Politika - Page 7

/

Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı

Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir

okuma süresi: 4 dk.

“Yerel Gündem 21” Üzerine Bazı Düşüncelerim

//
okuma süresi: 5 dk.

“Her şahıs doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkına haizdir.” -(İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 21) Dünyamızın hızla değiştiği bir dönemde artık yerellik verimlilik, adalet, örgütlenme, ifade özgürlüğü ve gerçekçilik; küresellik de, sınır tanımayan dostluk ve barış anlamını taşımaktadır. Başka bir ifadeyle evrensel olabilmenin doğal yolu ulusal olmayı, küresellik ise öncelikle sağlıklı bir yerelliği gerektirmektedir. Diyarbakır, Mezopotamya’nın kadim yerleşim yerlerinden biridir. Birçok farklı inanç, etnik ve imparatorluk geleneğinin mirasçısıdır. Kültür, tarih mozaiğini ve zıtlıkların uyumunu nitelemektedir. Ama günümüzde 1 milyonu aşan nüfusuyla bir megaköy görünümündedir. Aynı zamanda kısıtlı olmasına karşın eğitim, ticaret, iletişim ve kültür

“Renklerden Kızılı Seçmek”

/
okuma süresi: 4 dk.

takvim yaprakları solsa dayaşananları unutmak mümkün müolaylar bir bir geçer kaydabeyinde hafıza dosyalarına.Unutmadım:zindanların uğultusu kulaklarımı her çınlattığındagün batımı hüznünde yüreğimin derisi yüzülür. Doğadaki bütün renkler güzeldir. Her rengin sonsuz olan farklı tonları da yine aynı şekilde güzeldir. İnsanlar renklerden bir veya birkaçını sevebilir veya seçebilir. Fatih Binbay, renkler içinde kızılı seçmiştir. Kızıl renk, siyasi bir imgedir. Emeğin, mücadele ve direnmenin, ezen ve ezilenin olmadığı sınıfsız topumun, komünizmin simgesidir. Kızıl rengi seçmek cesaret ister, yürek ister, bilgi ister ve iman ister. Fatih Binbay, gerekli olan cesaret ve yürekliliği göstererek kızılı seçmiştir. Bilgi ve tüm hünerini, hayatının en güzel yıllarını, bir gelincik

“Zordur Zorda Gülmek”

/
okuma süresi: 5 dk.

Zorda gülmek! İnsan zorda olduğunda gülebilir mi? Sevgili dostum, vefakâr arkadaşım, 1958 İzmir doğumlu, yılların usta gazetecisi Oğuz Güven’in yazmış olduğu Zordur Zorda Gülmek kitabını okuyunca, zorda olunsa dahi gülündüğüne tanık olmanın yanında; “zor yıllar”da düşü gerçeğe dönüştürme savaşımı veren 78 Kuşağı’nı da yakından tanımış olmaktayız. Oğuz Güven kitabında, 12 Eylül’le birlikte insanların nasıl acı çektiğini, ülkenin nasıl işkencehaneye dönüştüğünü, cunta ve yardakçılarının sol ve sosyalist düşünceyi “dipçikle” ezmek için nasıl çırpındıklarını, ülkemizin geleceğinin nasıl karartıldığını mizahı silah gibi kullanarak gözler önüne sermekte, bellekleri tazelemekte. Bizlere direnme ve teslimiyeti, dostluk ve ihaneti, sevgi ve nefreti, umudu-umutsuzluğu, yaşamla ölüm arasında gidip

Avrupa Birliği Müktesebatının Yerel Yönetimleri İlgilendiren Konu Başlıkları

///
okuma süresi: 27 dk.

GİRİŞ Evrensel insanî değerler, evrensel yasaların ürünüdür. Keyfi idare yerine yasaların işlemesi, kurumların gerçek birer kurum olması ancak evrensel yasaların egemen olması ile mümkündür. Evrensel yasaların oluşması açısından Avrupa Birliği üyelik müzakereleri bu konuda atılan önemli adımlardan biridir. Hükümetin kurulmasından sonra gündemi meşgul edecek konuların başında yeni bir anayasa paketi ile birlikte Avrupa Birliği üyelik çalışmaları olacaktır. Avrupa Birliği, yanlışları ve doğrularıyla, kurumlarla yönetilen ülkelerin bir araya geldiği ülkeler topluluğudur. Bizde, kurumlar veya bireyler ya Avrupa Birliği’ne karşı toptan retçi ya da olduğu gibi kabul edici bir tutum içinde. Oysa ret veya kabul etmeden önce AB’nin ne olduğunu anlamanın daha

Amidalılar/ Sürgündeki Diyarbekirliler

/
okuma süresi: 5 dk.

“Sürgün her yerde yalnızdır!”-Victor Hugo Amidalılar/ Sürgündeki Diyarbekirliler, hemşerimiz Şeyhmus Diken’in İletişim Yayınları’nca yayınlanan yeni kitabının adı. Kitap, 6 yıl önce başlanan ve üç kitap dizisi olarak tasarlanan kitapların sonuncusu: İlki Diyarbekir Diyarım Yitirmişim Yanarım, ikincisi İsyan Sürgünleri, üçüncüsü de Amidalılar. Şeyhmus Diken, Amidalılar’da 12 Eylül sürgünü ve Diyarbekirli olmayı ölçüt alarak yerel ve sözlü tarihin doğaçlama yöntemini kullanıp 12 Eylül sonrasında veya arifesinde Diyarbakır’dan “gitmek” zorunda kalan veya çoğu 20 yıla aşkın süre gurbette yaşayan Kürt siyasi mültecilerle, başka bir ifadeyle Diyarbekirli olan sürgün şahsiyetlerle, siyasal tercih ya da her hangi bir ayrım gözetmeksizin ulaşabildikleriyle yaptığı söyleşileri bir araya

Gertrude Bell ve Batı’nın İstihbarat Çalışmaları

/
okuma süresi: 4 dk.

