“Yenilenlerin tarihidir bu anlatacağım,
tarihleri anlatılmayacak olanların tarihi.
Adları sokaklardan adları kitaplardan silinenlerin tarihi.
Zalime karşı baş kaldırdıkları söylenmeyecek olanların tarihi,
dünyayı değiştirme çabaları yadsınanların tarihi,
dünyayı değiştirmeyi bazen başaranların tarihi,
unutulmaya razı olmayanların tarihi.” -Francis Combes
Tarih, geçmişimizi araştıran bilim dallarından biridir.
Tarih, geçmişten ders almamıza, tarihsel ve kültürel zenginliğimizin gün yüzüne çıkmasına yardım eder. Ama bunun için tarih yazıcıları sağlam kaynak ve bilgilere, bilimsel bir bakış açısına sahip olmalı, yanılgı ve yanlışlardan olabildiğince uzak ve tutarlı olmalıdır. Çünkü yalanla yazılan tarih insanları aydınlığa götürmez. Tabi burada tarihçinin bakış açısı, bilgi birikimi, olayları değerlendirme tarz ve yöntemi de çok önemlidir. Her olay, her anlatı, her yazılı olan tümüyle doğru veya yanlışmış gibi ele alınmamalı, olaylar ve eldeki veriler akıl süzgecinden geçirilmelidir. Ayrıca, tarihin çoğu kez tek taraflı bir yazım/anlatım olduğu ve bu tek taraflı yazımın/anlatımın da bizlere doğruymuş gibi sunulduğu akıldan çıkartılmamalıdır. İki karşıt grup veya kültür karşılaştığında, çarpıştığında veya savaştığında genelde kaybeden silinir veya kenara itilir. Bu etkiyle, tarih kitaplarını çoğu kez kazanan ve güçlü olan taraf yazmıştır. Kaybedenler ise, ancak tarih kitaplarına dipnot olmuştur. Tarih, dipnotlarda gizlidir/saklıdır diyebiliriz. Bu nedenle, resmî ideolojinin veya egemen anlayışın dışında tarihi yazacak olanlar tarihe düşülen dipnotları çok iyi okumalıdır.
Geçmişlerini doğru bilmeyenler geleceklerini doğru temeller üzerinde kuramazlar.
Kaybeden taraf olduğumuz için geçmişimiz yok sayılıyor veya çarpıtılıyor. Kazananlar ise kendi tarihlerini abartıp göklere çıkartıyor. Allanıp pullanıp gözler boyanıyor. Tarih, toplumsal hafıza ve ahlakî değerler yağmalanıyor. Böylesi çarpık bir dönemde M. Şehmus Güzel, bilgi birikimi, verileri değerlendirme tarz ve yöntemiyle, dahası sağlam kaynak ve bilgilere dayanarak FAHRİ PETEK: BİR HAYAT, ÜÇ CAN adıyla kaleme aldığı eseriyle önemli bir boşluğu gidermekte; toplumsal tarihimizin belli bir kesitine ışık tutmaktadır. Yazar eleştirel bir yaklaşımla, sorgulayarak, tanıkları dinleyerek, daha önceden yazılan kaynaklardan yararlanarak Fahri PETEK adlı bilim adamımızın yaşam öyküsünün etrafında gelişen olayları, insanları, Paris’te Nâzım Hikmet’i tanıtmak ve cezaevinden kurtarmak için yapılan çalışmaları anlatmaktadır. Ve dönemin Türkiye Komünist Partisi‘nin mücadelesinden bir kesiti bizlere sunmaktadır: Yok saymadan ama göklere de çıkarmadan.
Kitap, TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) Yayınları Sarı Defterserisinden Nisan 2009’da yayınlandı. Kimya mühendisi olmamdandır belki, bilim insanlarının yaşam öyküleri hep ilgimi çeker. Bir dönem Türkiye Komünist Partisi (TKP) saflarında mücadele vermem dolayısıyla da kitap bende ayrıca merak uyandırdı. Elime geçer geçmez bir solukta okudum. Kitabın kurgusu ve dili güzel. Anlatım çok tatlı. Ve tabi bunlar kadar önemli olan kitabın içeriği: Ünlü şairimiz Nazım Hikmet ve bilim adamımız Fahri PETEK anlatılmakta.
