Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir
Mine G. Kırıkkanat’a Zorunlu Bir Yanıt
Mine G.Kırıkkanat’ın 7 Aralık 2005 tarihli VATAN gazetesinde Kürtlerle ilgili “Asalak Kardeşlik” başlıklı bir yazısı yayınladı. Yazı içerik ve üslup olarak çok çirkin olmanın ötesinde, tam bir Alipaşa ağzıyla kaleme alınmış. Bekledim: Duyarlı insanlar bu yazıya bir tepki versin, ama hiç kimseden ses çıkmadı (veya çıkanları ben görmedim). Ses çıkmayınca, bu yazıyı yazma gereksinimi duydum. Önce, söz konusu yazının altı çizilecek yerlerini okuyalım: “Türkler ve Kürtler, bin yıldır bu toprakların tozunu tuzunu birlikte yuttu, nankörlüğü yoksulluğu ve cehaleti paylaştı. Eşkıya olup yollarını birlikte tuttu, balını ağusunu birlikte yaladı. Bu toprakları omuz omuza savunduklarında, karşılarında ortak düşman vardı. Ne zaman ki
Dört Açıklama Bir Soru
21 Ekim, 28 Ekim ve 18 Kasım 2005 tarihlerinde Ergani Haber‘de önemli bulduğum “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi” ile ilgili üç yazım yayınlandı. Bu yazımda ise, GOP’la ilgili veya onunla ilişkili dört açıklama veya gelişmeyi sunduktan sonra bir soru sormak istiyorum. Uzmanların belirlemelerine göre, ABD açısından, GOP yeni yüzyılın ABD merkezli olması için ve muhtemel rakiplerin daha fazla güçlenmesini önlemek için önceliklidir. Bu proje, aynı zamanda bölge ülkeleri ve Türkiye için önemli değişmelerin habercisidir. Bu değişim dalgası dışarıdan yönelen bir gücün ürünü olması, yapay ve sorunlu bir atmosfer yaratmaktadır. Tarihte kutsal topraklar için kan dökülen Ortadoğu’da, bu kez “ekonomik kutsallar” için kan
ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (3)
Yazının öncesi:ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (1)ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (2) Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, ABD, küreselleşme döneminde egemenliğindeki dünyanın yeniden biçimlendirilmesine karar verdi: “Yeni Dünya Düzeni” adı altında bir yapılanma modelini gündeme getirdi. Bu modelin oluşumunda biri uzun, diğeri kısa vadede olmak üzere iki olay etkili oldu. Uzun vadede dünyanın Tarım ve Sanayi devrimlerinden sonra “İletişim-Bileşim Devrimi” veya “Bilgi Toplumu” ya da “Uzay Çağı” gibi ifadelerle tanımlanan “yeni bir devrime” girmiş olmasıdır. Kısa dönemdeki olgu ise, 11 Eylül 2001’de Amerika’yı vuran “Küresel Terör”ün ortaya çıkmış olmasıdır. Bu olgular sonucu, proje geliştirildi ve gündemin ortasına oturtuldu. Projenin tam adı,
ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (2)
Yazının öncesi: ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (1) “Büyük İmparatorluğun Kuruluşu” çalışmalarının tarihi gelişimini göstermesi açısından; “Büyük Ortadoğu Projesi” veya daha da zenginleştirilmiş bir ifadeyle “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” çerçevesinde bazı önemli tarihleri, açıklamaları ve gelişmeleri kısaca hatırlamanın yaralı olacağını düşünüyorum:• Aralık 1994: NATO Konseyi’nin başlattığı “Akdeniz Diyalogu” girişimi, NATO üyesi olan ülkelerin dışında Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus’u da bünyesine dâhil etti.• Ocak 1995: 1985 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşmasının devamı çerçevesinde, ABD ile İsrail arasındaki tüm ticari engeller kaldırıldı.• Kasım 1995: Barselona’da bir araya gelen Avrupa Birliği ve Akdeniz havzası ülkeleri (Cezayir, Mısır,
ABD ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (1)
Dünyada ve bölgemizde çok önemli gelişmeler yaşanmakta. Amerika Birleşik Devletleri, bu gelişmelerin baş aktörüdür. Gelişmelerin hızı, kapsamı ve zamanı ABD’ce tasarlanmış ve “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi GOP“la belirlenmiştir. Bu gelişmelerin ana nedeni petrol müdür? Olaylara petrol açısından baktığımızda, günümüzde petrolün stratejik öneminin hiç azalmadığını ve giderek arttığını ve geleceğin büyük bir sorunu olarak da ortada durduğunu görürüz. Günde 80 milyon varil petrol tüketen dünyamızın 20 yıl sonraki tüketiminin günde 120 milyon varili bulacağı bildiriliyor. Yeryüzünün petrol kaynakları, böylesine artarak büyüyen ihtiyacı ne zamana kadar karşılayabilir? Yoksa ABD bu projeyle dünyayı denetim altına mı almak istiyor? Genişletilmiş Ortadoğu ve
Medeniyetler Çatışması mı, İmparatorluk Hâkimiyeti mi?