Üç haftadır üst üste Gertrude Bell hakkında yazdığım yazıyla birlikte Diyarbakır -Ergani- Maden güzergâhındaki yazdığı günlük ve mektupların yaptırdığım çevrileri yayınlandı. Bu konu, siz okuyucularıma sıkıntı verdiyse özür dilerim. Amacım, Ergani ile ilgili yazılı metinleri gün yüzüne çıkartarak toplumsal hafızamızın yeni bilgilerle donanması ve ileride araştırma yapacak olanlara kaynak oluşturmasıdır. Gertrude Bell konusunu tam kapatacakken, 25 Mart 2007 tarihinde dayım Nurettin Değirmenci İstanbul’a beni ziyarete geldi. Konuşmalarımız esnasında söz Gertrude Bell’den açıldı. Dayım, kendisinin 2005 yılında Irak’ta ABD askeri tesislerinde çalışırken tuttuğu günlüklerde Gertrude Bell ile ilgili bir yazı yazdığını ve göndereceğini söyledi. İki gün sonra da “İki Bayan” başlıklı

Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -III

//
okuma süresi: 4 dk.

Yazının öncesi:Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -IGertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -II Diyarbakır’dan ayın 4’ünde Cuma günü ayrıldım, ve ucu bucağı olmayan bir ovada sıkıcı bir yolculuk yaptım. Neşeli bir düğünün yapıldığı tepenin altındaki küçük bir köyde Tarmur’de (Termül-Aşağı Kuyulu M. Üzülmez) kamp kurduk. Geceleyin komşu köyün sakinler fırsattan yararlanıp bir katırı çalmaya kalktılar. Zaten artık aşina olduğum tüfek sesiyle uyandım. Korumalarım ve Fattuh’un tüfeklerine fişek sürdüklerini işitene kadar ilgi göstermedim, daha sonra neler olduğuna baktım. Ama bundan fazla bir şey olmadı, ben tekrar uyudum. Ertesi sabah damadın köyünden gelini almak için geçtik. Gelin tepeden tırnağa parlak mor-kırmızı

Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -II

//
okuma süresi: 5 dk.

Yazının öncesi: Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -I Tarmur köyünün (Tarmur: Diyarbakır-Elazığ karayolunun 200 m. kuzeyinde Geyik İstasyonu’na yakın olan Ergani’nin Termül-Aşağı Kuyulu köyü olmalı.-M. Üzülmez) dışarısında, düğün şenlikleri münasebetiyle bir günümüzü burada harcadık. Eğlenceler şafak sökene kadar sürdü. Komşu köylerdeki halk, silahlarla ateş edilmesiyle birlikte biraz ürktüler. Gün ağarınca düğün alayı bitti ve yerini derin bir sessizlik aldı. Daha sonra; gelin, ipekten yapılmış duvağın içerisinde kocasının evine kadar uğurlandı. Gelin uğurlandıktan sonra, Arghana (Ergani) tepesine doğru yola koyulduk. Dik bir yolun kenarından, Ermeni manastırına doğru ilerlemeye devam ettik. Buradan manzara çok güzel ve büyüleyici görünüyordu. Yolculuğumuz esnasında papazla

Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -I

//
okuma süresi: 6 dk.

Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri başlıklı yazımda Gertrude Bell’in Meryem Ana Kilisesi avlusunda çektiği fotoğrafı vermiş, sonra da kiliseyle ilgili düşüncelerimi yazmıştım(23 Şubat 2007/ Ergani Haber). Bu yazımda ise, Gertrude Bell’in kendisini kısaca tanıttıktan sonra, Amurath to Amurath (1911) kitabında yer alan Zâkhô to Diyârbekir – Diyârbekir to Konia (Zako’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Konya’ya) başlıklı yazısından Ergani ve Diyarbakır ile ilgili kısmı, babasına ve annesine yazdığı mektupların Türkçe çevrilerini bilgilerinize sunmak istiyorum. Ama önce Gertrude Bell’i tanıyalım. Gertrude Bell, 1868 yılında ABD’de doğdu, fakat çok genç yaşta, ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşındı. İlk eğitimini evde ve daha sonra bayanların üniversite eğitiminin yaygın olmadığı dönemde,

Okuduğumuz Kitapların Çevirileri Ne Kadar Doğru Yapılıyor?

/
okuma süresi: 5 dk.

“Siz nasıl bir yazar olursanız olun hatta dilediğiniz kadar başarılı ya da iyi bir yazar olun, son tahlilde çevirmendir sizi bir başka dilde var eden.” -Elif Şafak Dil en önemli iletişim aracıdır. Yabancı olduğumuz, bilmediğimiz dilde konuşulunca veya yazılınca, konuşulandan ve yazılandan bir şey anlamayız. Bu nedenle, yabancı biriyle bilmediğimiz dilde konuşacağımız zaman bir tercümana gereksinim duyarız; başka dillerde yazılı metinleri/ kitapları okuyup anlayabilmemiz için de birilerinin bu yazılı metinleri/ kitapları dilimize çevirmesi gerekir.Peki, piyasadan satın alıp okuduğumuz kitaplar aslına uygun çevriliyorlar mı? Bu soruya olumlu yanıt vermek çok zor. 23 Aralık 2006 tarihli Vatan gazetesinde Dilek Şanlı’nın “Türkler’i barbar