Biranın tarihi çok eskidir, anayurdu da Mezopotamya’dır. Örneğin; Sümerlerde bira çok sevilen, bolca içilen bir içkidir. Sümer’de, MÖ. 6000’den başlayarak bira yapımı bir endüstri olma yolunda ilerlemiş ve çok ileri bir aşamaya gelmiştir. MÖ. 3500 tarihli bir tablette on altı çeşit biranın içildiğine dair bilgiler var. Sümerler birayı sadece sarhoşluk yarattığı için değil; “ilaç, ayin, mit” konulu tabletlerin bulunması, biranın keyif yaratmanın yanında, şifa niyetine sağlıkta; törensel etkinliklerde, dini ayinlerde de kullanıldığını gösterir. Ninkasi adında bira Tanrıçaları bile var; anlamı, “ağız dolduran hanım”dır.
Arkeolojik kazılarda bulunan Ninkasi’ye İlahi tabletindeki bir bölümde şunlar yazılmakta:
“Sen büyük, tatlı arpa mayasını iki eliyle tutan
Onu şarap ve bal ile mayalayansın
Ninkası (…)
Filitre fıçısı,
Tatlı ses veren,
Uygun bir şekilde büyük toplama fıçısının üzerine koyarsın
Filitre edilmiş birayı
Toplayıcı fıçının üzerine dökünce,
Dicle ve Fırat’ın saldırışı gibidir.”
Biranın tarihi ile ilgili bu kısa girişten sonra, genelde Yakındoğu’da ve aynı zamanda 1962 yılında İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Halet Çambel’le birlikte Diyarbakır-Ergani ilçe sınırları içersinde bulunan Çayönü Tepesi’nde Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Projesi kazı çalışmalarını başlatanlardan biri olan Chicago Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Robert J. Braidwood’un başlatmış olduğu ilginç bir tartışmayı aktarmak istiyorum.
Tartışmanın konusu: Tarihte tarıma ilk başlanıldığında tahılın evcilleştirilmesine neden olan şey bira mı, yoksa ekmek yapımı mı olduğuna dairdir.
Tartışma, 1950 yılında Amerika’nın saygın bilim dergilerinden Scientific American’da bir makale yayınlanması ile başlıyor. Makale, ekmek yapımı ve tahılın ilk evcilleştirilmesi arasındaki ilişki üzerine kaleme alınmış bir araştırmayı içermektedir. Makaleyi kaleme alan da, Çayönü’nden bildiğimiz kazı çalışmalarını başlatan dünya çapında tanınmış bir bilim adamı olan Prof. Dr. R. J. Braidwood’dur. Braidwood, söz konusu makalesindeki araştırmasına kaynak olarak Irak’ta Taurus (Toros) Dağları’nda yapılan Jarmo kazılarından çıkan tabletleri göstermektedir.
Wisconsin Üniversitesi’nin botanikçilerinden Jonathan D. Sauer, yayınlanan bu makaleyi inceleyip, konuyu geliştirici bir başka makale yazıyor. Yazdığı makalede “Tahılların ilk evcilleştirilme nedeninin ekmek yapmaktan ziyade bira yapmak için olup olmadığı” sorusunu sorar.
Saurer’in yayınlanan bu makalesi kamuoyunda geniş yankı yaratınca, ilk makalenin yazarı Braidwood tartışmayı daha geniş kitlelere götürmeye karar verir: Hemen, American Anthropologiest Journal adlı bilim dergisi için “İlk insan bir zamanlar sadece bira ile mi yaşıyordu?” adlı bir sempozyum düzenler.
Sauer, sempozyumda tahıl tarımındaki güçlüklere dikkat çekerek “arpa tarımının o zaman ilk insan için çok zor olduğunu; üstelik bu çaba sonucunda çok az besin elde edildiğini söylüyor ve o çağ insanlarının avcı-toplayıcılıktan bu zahmetli olaya geçmelerinin bambaşka bir nedeni olması gerektiği” üzerinde durur ve konuşmasını iki çarpıcı soruyla noktalar: “Bu neden acaba bira yapma arzusu muydu? Çok zor olan arpa yetiştirme zorluluğunu göze alabilmek için gerekli itilimi sağlayan ekmek yeme değil, bira içme arzusu muydu?” Bu teori için ise çok sağlam bir dayanağı var; o da arpanın, doğal olarak -insan eli değmeden- mayalanabilmesi!
Daha sonra bu tartışmaya Paul Manglesdorf adlı başka bir botanikçi katılır.
Manglesdorf: “Tahılın evcilleştirilmesine biranın neden olduğu akla yatkın olsa da, insanların sadece bira ile yaşadıkları mantıklı değildir. Bu neolitik çiftçiler, psikolojik gereksinimleri olmadığı halde, sadece alkol almak için tahılların besin değerinden mi vazgeçtiler? Batı kültürünün temelini kötü beslenmiş ve sürekli sarhoş gezen insanlar mı yaratmış?” şeklindeki “tumturaklı” karşı çıkışından sonra teori rafa kalkıyor.
Pennsylvania Üniversitesi kuruluşlarından University Museum, Braidwood-Sauer bulgularını Expeditions adlı bilimsel bir dergide yayınlıyor. Tartışma da gündemden düşüyor, ama bütünüyle de unutulmuyor. Yıllar sonra, San Francisco’da kurulu bulunan The Anchor Brewing Company adlı bira şirketi 10. yılını kutlama için özel bir olay arar ve Expeditions dergisinde yayınlanan Braidwood-Sauer’in bulgularını yeniden yayınlayarak konuyu tekrar gündeme taşır.
Yayınlanan rapor şu bilgileri içermektedir:
+Sümerlerde bira, ekmek kullanılarak yapılmaktaydı. Ama ekmek, genelde bizim tükettiğimiz şekildeki bir temel besin değil, bira yapmak için gereken hammaddeyi saklamak adına kullanılan bir “hülasa”ydı! Bappir adi verilen Sümer ekmeği, bozulmadan uzun zaman saklanıp depolanabildiği için, gündelik yaşamda değil, sadece kıtlık zamanı yenmekteydi!
+Arpadaki şekerin fermente olarak biraya dönüşümü esnasında bira mayası -mideyi tahriş eden bir kimyasal olan- tanen düzeyini azaltır, fakat temel amino-asitler ve B vitamini düzeyini arttırır.
+Fermantasyon oluşabilmesi için maya hücrelerinin ham arpada bulunandan daha yüksek yoğunlukta bir şekere gereksinimi olsa da, arpa filizlenince nişastayı şekere çevirecek enzimleri büyük oranda üretmeye başlar. Böylelikle arpa hem nişasta, hem de -filizlenmiş halinde- nişastayı şekere çevirecek enzimleri içermiş olur.
+Tohumlar senenin istenen zamanında filizlenebilir. Vs…
***
Burada akla takılan soru:
Birada gerçekten bir insanın yaşamını sürdürebilmesine yetecek oranda besleyici değerler mi bulunmakta, yoksa bira şirketleri bu tartışmalarla bira reklâmı mı yapmaktadırlar?
Ne dersiniz?
Kaynak:
Evlin Azar, Seks Tanrıları, Berfin Yayınları, İstanbul 2006, s. 178, 182, 253-258.
17 Nisan 2007 tarihinde http://www.gunlukhaberler.com sitesinde,
20 Temmuz 2007 tarihinde Ergani Haber gazetesinde,
Ağustos 2007’de Berfin Bahar dergisinde (Sayı: 114) yayımlandı.