Nisan 2006’daki St. Petersburg/ Leningrad gezimden döndükten sonra, Leningrad’ın Kürdolojiyle ilgisini keşfetmiş ve önemli bulduğum için, “St. Petersburg/ Leningrad İzlenimleri”me “Leningrad/ Petersburg ve Kürdoloji” bölümünü ilave etmiştim.
Bu gezimin sonunda ise 16 Ocak 2008 tarihinde sevgili hemşerim M. Şehmus Güzel’in gönderdiği bir e-mail, benim “Leningrad/ Petersburg ve Abidin Dino” bölümünü yazmama vesile oldu. Hocama bu nedenle çok teşekkür diyorum.
M. Ş. Güzel gönderdiği e-mail’de şöyle diyordu:
“[St.Petersburg] İzlenimlerini merak ediyorum elbette. Bu kadar çok isim değiştiren kaç kent vardır dünyada? Bu kadar isim bu kadar heykel hangi kentte vardır? Bu kadar da yazara ilham kaynağı bir kent ayrıca. Bilmem bizim Abidin Dino’nun sesini duydun mu oralarda: “Action!” diye çok seslendi oralarda çünkü. Len Film Stüdyoları’nda az dirsek çürütmedi biliyorsun, Eylül 1934’ten Mayıs 1937’ye kadar. Yutkeviç’le birçok filmin kotarılması için birlikte çalıştı ve birçok filme dekorlar yaptı. Elbette o günkü kentle bugünkü arasında çok fark vardır. Ama her kent aynı zamanda biraz da kendi tarihidir: Hele bu kent. İkinci dünya savaşında Stalingrad direnişinden çok söz edildi: Haklı olarak. Çünkü direniş güçlüydü nazilerin o deli saldırısına karşı ama en uzun direnişin Leningrad’da yapıldığı gözlerden kaçmamalı. Neyse, izlenimlerini merakla bekliyorum.”
Bu mail’den sonra Abidin Dino’nun Leningrad macerası yazılmaz mı? Yazılır.
St. Petersburg, sadece Rusya’nın değil, sanat ve düşünce yönüyle bizim için de önemli bir yerdir. Abidin Dino bunun en güzel örneğidir.
Abidin Dino, Türkiye’de ve de Dünya’da tanınmış önemli ressamlarımızdan biridir. O, bir aydın olarak saygın ve namuslu duruşuyla Türkiye’nin yüzünü ak edenlerden biridir.
Ressam, aydın ve düşünce adamımız Abidin Dino en verimli yıllarını, devrim sonrası hummalı bir şekilde çalışan Sovyet aydınlarıyla, sanatçılarıyla birlikte Leningrad’da, şimdiki ismiyle Petersburg’da geçirmiştir, çalışmıştır.
Uzatmadan, Petersburg ve Abidin Dino ilişkisine kısaca değinmek istiyorum.
Abidin Dino, 1933’te İstanbul ve Ankara’ya Cumhuriyet’in 10. Yıl kutlamaları sırasında film çekmeye gelen Sergey Yutkeviç’le tanışır.
Abidin Dino ve Sergey Yutkeviç(?) Rusya’da
Foto: M.Şehmus Güzel Arşivi
Sergey Yutkeviç, Rusya’ya dönünce Moskova’da Sovyetski İskustvo dergisinde bir yazı yazar. Yazısında, A. Dino dâhil Türkiye’deki genç ressamlardan söz eder. Leningrad’a dönünce, çok geçmeden A. Dino’yu Len Film’e dekoratör olarak davet eder: “Aramızda film çevirmeyi öğrenirsin, geçtiğimiz aşamaları geçerek, birlikte çalışarak” diyerek.
A. Dino, o günler ile ilgili duygularını yıllar sora M. Ş. Güzel’e şöyle açıklar: “1917’den topu topu 17 yıl sonra Leningrad’a gitmek, orada çalışıp yaşamak bulunmaz bir fırsat!”
Sergey Yutkeviç, Len Film’in (Leningrad Film Stüdyoları) Birinci Atölyesi’ni yönetmektedir.
A. Dino, 1934’te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne (SSCB) gider.
SSCB’ye gidişini, oradaki yaşamını, yaptıklarını ve gördüklerini 12 Nisan 1988’de M. Ş. Güzel’e ve 1990’da Franc-Culture Radyosu için ozan Andre Velter’le yaptığı söyleşilerde anlatmıştır.
A. Dino İstanbul’dan ayrılışını, Odessa’ya varışını ve ilk izlenimlerini şöyle anlatır:
“SSCB bandıralı bir gemiye biniyorum. Ver elini Odessa. Siyasi tercih sonucu değil, dekoratör olarak, SSCB’de sinemada çalışmak üzere. Sovyet sinemasının müthiş ve harika bir sinema olduğunu biliyorum. Sovyet sinemasına hayranım zaten (…)
Odessa’ya varır varmaz, Lenfilim’in özel olarak gönderdiği ve amiral kasketli bir görevli beni karşılıyor. Oradan trenle Moskova’ya yola çıkıyoruz. Vardığımda Moskova Film Festivali var. Dünyanın her köşesinden gelen sanatçılar vardı. İsimlerini duyduğum mitik insanlarla tanışıyorum: Eisenstein gibi. Aslında başlangıçta ancak uzaktan görebiliyorum; çünkü etrafında birçok insan var, sürekli olarak.
‘Yeni gelen Türk’ sıfatıyla tanıştırıldığım herkes bana büyük bir ilgi ve candan bir yakınlık gösteriyor. Şundan herhalde: Sovyet sinemasında o sıralar çalışan yabancı sayısı çok azdı.
