Müslüm Üzülmez, Sarı Defter-TÜSTAV, Temmuz 2011, İstanbul, 226 sayfa.
SUNU
düne takılıp kalmadım
dünü de hiç unutmadım
Geçmişte yaşadıklarımın bir kısmını şiirlerimde, makalelerimde ve kitaplarımda değişik vesilelerle belli zaman aralıklarında kısa kesitler halinde yazdım. Sonraları yazdıklarımın derli toplu bir bütünlük içinde yazılmasının daha iyi olacağını düşündüm. Ayrıca arkadaş sohbetlerinde de yazan çizen biri olarak anılarımı yazmam isteniyordu. Belli bir döneme tanıklık etmiş veolayların içinde yaşamış biri olarak gençliğimi, umutlarımı, devrimci mücadeleye katılışımı, TKP’ye girişimi, soruşturmaları, işkenceleri, Diyarbakır Cezaevi’ni anlatmam gerektiğine inandığımdan Yoldaş Koçero’yu kaleme aldım: Hesapsız ve samimiyetle…
Koçero, parti ismimdir. Ve Koçero isminin kitaba denk düştüğünü düşünerek hayat hikâyeme Yoldaş Koçero ismini verdim.
Kitapta kendimi, tanıdığım insanları, mekânları ve yaşadıklarımı fazla politik mevzulara dalmadan; kırmadan, dökmeden, üstünü örtmeden, kimseyi övmeden ve yermeden kendi algılarıma göre mümkün olduğunca tarafsız kalmaya çalışarak yerel ölçekte komünistleri ve mücadelelerini anlatmaya çalıştım. Yazılanlara bir anlamda tarih denemesi demek doğru mudur? Bilemiyorum.
Bildiğim bugün geçmişle ilgili bazı şeyleri söylemenin çok kolay olduğudur. Ama dünü iyice anlayabilmemiz ve değerlendire bilmemiz için birincisi resmin tümüne bakmalıyız. İkincisi geçmişte yaşanan her olayı, her gelişmeyi kendi döneminin özellikleri içinde değerlendirmeliyiz. Üçüncüsü geçmiş anlatılırken hayatın yararına olacak şekilde eleştirici olunmalı ve geçmişin yontulması yerine objektif sunumunu esas almalıyız. Ben bu duygularla anılarımı kaleme aldım.
Benim anlattıklarım doğal olarak hatırlayabildiklerimdir. Mümkün olduğunca maddi hata olmamasına dikkat ettim, ama yinede hataların var olacağını düşünüyorum. Çünkü aradan çok uzun bir zaman geçti. Birçok insanın ismini, olayı ve olayın geçtiği yıl ve mekânı, olayın tanıklarını hatırlayamamam sübjektif niyetimden değil, hatırlayamayışımdandır. Bunun anlayışla karşılanacağını umuyorum. Övünmeye gelince, ben dâhil öyle fazla övünülecek ne şahıslar ve ne de sonuçlanan iş var. Sonuç ortada zaten. Övülmesi gerekenler Mehmet Çakmak, Mehmet Aras, Cuma Yeşil, Mustafa Hayrullahoğlu (Deniz Yoldaş) gibi sadece ve sadece partileri ve düşünceleri uğruna yaşamlarını yitiren yoldaşlarımızdır, arkadaşlarımızdır.
Sonuç istediğimiz gibi olmasa da bizler çok önemli olayların içinde yer aldık, çok kısa zamanda çok şey yaşadık. Bizler bu süreçte görünüşte ne kadar az önemli konumda olursak olalım tarihi yaşadık ve tarihe tanıklık ettik. Yaşadıklarımız şimdi doğal olarak geçmişte kaldı ve belki eskidi. Ama ne olursa olsun geçmişi unutmamalıyız. Nietsche’nin de dediği gibi: “Geçmişe çevriliş, insanı geleceğe götürür. İnsanı yüreklendirir, bilinçlendirir, yaşama bağlı tutar. Umuda götürür”.(1) “Geçmiş, şimdiyi açıklar”(2). Kıymet ve değerini bilelim.
Kitabı yazarken birçok arkadaşımla görüşerek, yazışarak ve telefonla kendilerinden bilgi aldım. Yardımlarını esirgemeyen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Yoldaşça duygularla selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Müslüm Üzülmez
2010-2011/İstanbul
(1) Nietzsche, Tarih Üstüne, Çev. Yasemin Çamlıbel, Kıbele Yayınevi, İstanbul 1996, s. 9-10.
