Politika - Page 5

/

Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı

Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir

okuma süresi: 4 dk.

Çiçek Kar Altında Boy Atar Yazıma Dair Okuyucu Mektupları-1: Nurettin Değirmenci

/
okuma süresi: 3 dk.

“Çiçek Kar Altında Boy Atar” başlıklı yazım yayınlandıktan sonra birkaç telefon ve elektronik posta marifetiyle mektup aldım. Gelen telefon ve mektuplarda hem övgü var, hem eleştiri… Yazıma ilgi gösterip zaman ayırdıkları için, lütfedip düşüncelerini bildirdikleri için tüm okuyucularıma buradan teşekkürlerimi gönderiyorum. Hepinizin başım gözüm üstünde yeri var. Gelen eleştirilerde çoğunlukla yazının biraz karamsar olduğu, günümüzdeki gelişmelerin örtük anlatıldığı veya yeterince açık yansıtılmadığı, “duygusal kopuş” konusunun ise benimsenmediği vs. belirtiliyor. Nurettin Değirmenci ve Ali Haydar Üzülmez’den gelen mektuplarda ise farklı yorum ve tespitlerle yazıma düşünsel katkı sunulmak istenmiş. Bu nedenle bu mektupları sırasıyla paylaşmak istiyorum. Nurettin Değirmenci’den Gelen Mektup: «Sevgili Müslüm,

Çiçek Kar Altında Boy Atar

okuma süresi: 4 dk.

Yanlışı doğru (ya da eğriyi doğru) gibi göstermeye çalışanlarKendi kendilerini kandırdıkları gibi başkalarını da kandırmaya çalışır. Kalemim bugünlerde sanki bana gücendi. Harfleri bir biri ardınca sıralamıyor. Sözcükler havada asılı kalıyor. Rahmet damlaları gibi beyaz kâğıtlara/ bilgisayar ekranına damlamıyor. Bu sıkıntıya katlanarak yine de yazma işini sürdürmeye çalışıyorum. Yeni yıla kanla girdik. Mevsimin en soğuk günlerini ve siyaseten en karamsar kışı yaşıyoruz. Dondurucu hava her yanı sardı; soğuk kötü günler bastırdıkça bastırıyor. Buzhanedeymişiz gibi ruhumuzu ısıtacak bir şeyler arıyoruz, ama ırzı kırık Dünya bir kriz içinde. Hiç iç açıcı bir durumda değil. Yakın bir zamanda da bir ışık gözükmüyor. Dünya genelinde

Hayatın Ötesine Giden Arkadaşım Şerif Bayram’a

/
okuma süresi: 3 dk.

“yanlış zaman sürgünüdür insan” –Mehmet Oğuz 1643’te doğan İsaac Newton birçok şeyi araştırıp ortaya çıkaran bir bilgedir. Yıldızların hareketi, ışığın yapısı, sesin hızı, ısının iletimi ve yerçekimi kanunu bu dâhinin sayesinde bilinir olmuştur. Bu buluşlarından en çok yankı uyandıranı ise “yerçekimi kanunu” dur. Eduardo Galeano, Ve Günler Yürümeye Başladı adlı eserinde “Çağıran toprak” başlıklı yazısında Newton’u anlatırken, bize: “Yerçekimi kanunu; bizi çağıran ve çağırırken de bize kökenimizi ve kaderimizi hatırlatan toprağın karşı konulmaz çekim gücü” olduğunu söyler. “Yerçekimi kanunu”nun, daha geniş anlamıyla “doğanın kanunu” denilen yasaya karşı koymamız mümkün değil, ama bu “kanun”, bu “yasa” çoğu kez haksız işlemektedir. Alçaklar,

Medeniyetler Çatışması mı, İmparatorluk Hâkimiyeti mi?

okuma süresi: 4 dk.

Işığın KaynağıDüşün Sanat DergisiYıl: 2015, Sayı: 7 Amerikan yeni sağının politik hatlarını çizen Harvard Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Samuel P. Huntington, 1993 yılında “Medeniyetler Çatışması” adlı yazısında: Kısaca, dünyanın Amerika ve Batı Avrupa’nın içinde yer aldığı Batı; Rusya ve Doğu Avrupa’nın içinde yer aldığı Slav-Ortodoks; Latin Amerika, Japon, Konfüçyüs, Hindu, İslâm medeniyetlerinin arasındaki etkileşim ve çatışmayla şekilleneceğini açıklamıştı. (Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayınları, s.13–41)Bu görüş dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Olumlu olumsuz birçok açıklama ve yazıya konu oldu. Ünlü şairimiz Sezai Karakoç da Çıkış Yolu adlı eserinde aynen S. Huntington gibi Dünyayı Batı Medeniyeti, Doğu Medeniyeti ve İslâm Medeniyeti olmak

Diyarbakır’dan Işıltılı Bir Yıldız Kaydı

/
okuma süresi: 7 dk.

Sevgili Kemal Ezber’imiz aramızdan ayrıldı. Ölüm haberini 30 Aralık 2014 günü Şeyhmus Diken’in Tigrishaber Sitesi’nde yayınlanan yazısından öğrendim. Anısına saygı, vefa borcu niyetine anılarımı paylaşmak istiyorum. 1974-75 yıllarında Diyarbakır’da henüz İlerici Gençler Derneği-İGD kurulmamış, yavaş yavaş kurulma çalışmaları yapılmaktaydı. Ben Ankara’da öğrenciydim. Tatillerde Ergani’ye ailemin yanına döndüğüm zamanlar bazen Diyarbakır’a da uğruyor ve İGD görüşünü benimseyen arkadaşlarla buluşup sohbetler ediyorduk. Diyarbakır’da o yıllarda CHP İl Başkanı Hasan Değer, Gençlik Kolları Başkanı da Kemal Ezber’di. Ve CHP Genel Başkanı Ecevit’in de “Karaoğlan” olduğu yıllardı. O zamanlar İGD görüşünü benimseyen gençlerin bir kısmı CHP Gençlik Kollarında çalışıyordu (Diyarbakır’da İlerici Yurtsever Gençlik Gazetesi

İyi ve Kötü, Işık ve Karanlık

okuma süresi: 4 dk.

