrasisi olma özelliklerini daha da geliştirebilir. Çünkü; ulusal ve yerel sorunların devasa büyüdüğü, çoğaldığı bir dönemde toplumlar artık yönetim sisteminden üstlendiği hizmetleri kaynak savurmadan, kamu yararı doğrultusunda, etkinlik ve verimlilikle üretmesini istemenin yanında toplumdaki demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü yaşam özlemlerinin, yönetim sistemine somut olarak yansımasını beklemektedir. Güçlü ve demokratik yerel yönetimler sivil toplum örgütlerine, sosyal katmanlara (çocuk, gençlik, kadın, engelliler, işsizler, aydınlar…) temsil edici organlar aracılığı ile yerel hizmetler üzerinde uygulanabilir kararlar alma ve bu kararları uygulayabilmek için kaynak yaratma ve örgütlenme yetkileri vererek kendi kendilerini özgürce yönetme olanağı ve “bir şeyler yapma” şansı da vermiş olmaktadır.
Hemşeri bilinçlenmesi ile yakından ilgili olarak yerel yönetimlerimizde “halk katılımı” çok önemli bir sorundur. Öte yandan katılımı özendirecek ve etkili kılacak olan sivil toplum örgütlerinin ülkemizde yeterince yaygınlaşmaması da ayrıca önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Ama bizler; yerel sivil topluluğun “dehası” ve “dinamizmi“nden yerel yönetim olarak mutlaka yararlanmanın olanaklarını yaratmalıyız. Kent sorunlarını çözme çalışmalarımız bu işin lokomotifi olabilir.
Hatta örgütlü olmaktan bir adım daha ileri giderek “çok örgütlü-çok aktörlü” olma hedeflenebilir. Farklı önemlere, içeriklere ve hedeflere göre çeşitli roller alarak edinebileceğimiz deneyimleri, diğerlerinin deneyimleri ile etkileşim içinde yorumlayabilme üstünlüğünü bize hiç bir disiplin sağlamıyor. Yetersiz ve kör bilmek yerine, yeterli ve kapsamlı bilme için, sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var; güç ve eylem alanlarını tanımadan karar vermekten doğabilecek riskleri en aza indirebilmek için, sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var; amaçlananlarla gerçekleşenler arasındaki ilişkiyi ve sapmayı daha doğru kriterlere göre ölçebilme becerilerimizi geliştirmek için, sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var. Kısaca, bizim ihtiyaçlarımızdan kaynaklanan örgütlere ihtiyacımız var.
İnsanlarımızı, sokakları, havayı-suyu, evimizi, işimizi, ücretlerimizi, ekmeği, siyaseti, yaşam standartlarımızı, yollarımızı, ürünlerimizi ve daha birçok şeyi ya da birkaç şeyi düzeltmek ve değiştirmek için “çok örgütlü” yapılanmalara ihtiyacımız var.
Oluşturulacak Yerel Gündem 21 oluşumları bu konuda denilenleri, istenilenleri yapmada bir başlangıç olabilir.
İnsanları değiştirmenin ve düzeltmenin yolu, onlara bir şeyleri değiştirebilme ve düzeltme olanağı sağlamaktır. Önerilerinin uygulandığını görenler, önerileri üzerinde daha iyi düşünecektir. Uygarlık düzeyimizi kolektif bilinç düzey ile, katılımcılığımızın yoğunluğu ile, sorumluluk anlayışımızın niteliği ile sınıflandırmayı, en iyi yine yaşamın kendisi yapıyor.
Genellikle yakışanı değil, hak ettiğimizi yaşıyoruz zihniyetini kırmak için, kentimizin bilgi birikimini ve bu birikimden oluşan düşünsel potansiyelini açığa çıkararak, mevcut sorunları sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin, yazar ve düşünce üreten insanlarımızın, dahası tüm kişi ve kuruluşların tartışmasına açmakla, “ortak çözüm” yollarını bularak “demokratikleşme çalışmalarına” yeni bir açılım kazandırabiliriz.
+Genelde insan haklarının ve ülkede kentsel halkların korunması ve geliştirilmesi arasında bağlantı kurmak için,
+Cinsiyet, yaş, köken, inanç, toplumsal, ekonomik veya siyasal konum, bedensel ya da zihinsel engellilik ayrımı yapmadan, tüm yerel topluluk üyelerine açık tutmak için,
+Kadınları kentsel yaşamın ve karar alma sürecinin her aşamasına daha etkin katılımını teşvik etmek için,
+Çocuk haklarını korumak için,
+Gençlerin “sözünü dinleme“ye hazır olmak için,
+Örgütsüz ya da yeterince örgütlenememiş kesimlerin seslerini dinlemek ve duyurmaya çalışmak için,
+Katılımcı bir süreç bağlamında, dayanışma, paylaşma ve ortak noktalarda buluşma yoluyla alınacak kararların kendi görüşümüzden farklı olabileceğinden hareketle, bunları ve sonuçlarını kabullenmeye hazır olmak için,
+Yerel düzeyde dernek, sendika, meslek odaları gibi sivil toplum kuruluşlarıyla mevcut kent sorunlarını çözme, “ortaklaşa çözüm” yollarını bulmak için,
+Küçük engellerin karşısında “köpürmeden“, büyük engellerin yanından ise “sessizce sıvışıp gitmeden” sorumluluk bilincini geliştirmek ve yeni bir yönetim ahlakı için,
Kısacası; sorunların üstesinden gelmek amacıyla gösterilebilecek çaba ve girişimlerde yerel yönetimlerin vazgeçilmez rolünü kendisine yakışır bir şekilde yerine getirmek için; geniş tabanlı, yapabilir kılma ve “çok aktörlü” yönetim yaklaşımları yoluyla yerel yönetimlerin sürdürülebilir kentsel gelişme konusunda oynayacağı ” yaşamsal rolü ” vurgulamak için; temsil ettiğimiz beldelerde yaşayan halkın refahını, yaşama standartlarını arttırma yönündeki kararlığımızı bir kez daha seslendirmek için; hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara sesimizi duyurmak ve hep birlikte evrensel bir mesaj vermek için “Yerel Gündem 21” oluşumlarına ihtiyacımız var.
“Dünyayı daha iyi bir geleceğe götürecek yol, yerel yönetim yoludur!” şiarının yaşama geçmesi ve maddi bir güç haline gelmesi için “Yerel Gündem 21“ler bir fırsat olabilir.
Ne dersiniz?
9 Kasım 2007
Ergani Haber Gazetesi