Arkeolojinin en büyük ödülleri “toprak analar”a verildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca verilen 2010 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne arkeoloji alanında yaptıkları çalışmalarıyla ün kazanan iki bilim kadını Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Nimet Özgüç layık görüldü.
“Toprak analar” diye nitelendirilen 95 yaşındaki arkeologlar, ödüllerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elinden aldı.
Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün şeref üyesi olmayı hak etmiş ender arkeologlardan biri olan 1916 doğumlu Prof. Dr. Nimet Özgüç, Elbistan-Kültepe kazılarındaki eserleri kitaplaştırarak uluslararası başarı kazandı. Aksaray Acemhöyük kazılarında Asur Krallığı’nı ortaya çıkaran çalışmaları ile tarihe geçen Prof. Özgüç, İngiltere, Fransa, Japonya, İtalya ve Almanya’nın birçok üniversitesinde Anadolu Arkeolojisi hakkında dersler verdi. 1936 yılı olimpiyatlarında Türkiye’yi temsil eden ilk kadın sporcu olan Prof. Dr. Halet Çambel ise, Ergani Çayönü (Qortéberçem) ve Osmaniye’de Karatepe-Aslantaş kazılarıyla Hitit Medeniyeti’ne ait binlerce tarihi eseri ortaya çıkarmasıyla ün kazandı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, törende Çambel ve Özgüç’e, insanlık tarihinin bilinen en eski aşk şarkılarından birini içeren Hitit tabletinin replikalarını hediye etti. Günay, hediyeleri verirken “Milattan 21 yüzyıl kadar önce, bir genç kızın, Sümer Kralı’na yazmış olduğu bir aşk hikayesi. Bu iki güzel hanıma ancak bir aşk türküsü yakışabilirdi diye düşündüm” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nimet Özgüç yaptığı konuşmada; araştırmalarında, eski Anadolu kültür tarihinin, arkeolojisinin bazı karanlık noktalarının aydınlatılmasında ve bilimin muhteşem mozaiğinin eksik birkaç taşının yerlerine yerleştirilmesinde ve arkadaşlarıyla iğneyle kuyu kazarak binlerce eserin müzelere kazandırılmasında bakanlığın büyük katkılarının olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Halet Çambel de ödülünü aldıktan sonra konuşma yapmak için mikrofon uzatıldığında, “Sevgili meslektaşım Nimet’in söylediklerinin hepsinin altına imzamı atarım” diyerek salondakileri güldürdü.
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, arkeolojik zenginliklerin değerinin, ancak gün ışığına çıkması ve insanlığa sunulması halinde bir kez daha anlaşılacağını belirterek, “Bunları korumak, en iyi şekilde yaşatmak hepimizin görevidir” dedi. Sonrasında Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Nimet Özgüç’ün “Hayat hikayeleri heyecan veriyor. 50 yıldır, yarım asırlık profesörler. Bu yaşlarında da bu heyecanı sürdürdüklerini yakından biliyorum. Kendilerine milletimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz. Çok daha uzun ömürler diliyoruz” diye konuştu. (10 Şubat 2011 tarihli gazeteler)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Prof. Dr. Nimet Özgüç ve Prof. Dr. Halet Çambel
***
Bilgisiz ve etiketsiz çoğunluğun yarını yoktur.
Bilim, doğayı anlama, ona egemen olma çabamızda kullandığımız bir yöntemdir. Bu yöntemleri bulmak ve geliştirmek kolay değildir. Bilim adamları ve kadınları cesaret, sabır ve uzun uğraşılar sonucu ancak bunları elde edebilir. Elde edilen ve geliştirilen bu yöntemlerle insanlığa eşsiz hizmetler sunulur.