(2]) Fernand Braudel, Tarih Üzerine Yazılar, (Çev: M. Ali Kılıçbay), İmge Kitabevi, Ankara 1992, s. 259.
SON SÖZ YERİNE (s. 223-224)
yürekten vuruştuk, ama
bir yerde bir yanlışlık olmalı ki
tarih karşısında yenildik.
Yenildik! Doğru olan, haklı olan her zaman kazanacaktır diye bir kural yok. Sadece biz TKP’liler değil, bu savaşımda tüm sol ve sosyalistler olarak yenildik. Dahası dünya genelinde yenildik: “Berlin Duvarı” yıkıldı ve ardından Sovyetler Birliği dağıldı. Sosyalist ülkelerde bir bir çöktü. Dünya genelinde sosyal demokrat, sosyalist ve komünist hareketler geriledi, ulusal kurtuluş hareketlerinden geriye bir şey kalmadı. Ama unutmamalıyız, insanlık bu mücadelede çok şey yitirdiği gibi çok şeyde kazanmıştır. Gelinen refah düzeyi, bilim ve teknolojideki gelişmeler, insan hakları, hak, hukuk, demokratik ve siyasi kazanımlar, demokrasinin geldiği aşamada komünistlerin verdiği mücadelenin ve sosyalist ülkelerle girişilen rekabetin büyük bir payının olduğunu düşünüyorum.
Bugün ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeler karşısında işçi sınıfı hem niteliksel ve hem de niceliksel olarak güç kaybına uğradı, üretimden gelen ayrıcalıklı konumunu yitirdi; üretim tarzındaki değişim süreciyle birlikte tarihsel misyonu sona erdi. Bu nedenle, bizim yenilgimizin nedeni salt TKP’nin politik ve örgütsel hata veya eksikliklerden kaynaklanan bir yenilgi değildir. Ben, sosyalist öğretide ve sosyalist düşüncenin uygulamalarında, daha çok da kuramda bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorum ve artık yeni şeylerin söylenmesi gerektiğine inanıyorum.
Dün bizler hep düşlediğimiz güzel yarınlar için çalıştık. Harbiden sıkı devrimcilerdik. Politik mücadelemizde hiç rol yapmadık. Düşüncelerimizde ve ilişkilerimizde samimiydik. Diyarbakır ve çevresinde benim ve benim gibi diğer yoldaşlarım partiye ve partili yoldaşlara müthiş bir güveni vardı. 1980’nin sonlarında ve özellikle de TKP sonrasındaki süreçte yoldaşlar ve arkadaşlar arasında güven zedelendiği gibi ilişkilerde bozuldu. Üzülüyorum, çok yazık.
Bugün geçmişi yazarken, anlatırken biraz insaflı olmalıyız. Nalıncı keseri gibi hep kendimize yontmamalı, kendimizi yapılanların merkezine koymamalıyız. Bizi yaralayan duyguların zehirli dikenlerinden korunmak için elimizi vicdanımıza koymalıyız. Ayrıca ideal imaj katılığını da bir tarafa bırakmalıyız. “Eğer kendi kişisel aynamızda kendimizi erdemin ya da zekânın kusursuz örnekleri olarak görürsek, en çirkin hata ya da özürlerimiz bile gözden kaybolacak ya da -tıpkı güzel bir resimde yıkık, çürüyüp dökülen bir duvarın artık yıkık, çürüyüp dökülen bir duvar değil de kahverengi, gri ve kırmızı renk tonlarının oluşturduğu güzel bir renk kompozisyonu olması gibi- çekici bir renklendirme kazanacaktır.” Böylesi bir şeyin oluşmaması için de mütevazı olmalıyız. Kürt coğrafyasında ne yapılmışsa hep birlikte yapmışızdır. Az veya çok. Ayrıca ben yapacaktım da merkez destek vermedi, karşı çıktı demesin. Hiç kimsenin elinin tutulduğuna inanmıyorum. Bizler hatası ve sevabıyla ancak o kadarını yapabildik. Beceri ve yetilerimiz o kadarmış. Ben, emeği geçmiş bütün yoldaşlarımı, bizlere gönül vermiş insanları selamlıyorum. Partili olsun veya olmasın bugün aramızda olmayan Mustafa Hayrullahoğlu, Mehmet Çakmak, Cuma Yeşil, Mehmet Aras, Hanifi Karataş, Şemsi Araç, Bayram Yılmaz, Bozan Yıldız, Mehmet Yıldırım, Zekarya Kılıçıkan, Mehmet Karabulut, Cemal Pamukçu, İsmet Söyler, Feridun Özdingiş ve Yaşar Karaduman’ı sevgi ve saygıyla anıyorum.