Samuel P. Huntington, Sezai Karakoç ve Neo-Marksistler Amerikan yeni sağının politik hatlarını çizen Harvard Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Samuel P. Huntington, 1993 yılında Medeniyetler Çatışması adlı yazısında: Kısaca, dünyanın Amerika ve Batı Avrupa’nın içinde yer aldığı Batı; Rusya ve Doğu Avrupa’nın içinde yer aldığı Slav-Ortodoks; Latin Amerika, Japon, Konfüçyüs, Hindu, İslâm medeniyetlerinin arasındaki etkileşim ve çatışmayla şekilleneceğini açıklamıştı. (Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayınları, s.13–41) Bu görüş dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Olumlu olumsuz birçok açıklama ve yazıya konu oldu. Ünlü şairimiz ve hemşerim Sezai Karakoç da Çıkış Yolu adlı eserinde aynen S. Huntington gibi Dünyayı Batı Medeniyeti, Doğu Medeniyeti ve
ABD’yi İyi Anlamak
Dünyanın dört bir yanında ABD ile ilgili olumlu olumsuz birçok şey söylenmekte, yazılmakta ve eylemler yapılmaktadır. Ben kişisel olarak bu yapılanların-edilenlerin çoğunun bilinç ve bilgiden yoksun olduğuna inanmaktayım. Uluslararası gelişme ve yaşanan olayların diyalektiği iyi kavramadan gösterilecek her tepki, tenekelerle kuru gürültü yaparak karga kovalamaya benzer. Bugün Doğu Avrupa’da, Ortadoğu’da, Kafkaslarda… velhasıl dünyanın her yanında çok önemli olaylar olmakta ve ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Doğru politikalar üretmemiz için bu olaylara ve gelişmelere derinlemesine bakmasını bilmeliyiz; Amerika’yı çok iyi tanımalıyız. ABD’yi iyi tanımadan, dost veya düşman olduğunu veya dünyaya çeki düzen vermeye çalışan kötü bir “Şerif” olduğunu nereden bileceğiz? Ben, ABD’yi iyi
Kartallar ve Günahkârların “Günah Çıkarma”sı
Kartallar özgür ve asildir. Kartalları özgür ve asil yapan, dorukları beyaz karlarla örtülü asi yüksek kayalara yuvalarını kurduran ve gökyüzünde, çok yükseklerde uçmasını sağlayan güçlü kanatlarıdır. Bir kartalın kanatları kırıldı mı veya tüyleri yolundu mu ne yüce dağların sivri kayalarına yuva yapabilir ve ne de artık gökyüzünde yükseklerde güneşe arkadaşlık edebilir. Bu ülkenin devrimcileri birer kartaldır. Onlar hep yükseklerde uçtu ve uçarlar. Onlar kendi halkının ulusal ve toplumsal kurtuluşu için mücadele etti ve ediyorlar. Eğer devrimciler, kartallar gibi kendilerini güçlü kılan düşünce ve eylemlerini bir torbaya koyup ve ağzını da sıkıca bağladıktan sonra iktidarın önünde diz çökerek, yüce dağ başlarındaki
TÖS Diye Bir Sendika Vardı
“Hazır olunMutsuzluk doğuran günlere karşı çıkacağız.” -Nalân Uluğ Tam 40 yıl önce, 8 Temmuz 1965 tarihinde Türkiye’nin ilk öğretmen sendikası -Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS- 1962 Anayasası’nın kamu çalışanlarına sendika kurma hakkından yararlanarak Ankara’da kuruldu. Genel başkanlığına öğretmen kökenli yazarlardan Fakir Baykurt getirildi. Temel amacı üyelerinin ekonomik, yasal ve toplumsal hak ve çıkarlarını korumaktı. TÖS, kuruluşunun ardından, öğretmenlerin mesleki ve özlük hakları için etkin çalışmalar yürüttü. Öğretmenler üzerinde uygulanan baskılara, haksız atamalara ve sürgünlere karşı çıktı. Nitelikli bir eğitim için seferber oldu. 4-8 Eylül 1968 tarihlerinde Ankara’da düzenlediği Devrimci Eğitim Şurası’na öğretmenlerin yanı sıra yazarlar, bilim adamları, üniversite öğretim elemanları katıldı.
Emeğin Dönüşümü
“Bir parça yiyecek uğruna kendisini parçalayan, ne iffetini koruyabilir, ne de mutluluğunu. Her an Allah’ın yasak kıldığı sınırı aşma tehlikesi yaşar. Yoksulluk acısı çekenin gözü kararır, en korkunç işlere rahatça atar kendisini. Haramdan helalden sakınmaya bilir. Oysa zenginlik böyle mi? Zenginlerin yüreklerinin huzurlu olmasını, gönüllerinin enginliğini gerektirecek çok neden yok mudur? Onlar değil mi, her gece güzelliğiyle güneşi utandıran sehvi boylu güzelleri bağrına basan? Her gün gençliğini yenileyen, Allah’ın bağışladığı her meşru keyfi tadan onlar değil mi?” –Şeyh Sadî-i Şirazî/Gülistan İnsanlarımız kendi öz deneyimlerinden yoksulluğu çok iyi bilmektedirler. Ve, Şeyh Sadî-i Şirazî’nin yukarıdaki tespitinden daha başka şeyleri de çok iyi