İnsanlığa hizmet sunan bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Nimet Özgüç hakkında hiçbir bilgim yok. Bu nedenle kendisiyle ilgili bir şey yazmam doğru olmaz. Ama Prof. Dr. Halet Çambel’in yaptığı çalışmaların bir kısmına tanığım. Daha önceleri de yazdım, Ergani’ye en fazla emek veren bilim insanlarımızdan biridir o. Ergani’nin hem Türkiye’de ve hem de Dünya’da tanınmasına, isminin duyulmasına vesile olmuştur. Bitmez tükenmez bir sabır, gayret ve enerjiyle yapmış olduğu arkeolojik kazılar ve kazı sonuçlarına ilişkin yazıları sonucu Çayönü ve Hilar nerdeyse Halet Çambel ismiyle birlikte anılır olmuştur. Ve yine Çayönü kazandığı ün sayesinde neredeyse Ergani’nin önüne geçmiştir.
Prof. Dr. Halet Çambel’in, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları kapsamında Çayönü’nde başlatılan arkeolojik kazılara dünya prehistoryasının (tarih öncesinin) anıt isimlerinden ve Yakındoğu arkeolojisinin öncülerinden biri olan, Tarih Öncesi İnsan kitabının yazarı Amerikalı bilim adamı Prof. Dr. Robert J. Braidwood ve eşi Linda S. Braidwood ile birlikte başlaması ve yapması Ergani için büyük bir şanstı. Bu ekip sayesinde “İlk Köy Yerleşimleri ve İlk Üretime Geçiş Süreci Topluluklarının Araştırılması”nda önemli bilgilere ulaşılmıştır.
Halet Çambel, bilim insanı olmanın ötesinde aynı zamanda dost canlısıdır, vefalıdır. Sadece tarih ve arkeolojiyle değil, memleket sorunlarıyla uğraşıp cezaevlerinde gün sayanlara da ilham ve destek olmuştur. Aşkların en güzelini yaşamış ve aşkını hep yüreğinde yaşatmıştır. Bir yandan bilimsel çalışmaları nedeniyle Anadolu’yu karış karış gezerken, diğer yandan da yüreğinde sevdalar taşımıştır. Cezaevlerinde hep yolu gözlenmiştir. Cezaevlerinde yatanların dertlerine de çare olmaya çalışmıştır. Cezaevindekiler de ondan çok şey istemiştir: Görüş günlerinde mutlaka gelmesini… Arkadaşı ve sevgilisi Nail V. Çakırhan bir grup arkadaşıyla cezaevinde tutuklu olması nedeniyle, Halet Hanım görüş günlerini hiç kaçırmamıştır. Nail V. Çakırhan durmadan kendisine hasret dolu mektuplar yazmış ve yıllar sonra bu mektuplar Türkiye Sosyal Tarih ve Araştırma Vakfı-TÜSTAV tarafından Üç Hapishaneden Mektuplar: CANIM HÂLET’ÇİĞİM adı altında kitap olarak yayınlanmıştır. Kitap, Nail V. Çakırhan’nın Harbiye, Sultanahmet ve Aydın cezaevlerinden Halet Çambel’e yazıp gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır. Mektuplar da aşka, sevgiye ve özleme dair şeylerin yanında, cezaevi yaşamına, sosyal sorunlara değinmekte; 1940’lı, 1950’li yılların memleket havası yansıtılmaktadır. Kitabı okumanızı öneririm.
***
Çok iyi hatırlıyorum. Halet Çambel 1960’lı yılların sonlarında uzun olmayan boyuyla, yazlık şapkasıyla, pantolon ve kısa kollu tişörtüyle veya yazlık montuyla bir “erkek gibi”, daha doğrusu kendinden emin, korkusuz tavırlarıyla Ergani içinde çarşı-pazar gezerdi. Sinemacı Adil Öztürk’ün kırtasiye dükkânından kitap, dergi ve gazeteler alırdı, kırtasiye malzemelerini temin ederdi. Çalışmalarına ve çalışkanlığına herkes hayrandı. Erganiler ona saygı gösterir ve ondan hep övgüyle söz ederlerdi. O, Çayönü’nün anası, Erganiler’in ise Halet Ablasıydı. Türkiye’de bir bilim insanına gösterilen ilginin çok ötesinde, gereken saygıdan fazlasını Halet Hocaları’na gösterirlerdi.