Daha sonra başka sinemacılarla tanıştım: Jean Lodos gibi. Bu arada Andre Malraux’nun kardeşiyle de. Malraux’nun kardeşi son derece sevimli bir çocuktu.”
A.Dino SSCB’de dil sorunu nasıl çözdüğünü de şöyle anlatır:
“SSCB’ye vardığımda tek sözcük Rusça bilmiyordum. Ama şanslıydım. İlk günlerimde çevremdeki birkaç kişinin Fransızca bilmeleri sayesinde dil sorunun üstesinden geldim. Fransızcayla idare ediyordum. Ancak Rusçayı öğrenmem gerekiyordu. Ve nefes kesen bir hızla çok kısa zamanda Rusçayı öğrendim. Çünkü Leningrad’da Lenfilm’e varır varmaz, Rus aktör Garin’le, Erast Garin’le tanıştırıldım. Garin, Gogol’un “Müfetiş”inde oynayan sanatçıdır. Yutkeviç sinema öğrenmem için beni Garin’in ellerine teslim etti. Garin o sırada ilk filmini çeviriyordu: Gogol’un “Evliliği”.
Abidin Dino Len Film Stüdyolarında
Foto: M.Şehmus Güzel’in Arşivi
Gogol’un eserinde çok iyi Rusça konuşulur. Film çekiminde provalarda bir cümle en az on kez yineleniyordu. Rusçayı işte böyle bir süreç içinde öğrendim. Üç ay sonunda başımın çaresine bakacak kadar Rusça biliyordum. Altı ay sonra çok iyi konuşuyordum.”
A. Dino SSCB’de yaptığı işleri ve o dönemin önemli siyasi gelişmelerine ilişkin gözlemlerini ise şöyle anlatır:
“Normal olarak görevim/mesleğim dekoratörlüktü. Ama bu, o kadar kolay değildi. O yıllarda, Lenfilm Stüdyosu’nda bu iş oldukça karmaşıktı. Garin’in dışında iki genç yönetmen bir film çevirmeye karar vermişlerdi: Çara suikast yapan anarşist genç bir kadın üzerine. Yaşamı ve yaptıklarına ilişkin bir film. Ben de bu filmin hazırlıklarına katıldım. Dekorlarını düşünürken, tam o günlerde Kirov katledildi. Kirov’un öldürülmesi haberi bize, Leningrad’da büyük bir otelde bir odada geç saatte yirmi-otuz kişi oturmuş içerken ve söyleşirken ulaştı. Kirov katledildi denilince, ben “O da kim” diye sordum. Yutkeviç ile birlikte Türkiye’den gelmiş olan Arnstam bana yanıt verdi: “Bizim Mustafa Kemalimizdir!” dedi. Başka bir arkadaş atıldı: “Yok, Mustafa Kemalimiz değil, İsmet İnönümüzdür.” Sonuçta öldürülen insanın Stalin’den sonra gelen siyasi bir lider olduğunu anladım.”
“Kirov’un öldürülmesinden sonra Stalinist baskılar gittikçe belirginleşti, yoğunlaştı. Belki o öldürülmeden önce de Sibirya’da kamplar bulunuyordu. Ama bundan kimse bahsetmiyordu. Pek fazla tutuklanan olduğunu da sanmıyorum. En azından gözle görüldüğü kadarıyla. Ama Kirov’un öldürülmesiyle birlikte baskılar arttı: Lenfilm Stüdyosu’nda bazı arkadaşlar ‘kaybolmaya’ başladılar. Kimi insanlar ‘kamplara’, kimi hapishaneye, kimi Sibirya’ya götürülüyordu. ‘Gidenlerin’ bir kısmından bir daha haber alınamadı.”
“1934’ten 1937’ye kadar geçen süre büyük ‘temizleme/tasfiye’ dönemidir. SSCB’de kaldığım süre boyunca baskılar arttı. Böylece olan-bitenlerden benim de haberim oluyordu. Olayları yakından izliyordum.”
“SSCB’de yaşam dediğim gibi rahattı, ancak 1937 sonuna doğru, bir yabancı olarak benim için, hatta çevremdekiler için artık tehlikeli olmaya yüz tutuyordu. Bunun üzerine SSCB’yi terk etmeye karar verdim” der. Ve terk eder.
A.Dino, Leningrad’da dolu dolu yaşar. Bulunduğu süre içersinde az resim yapar, ama çok çizer. “Parmaklar” çizmeyi bile sürdürür. 1935’te çekimi yapılan Madenciler (Les Mineurs) filminin dekorlarını yapar. Filmde “Decors: Abidine Dino” yazılıdır. SSCB’de bulunduğu süre içinde Sergey Yutkeviç, Eisenstein, Jean Lods, Andre Malraux’in kardeşi, Erast Pavloviç Garin, General Primakov gibi önemli şahsiyetlerle, sanatçılarla, aydınlarla tanışır. Ve burada çok şey öğrenir. Sonraki yaşamında bu öğrendiklerini resimlerine, desenlerine, tablolarına yansıtmaya çalışır.
Not: Bu bölümü yazarken M. Şehmus Güzel’in Pêré Yayınları’nca yayınlanan Abidin Dino ile söyleşiler; yazılar: HAYAT VE SANAT (2006) kitabından yararlandım (s. 49-68). Fotoğrafları ise, bana, özel olarak M. Şehmus Güzel gönderdi. Bu fotoğraflar Türkiye’de ve Dünya’da (?) ilk kez benim bu yazım aracılığıyla yayınlanıyor. Hocama, buradan sevgi ve saygılarımı gönderiyor ve kendisine çok çok teşekkür ediyorum.
15 Mayıs 2008
Ergani Haber Gazetesi