Bugün farklı yerlerde ve farkı düşüncelere sahip olsak da dün birlikte çalıştığım ve iyi şeyler yaptığımıza inandığım tüm yoldaşlarımı ayrım gözetmeksizin sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
2010-2011
Güngören/İstanbul
İÇİNDEKİLER
I. BÖLÜM: Büyüdüğüm Mekân, Çocukluğum Ve Okul Yıllarım
Doğduğum Mekân ve Çocukluğum
Okul Yıllarım
Ergani’de Toplumsal Uyanışa Zemin Oluşturan Olaylar
- Devlet Organlarının Sorumsuzluğunu Protesto Yürüyüşü
- Aşık İhsani’nin Konserleri
- TÖS’ün Açılması ve Öğretmen Boykotu
- Kımıl Mitingi
- Devrimci Dalganın Kasabamızdaki Yankılanışı: Lise Boykotu
II. BÖLÜM: Ankara Yıllarım
Üniversiteye Kayıt Olmam ve İlk Politik Kavgam
Niyazı Dayımın Bana Kızmasının Nedeni?
Nurettin Dayımın Dev-Genç Davasından Tutuklanması
12 Mart Sonrası Ankara’da İlk Öğrenci Derneğini Kurmamız
Ahmet Arif’le Görüşmelerim
Cezaevi’ne İlk Düşüşüm
Mehmet Emin Ece’nin Öldürülmesi
Fabrikayla, Üretimle, İşçiyle, Sendikayla Tanışmam
Şeref Yıldız’la Tanışmam
Deniz Gezmişler’in Mezarlarını Tahrip Edilişi
Hayatımda Yeni Bir Sayfa: Evlenmem
Oğlumun Oluşu ve “Korkaklığım”
Okulu Bitirişim ve Ergani’ye Dönüşüm
III. BÖLÜM: Diyarbakır’a Yerleşmem ve TKP’ye Üye Olmam
Diyarbakır Belediyesi’nde İşe Başlamam
Türkiye Komünist Partisi-TKP’ye Üye Olmam
Komünizmi Tercih Etme Nedenim?
Rakı Fabrikasında İşbaşı Yapmam
Arkadaş Filmindeki Figüranının Beni Vurmaya Kalkışması
Karakolda Kefil Aramam
Üretim İçin Değil Devrim İçin Çalıştım
Politik Çalışmalarımız ve Öldürülen Arkadaşlarımız
Mehmet Çakmak’ın Öldürülmesi, Ömer Ağın’ın Yaralanması
Ergani’de İşlenen İki Siyasi Cinayet
1.Mehmet Aras’ın Öldürülmesi
2.Cuma Yeşil’in Öldürülmesi
DİSK’e Bağlı Baysen Sendikasında Çalışmaya Başlamam
IV. BÖLÜM: 12 Eylül darbesi ve sonrası
Ankara-Diyarbakır Yolunda Darbenin Yapıldığını Öğrenmem
Sendika Çantasını Otobüsten Fırlatmam
12 Eylül Oldu, Ne yapmalıyız?
Düşmana İnat Bir Can Daha Çoğaldık
12 Eylül “Sahip-Kıran” Gibi Kırıp Geçiyor
Eşim Mahallenin Kadın Terzisi Oluyor
“General Giap İsmini Hiç Unutmayın!”
Sivil Polisin Yoluma Çıkıp Beni “Uyarması”
Diyarbakır Gözaltında İki Kardeşin “Buluşması”
V. BÖLÜM: Yakalanışım ve 5 Nolu Cezaevi Günlerim
Tutuklamalar Başlıyor
“Müslüm’ün Namusu Varsa Gelsin Eşini Kurtarsın”
“Kadınla Değil, Yılanla Yatıyorsun!..”