Halet Çambel Türkiye’nin çok önemli bir değeridir, bilimsel çalışmaların yüz akıdır.
***
15 Eylül 2008 günü, Çapa Tıp Fakültesi Dâhiliye Bölümü 403 nolu odada hasta yatan Nail V. Çakırhan ve kendisine refakat eden eşi Prof. Dr. Halet Çambel’i ziyaret etmiştim. Nail Bey yatakta, sırtı duvara dönük kolunda serum takılı, arada sırada duyulan inlemelerinin dışında hiçbir harekette bulunmadan yatıyordu. Yarım saatlik ziyaretim sırasında bu vaziyeti hiç değişmedi. Durumunu sorduğumda, Halet Hanım vücudunda enfeksiyon olduğunu, enfeksiyonun kaynağının henüz saptanamadığını açıklamıştı. Halet Hanım’a kendisinin nasıl olduğunu sorduğumda ise, kendisinin iyi olduğunu, uzun süredir Nail Bey’in sağlık sorunlarıyla uğraştıklarını belirtmişti. O zaman, ilerlemiş yaşına rağmen gözlerinin içinin gülen, Halet Hanım’ı gayet canlı, zekâsının ise pırıl pırıl olduğunu gözlemlemiştim. Gözlüksüz yazılı metinleri çok rahatlıkla okuyabildiğine şahit olmuştum.
Halet Çambel, Müslüm Üzülmez. 15 Eylül 2008, Çapa Tıp Fakültesi
Ziyaretimde, Halet Hanım beni Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun bir yürüyüş kitabımdan dolayı tanıdığını, ziyaretim nedeniyle çok memnun kaldığını belirtmişti. Kendisine, kendisiyle ilgili daha önceleri yazdığım ve Berfin Bahar (Mart 2006, Sayı: 97) ve Yeni ÇABA (Ocak-Nisan 2007, Sayı: 49-50) dergilerinde yayınlanan “Bilim, Çayönü ve Halet Çambel” ve Ergani Haber gazetesinde (19.01.2007) yayınlanan “Prof. Dr. Halet Çambel ve Karatepeli Fıkraları” başlıklı yazılarımın birer örneği ile Gecenin Islığı şiir kitabımı takdim etmiştim. Teşekkür etmiş, yazılar ve kitap için sevinmişti. Yüz ifadesi ve gözlerinin içinin gülmesi, mutlu olduğunu belli ediyordu. Yeni çalışmalarımdan, yeni yayınlanacak olan HİLAR kitabımdan konuşmuştuk. Çalışmalarıma devam etmemi söylemişti. Ben, ziyaretimi kabul ettiği ve şimdiye kadar yaptığı bilimsel çalışmalar için, ayrıca da doğum yerim, çocukluk ve gençliğimi yaşadığım, memleketim Ergani’ye yaptığı katkılardan dolayı kendisine teşekkür etmiştim. Ne yazık ki, Nail Çakırhan bu ziyaretimden çok kısa bir süre sonra, 11 Ekim 2008 günü hayata veda etti. Nur içinde yatsın.
Nail Bey, renkli ve farkı duruşu olan bir aydınımızdı. Çalışkanlığı, çalışmaları, düşünce ve duruşuyla yazım ve düşünce dünyamızda, bilim çevresinde saygın yer edinmişti. 1950 Türkiye Komünist Partisi-TKP tutuklanmasında, cezaevi sürecinde ve tahliye sonrasında bilge kişiliği ve yaşam tarzıyla örnek olmuş insanlarımızdan biriydi. Saygıyla anıyorum.
***
Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Nimet Özgüç’ü ödüllerinden dolayı kutluyor, her iki hocama hürmetle saygılarımı sunuyorum.
14 Şubat 2011 tarihinde:
www.gelawej.net
www.sivildusunce.com da
yayımlandı.