Fahri Petek, 1940’lı yıllarda eczacılıkta okurken TKP ile tanışır. Okulu bitirince Bergama’da eczacılık yapar, ama bir yandan da politik çalışmalara katılır. Ankara ve İstanbul’da tutuklamalar başlayınca, partisi yurtdışına çıkmasını önerir ve Paris’te İleri Jön Türk Birliği (İJTB)’nde var olan bazı sorunları gidermesi hususunda kendisine görev verir. İleri Jön Türk Birliği’nin tek hedefi vardır: Bursa Cezaevi’nde mahpus yatan Nâzım Hikmet’i Avrupa’da tanıtmak ve cezaevinden kurtarılmasını sağlamak.
Fahri Petek, 1949 Temmuz’unda Bergama’ya, İzmir’e, İstanbul’a, Türkiye’ye, eşine, kızına ve tüm sevdiklerine “hoşça kal” der, yurtdışına çıkar. Çıkar çıkmaz da aşkla hemen çalışmalarına başlar. Bir yandan arkadaşlarıyla Paris’te Nazım Hikmet için kampanyalar düzenleme çalışmalarını yürütür, bir yandan geçim ve barınma sorunları ile boğuşur. Bir yandan da Avrupa’da bulunan TKP’lilerle ilişkilerini sürdürür. Ama en önemlisi kendi branşı olan bio-kimya dalında “polisakkarit enzimoloji” konusunda azimle çalışarak dünya çapında saygın bir bilim adamı olur. Dünyanın önemli kentlerinde bir bilim adamı olarak bilimsel kongrelere davet edilir, kongrelerde el üstünde tutulur. Ama egemen anlayışın, Devlet’in bu bilim adamımıza tahammülü yoktur: 1962’de yurttaşlıktan çıkartılır. Yetmezmiş gibi, bu arada partisiyle de ilişkileri limonîleşir, soğur. Ama o dimdik ayakta kalmasını bilir, bilimsel çalışmalarına devam eder.
Kitapta kısacası Fahri Petek’in yaşamı, mücadelesi, ailesi; Türkiye’nin kısa kısa, kesitler halinde 1940-1960 tarihleri arasındaki sosyal ve siyasal durumu; TKP ve sol çevreler, devlet tarafından kaynatılan “cadı kazanları” anlatılmakta: M. Şehmus Güzel, bu eseriyle bizlere tarihsel nitelikte bir belge ikram etmiş bulunmaktadır.
***
TKP, Türkiye’nin en eski partilerinden biriydi.
TKP’nin kendisi çok güçlü olmasa da, Türkiye’nin siyasi yaşamını derinden etkilemiş bir örgüt olduğunu düşünüyorum. (Eski TKP’den söz ediyorum. Mevcut, bugünkü TKP’den söz etmiyorum.) TKP’nin tarihi bilinmeden, Türkiye’nin siyasi tarihi bilinmez veya en iyimser deyişle eksik bilinir. Örneğin TKP bilinmeden; Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerini, Türkiye-ABD ilişkilerini, Türkiye’nin NATO’ya girişini ve NATO’ya karşı koyuşları, Soğuk Savaşı, 6. Filo’nun Türkiye’ye geliş nedenini, İşçi sınıfının sendikal ve örgütlenme mücadelesini, “Kürt Sorunu” konusunda Marksist hareketlerin doğru bir tutum alamayışlarını ve sorunun çözümünün gecikme nedenlerini, Nâzım Hikmet başta olmak üzere aydınlar ve sanatçılar üzerinde estirilen terörü, siyasi partiler üzerindeki kısıtlayıcı hükümleri… nasıl anlayacağız, nasıl anlatacağız. TKP tarihini bilmenin, TKP tarihini aydınlatmanın önemi buradan kaynaklanıyor. TKP tarihi bilinmezse, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin bir kısmı karanlıkta/eksik kalır. Bu nedenle, elinde bilgi, belge olanlar bunları kamuoyuyla paylaşmalı; komünist hareketin öznesi ve nesnesi olmuş kişiler TKP’ye ait bildiklerini, gördüklerini ve duyduklarını tarihçilerin, araştırmacıların, siyasetle uğraşanların, daha geniş anlamıyla kamuoyunun bilgisine sunmalıdırlar diye düşünüyorum.
FAHRİ PETEK: BİR HAYAT, ÜÇ CAN, bence bu alanda önemli bir boşluğu dolduruyor; bir döneme, tanıkların anlatımıyla ışık tutuyor. Toplumsal tarihe ilgi duyanlar için başvuru kaynağı niteliğinde bir eser olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Şehmus Hocam eline sağlık.
16 Haziran 2009 tarihinde:
http://www.sivildusunce.com
http://www.kritize.net sitelerinde yayımlandı.