Hayatımda İlk Defa Denizin Keyfini Çıkarıyorum
İstanbul’dayım ve Aranıyorum
Tekelci Olmak Bazen İşe Yarıyor
Sonunda Olan Oldu: “Kuş Kafese Girdi”
“Sen Milletvekili Ben Koruma Polisin Olurum”
Kaderin Cilvesi: Gayrettepe’de Çevre Bilgisi Dersi Vermem
“Korku ve Şaşkınlıktan Ne Söylediğini Bilmiyor”
Diyarbakır’a… Cehenneme Yolculuk
“Bay Bilen, Bayan Bilen, Bay İbne… Hoş Geldiniz!”
Diyarbakır Kurtoğlu Kışlası’ndaki Vahşet
“Burası Saygon Değil!..”
Yiğit Olan Ben Değilim, Yoldaşlarımdır
“Gözaltı” ve Mahkemeye Çıkartılmamız
Cehennemde “Hoş Geldin”le Karşılanmamız
“Eğitim”in Başlangıç Yeri: Tecrit
12.Koğuş’a Götürülmem ve Şok Olmalarım
“Doğru Yol Atatürk’ün Çizmiş Olduğu Yoldur”
“Brejnev Ölmüş!.. Başsağlığına Çağırdılar”
“TKP’lilerin Uçan Sinekten Bile Haberi Var”
“Abbas Peygamberin Torunu Aramıza Hoş Geldin!”
30.Koğuş ve “Lazo”
“Götürün… Diğer Kulağı Sağlam”
5 Eylül 1983 Direnişinin Başlaması
“Herkese Araba Çarpar, Bana da Abbas Çarptı!”
Ocak 1984 Direnişinin Başlaması
Vahşet, Direniş ve Necmettin Büyükkaya’nın Ölümü
Karacadağ Eteklerinde Kopan Fırtınanın Destanı
Unutmayacağım Seni Cesur Asker!
1984 Ocak Direnişinin Anlaşmayla Sonuçlanması
Koğuşta Sigara Sorumlusu Olmam
Ziyaretçilerimizle Görüşmelerimiz
Cezaevi Sanki Çocuk Denizi: Utku’nun Gelişi
“Anneler Günü”nde Annelerin Yürekleri Çiğnendi
Ailelerimizle Haberleşmemiz
(Emir Komuta İle) Yargılanmamız
“Duruşma Tutanağı”nda Kayıtlara Alınan Suç Duyurularımız
Mahkemeye Gidiş-Gelişler ve “Yasaklar”
“Mahkemenin İçine Sıçtığımı Bir Gün Tarih Yazacaktır”
Duruşmalarımızın Başlaması ve Tahliyeler
TKP Davası’ndan Sadece Bir İtirafçı Çıktı
Sadece Bizleri Değil Avukatlarımızı da Yargıladılar
Arkadaşlarımızın Cezaevindeki Onurlu Duruşu ve Savunmalar
Tahliye Olmam, Siyasi Şubede Polisin Gözdağı ya da Pazarlığı
VI. BÖLÜM: Soruşturma ve Cezaeviyle İlgili Bazı Hatırlatma ve Değerlendirmelerim
Cezaevi İle İlgili Önemli Üç Hatırlatma
Soruşturma ve Cezaevi Süreciyle İlgili Kısa Bir Değerlendirmem
VII. BÖLÜM: Cezaevi Sonrası Parti Çalışmaları
“Kavuşmamızın ve Güzel Günlerin Şerefine İçelim”
İş Aramalarım ve “Büro Elemanı” Olarak Çalışmaya Başlamam
Hayatımın İlk Rüşvetini Polise Vermem
“İyi Yapılamayan Bir Savunma, Savunma Değildir”
Beklediğim Güzel Haberlerden Biri Geldi: Partim Görüşmek İstiyor
Seramik Atölyesinde Yeni Bir İşe Başlamam
DOP Fabrikasında Mühendis Olarak İşe Başlamam
“Allah-u Ekber De, Allah-u Ekber De!”
Ali Haydar’ın Ankara’da Yakalanışı
Yaşamın Zor Olduğu Anlar
Diyarbakır Cezaevine Parti Programının Sokulması
Parti Örgütlerinde Mustafa Suphi 100. Yıl Tezleri’ni Tartışmamız
6.Kongre Çalışmalarımız
Mühendislikten Pazarcılığa Terfi Etmem
İstanbul’da (Kürt) Ulusal Büro Çalışmaları
Toparlanma Sürecine İlişkin Kısa Bir Değerlendirmem
TKP’deki Yöneticilik Görevimi Bırakmam
SON SÖZ YERİNE