Daha önce birkaç yazımda Fransa’da yaşayan hemşerimiz M. Şehmus Güzel’in kitaplarından söz etmiştim. Geçenlerde bir mektup ve yeni yayınlanan Abidin Dino Hayat ve Sanat adlı kitabını gönderdi.
M. Şehmus Güzel, yurtdışında olmasına karşın Türkiye’de ve dünyada olup bitenleri yakından takip eden, duygu ve düşüncelerini insanlarla paylaşmak için çeşitli dergi ve gazetelerde sürekli yazan, peş peşe durmadan kitaplar yayınlayan bir aydınımız: Ergani’nin yüzünü ak eden bir düşünce ve bilim insanımız.
Paris: M. Ş. Güzel ve Güzin Dino kitap imzalarken. Foto: M. Ş. Güzel Arşivi
31 Mart 2007 tarihinde Paris’te: Abidin Dino Hayat ve Sanat, Gurbette Bile Bir Gökyüzü Varmış, Kadın Sineması, Remzi: Hayat Renk Işık adlı kitaplarını imzalamak ve dostlarıyla buluşup hasret gidermek, muhabbet ve “kurtlarını dökmek” için: “Sohbet ve İmza Günü: M. Şehmus Güzel Yeni Çıkan Dört Kitabını İmzalıyor” etkinliği çerçevesinde bir araya gelindi. Gönderdiği mektup, düzenlenen bu imza gününe dair izlenim ve duygularını yansıtmakta. Ben hemşerimize başarılar diliyor, gönderdiği kitap ve mektup için ve daha çok da sürekli yazarak bizlere güzel eserler armağan ettiği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Ve hoşgörüsüne sığınarak 6 Nisan 2007 tarihinde şahsıma gönderdiği mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Kıymetli Hemşerim. Merhaba,
Ekteki notları ve fotoları bilgilendirmek için gönderiyorum.
31/03/2007’deki şirin imza günümde bir yerde “Dinozorların Dönüşü” ve/ veya “Dinozorların Gecesi” havası da vardı. Yaşlı gençler epey kalabalıktık: En başta Güzin Dino, Jacqueline Bastuji, Marie-Jo Baron, ressam Gaelle Pelachaud, ünlü dost ve Abdulhamid isimli kitabinin Türkçesi bir süre önce Homer yayınlarınca çıkarılan Türkolog François Georgeon, çevirmen ve eğitimci Altan Gökalp, ressam Remzi Raşa ve eşi Viviane Hanım, heykeltıraş Françoise Giannesini, ressam Neveser Aksoy, ressam Mustafa Aslandoğdu, Mozaik dergisi ve televizyonu yöneticisi Erdoğan Sezgin, ressam Onay Akbaş, hemşerilerim, meslektaşlarım, arkadaşlarım birkaç dost gazeteci ve öğrenci gençler vardı. İçilen ve yiyilenlerle her şey çok güzeldi.
Sohbet yemek saatinde ve sonrasında koyulaştırıldı: Malike ve Cennet Hanımların ve Diyarbakır’lı aşçı Kenan Usta’nın eserleri mis gibi tarama, börek, dil söğüş, fırında kanat, sebzeli kuşbaşı ve nihayet baklava ve kazandibi yenildi. İçki olarak iyi kırmızı şarap içildi. Eh! O zaman gelemeyenlerin, nâ-mevcutların şerefine de bir bardak içilmez mi? İçilir elbette. Ve içtik. Ama yine de les absents ont eu tort. İşte böyle.
Gelemeyenlerin o “havayı” teneffüs etmelerine katkı için bu notları ve fotoları iletiyorum:
İlkinde ressam Neveser Aksoy; Güzin Dino, Marie-Jo Barron ve bendeniz.
İkincisinde Altan Gökalp, bendeniz, Güzin Dino ve Jacqueline Bastudji.
Üçüncüsünde Güzin Dino ve bendeniz imza faaliyetindeyiz.
Binbir selam, binbir sevgi ile.
M. Ş. Güzel”
***
M. Ş. Güzel’in en son kitabı Abidin Dino İle Söyleşiler; Yazılar: Hayat ve Sanat adını taşıyor. Görüldüğü gibi kitabın ismi biraz uzun, ama içerikçe çok özlü ve güzel; İstanbul’da Pêrî Yayınları tarafından Aralık 2006’da yayınlanmış, 144 sayfa.
Kitap, isminden de anlaşıldığı gibi Abidin Dino’yu anlatılıyor. Paris’te, Abidin Dino’nun resim atölyesinde zaman zaman bir araya gelinerek yapılan sohbet ve röportajlar, Abidin Dino hakkında Türkiye’de yayınlanan çeşitli dergilere yazdığı yazılardan oluşmakta. Kitabı okurken, hem Türkiye ve Avrupa’nın siyasi tarihi, hem de Türkiye’deki, Avrupa’daki ve Sovyetler Birliği’ndeki sanat dünyası kısa, ama özlü bir şekilde anlatılmaktadır: Sanatçıların hüzünlü, acılı, ama daha çok coşkulu yaşamları; umutlarını hiç yitirmeden bir mum misali kendileri erirken, çevrelerini hep aydınlatmaya çalışan fedakâr çabaları, ütopyalarını geleceğe taşımaya gayret eden namuslu aydınlarımızın bitmez tükenmez enerjileri bir film şeridi gibi önümüzden geçiyor.
M. Ş. Güzel Sunu yazısında şunları yazmaktadır:
“1913’den 1993’ün sonuna kadar süren, kendisine ayrılan zaman içinde, Abidin Dino yüzyılı bir ucundan öbürüne geçti: Bir yüzyıl gibi. Bir gazeteci, bir yazar, bir şair, bir ressam, bir heykeltıraş, büyük bir sanatçı gibi. Herkesle eşit eşite davrandı. Özellikle arkadaşlarıyla. Dostlarıyla. Yoldaşlarıyla. Yolcanlarıyla. Sevdiklerinin kendisine sadece adıyla hitap etmelerini istedi: Abidin. Ne “sayın”ın öngelmesine ne “bey”in son gitmesine tahammül edebildi. Eşitlikten yana olmayı bizzat kendi yaşamında gösterdi. Başka örnekleri de var bunun elbette. Abidin’i 1970’lerin başında tanıdım. 1980’lerin Paris’inde arkadaşlığımız düzenli görüşmelerle perçinlendi: Her onbeş günde bir, bazen daha sık, bir araya geldik. Çoğunlukla eşi Güzin’le birlikte oturdukları ev-atölyelerinde.
…[Kitabı] okuduğunuzda Abidin’in yaşamı/hayatı ve sanatı üzerine daha derinlemesine bilgilere sahip olacaksınız. Onu biraz daha iyi tanıma olanağını da bulabileceksiniz sanıyorum. Söyleşilerle birlikte Abidin ve sanatına ilişkin yazılarıma da yer veriyorum; aynı amaçla: Onu daha yakından tanıtmak umuduyla. Bu söyleyişi ve yazılar Abidin Dino’nun özgeçmişine ilişkin daha ayrıntılı ve daha kapsamlı bir çalışmanın bir yerde ilk kilometre taşları olarak da algılanabilirler.
Umarım dikkatinizi çeker. Ve yeri doldurulmaz Abidin’i anmak için bir vesile olur.”
***
Değerli bir aydınımız olan usta ressamımız Abidin Dino’nun anısı önünde hürmetle eğilirken, böylesine güzel bir esere imza attığı için M. Ş. Güzel’i kutluyorum.
Sağ ol hocam. Eline sağlık.
25 Haziran 2007
Ergani Haber Gazetesi