-N. Y. ’a saçları tütün sarısı güzel bir kadınyeşillikler arasında oturmuş, sunarsepet dolusu beyaz papatyaları.papatyalar önde, kendisi arkadadurdukları yer hiçte önemli değil,çiçeklerden daha çiçektir, tanıdığımvefanın güzel örneği masum kadın. 5 Mart 2018/İstanbul-Bağcılar
sana ihtiyacım var, gel.gelmediğinde bilmiş ol ki;balkonumdaki saksılar çiçekler açmayacakperdeler kapalı kalacak odam güneş yüzü görmeyecek,şiirim öksüz yatağımın bir yanı boş kalacak.zihnimin kuytu köşesinde saklı duran, gel artık.biliyorsun, yalnız yaşayan yalnız ölür:narin teninin kokusu burnumda tütüyor.mevsimler değişti kırlangıçlar döndübekletme beni yaşamın güzel
bir öykünün okuması bitincebaşka öyküler sırada bekler,bir hayat sonlandığındabaşka hayatlar zuhur eder. her hayatın bir öyküsü vardırya da her öykü bir hayatı anlatır. 29 Aralık 2019/İstanbul
-N. Y. ’a saçları tütün sarısı güzel bir kadınyeşillikler arasında oturmuş, sunarsepet dolusu beyaz papatyaları.papatyalar önde, kendisi arkadadurdukları yer hiçte önemli değil,çiçeklerden daha çiçektir, tanıdığımvefanın güzel örneği masum kadın. 5 Mart 2018/İstanbul-Bağcılar
unutma arzusuyla tarihi hafızadan silemeyiz:güllük’te açmış sarı güllerin narin yapraklarınave venk kayalarında öten bülbüllerin kurşunî kanatlarınasabah güneş ışıklarını vurduğunda her yirmi dört nisan’damakam dağı’nın kabuk bağlayan yüz yıllık yarası tazelenir. çok farklı, tuhaf duygular içindeyim:vicdani yükümün ağırlığı altında, bir başımaiki bin on
bağlardan küplereküplerden testileretestilerden kadehlerekadehlerden dudaklaradudaklardan gönüllere akandirilten hoş bir serinliktir. 15 Eylül 2015/Ergani (*) Şiir, Ergani Tarihinin Saklı Sayfası ERMENİLER kitabında da yer almıştır.İsmail Beşikci Vakfı Yayınları- Nisan 2016 Sayfa: 109.
deniz güzellik ve zenginliktir;bunu halik bilmez balık bilir.boşuna yalvarma halik’ta yokturdenizde var, rakıya olur meze. deniz ayvalık içindeayvalık deniz içindebekliyor balıklar tavadarakı kadeh içinde. peki, dostlarım nerede? 5 Ağustos 2015/Ayvalık
delikanlılık çağımdaay gecenin koynunda uyurkentenim teninde yanardı;ışıktan ürperirdi ter damlaları.haz doruklara ulaştığındamutluluğun sarhoşluğunu yaşardık,mevsim değişti, açmıyor artık gül.şimdi ayın altında hatıralardayım:bilinen dünyadan bilinmez dünyayayolculuğa doğru sona yaklaşırken olsa bilegüzeldir; ay ışığındagül bahçesinin efsunlu kokusunu koklayarakateşli yaprakların açış noktasınınistekli tatlı yumuşaklığın derinliğinde, kısa
şimdi kuşkayası’nda olmak vardı!şahin gibi yükseklerde özgürlüğün sarhoşluğundakeskin bakışlarla aşağıdakileri izleyipzavallıların zavallı halini görmek isterdim.ama gel gör ki toz ve küfle kaplı odalardaağzı laf yapanları dinlemek zorundayım.ay, yeni doğmuş bir çocuk gibi gecenin koynunda çırılçıplakken;toz ve küfle kaplı, ağzı bol laf yapanların
kanat tak, uç otobüsüm:sevdiğim yere gidiyorum.gözümde tutuyor:hazar’da balık-rakıpapaz gölü’nde güveçhilar’da mangal-sohbet. kaç kişi kaldık? bir başınayım.yeşil söğüt ağacının gölgesinde:sensizliğin sesi,suyun akışı, yaprakların hışırtısı,geveze serçelerin cıvıltısıhepsi yüreğimin içinde.ben, biranın; bira, benim içimde. kanat tak, uç otobüsümergani’de bekliyor dostlarım.çok eski günlerin anısına, damdayıldızlarla kucak
hücremdeyakası açılmadık sevdaların düşleriyleburam buram isyan kokan mayıs geceleriaşkın cennet bahçesi yaşamın anahtar yuvasıve doyumsuz güzellikte açılıp kapanankırmızı gülün katmerleri arasındaiki tenin harındabedenlerin sarsıntısındasevgiden fışkırannesilleri bağlayan zincirin halkasıyaşamın en küçük hücresini taşıyanyaşamın kaynağı kimyasal özsuylayeni bir tende yeni bir can olmakkendimi sonsuza