Bizleri yılan ve akreple dolu karanlık odalarda terbiye etmek istiyorlar. Plan üstüne planlar yapılıp yaşamımızda ışık ve gül olmasını istemiyorlar. Kafeslenip mahkûm edilerek, dünyamız karartılarak zindanda yaşamamızı istiyorlar. Işığın özgürlük, gülün barış olmasından dolayı ışıktan korkuyorlar, gülden nefret ediyorlar. İnsanları çirkinlikler içinde, karanlıklarda yaşatmak istiyorlar. İş bitirici bir avuç elit ülke nimetlerinden sadece kendileri nasiplenmek istiyor. Üretmeden tüketmek; asalakça, üretenlerin kazancına ortak olmak istiyorlar. Ve mal üreteni, hizmet üreteni, bilgi üreteni küçümsüyorlar. Her şeyin eskisi gibi sürmesini istiyorlar. Değişime karşı direnerek, hem kurumları, hem toplumu çürütüyorlar. Bunun için entrikaya, yalana, dolana sarılıyor, karşısındakini karalıyor ve zehir saçıyorlar. Utanmadan yalanın doğru,

Para, Borç, Faiz ve İman

okuma süresi: 5 dk.

Merkez Bankası Başkanı Mustafa Durmuş konuştu, faiz yükseldi. -15 Ocak 2011 tarihli gazeteler. Para, borç ve faiz çok tartışılan hayatî şeylerdir.Para, borç ve faiz daima “üçü bir yerde”dir.Borç faizin anası, para babasıdır.Paranın olduğu yerde borç, borcun olduğu yerde faiz vardır.Para, insan ilişkilerinin en iyi tarafını ortadan kaldırabilecek bir nesne; faiz, toplumu soyup soğana çevirecek bir araçtır.Para, insanı baştan çıkarır, insanlar arasındaki ilişkileri nesneleştirir. Faiz, insanların önce gözünü kamaştırır, sonra köleleştirip onursuzlaştırır.Ve para, her ulusun anladığı dilden konuşur. Tarihe dönüp baktığımızda insanoğlunun paradan önce ticareti keşfettiğini, daha sonra da parayı keşfettiğini görürüz. Goethe’nin, şeytan ruhlu Faust’un ağzından, “Ben soygun değil, değiş-tokuş

“Devlet-Ulustan Federasyona” ya da Yerinden Yönetime

okuma süresi: 6 dk.

Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında demokratikleşme gelir. “Devlet-ulus” üzerine kurulu yapının neden olduğu sorunlar ertelenip çözümlenmediği için birikip yığıldı. Şimdi hepsi bir bir baş ağrıtıyor, peş peşe gündeme geliyor: Kürt sorunu, Alevi sorunu, Ermeni sorunu, azınlıklar sorunu, Romanlar sorunu vs… Bu sorunların içersinde en “ağır” ve “köşeli” olanı “Kürt Sorunu”dur. Çünkü, Kürt sorunu tüm sorunların anasıdır. Ve ne hikmetse, sanki “sorunu” yaratan Kürtlermiş gibi, hep “Kürt Sorunu” deniliyor veya demekteyiz. Aslında “sorun” olan veya “sorunu” yaratan Kürtler değil, bu “sorunu” yaratanlar Kürtlerin doğuştan gelen haklarına “yasak” koyanlardır. İşin acı yanı, Kürtler “olayın” mağduru olmalarına karşın, “olayın” suçlusu gibi gösterilmekte, ve

Belirsiz Bir Dünya Üzerine Bazı Düşüncelerim

okuma süresi: 6 dk.

Dünya nereye gidiyor? Dünya çok hızlı değişiyor. Bu değişimle birlikte; olaylar aniden peş peşe ve çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Buna karşılık değişim ve gelişmeler karşısında çok hızlı hareket edemeyen ve uygun politikalar üretemeyenlerin her geçen gün işleri daha da zorlaşıyor. Sovyetler Birliği’nin tarihe veda etmesinin ve ardından Çin’in politika değiştirmesiyle, bu ülkelerin dünya çapında “birleşen küresel piyasa“ya katılması sonucu eski Doğu/Batı bölünmesi aşıldı. Kurulu model ve yapılar kendilerini dönüştürdü. Ülkeler arasındaki para, bilgi, mal, ürün ve hizmet akışı artarak çeşitlendi. Ve küresel boyutta bu çok önemli gelişmeler yaşanırken, dünya küresel bir kapitalizme doğru ilerlerken, finans merkezlerinin emrindeki tüm parasal,

İyi ve Kötü, Işık ve Karanlık, Yaşam ve Ölüm

/
okuma süresi: 4 dk.

Bizleri yılan ve akreple dolu karanlık odalarda terbiye etmek istiyorlar. Plan üstüne planlar yapılıp yaşamımızda ışık ve gül olmasını istemiyorlar. Kafeslenip mahkûm edilerek, dünyamız karartılarak, zindanda yaşamamızı istiyorlar. Işığın özgürlük, gülün barış olmasından dolayı ışıktan korkuyorlar, gülden nefret ediyorlar. Kana ekmek doğruyorlar. Kanı kanla yıkamaya çalışıyorlar. İnsanları kafeslerde yaşatmak istiyorlar. Bir avuç elit ülke nimetlerinden sadece kendileri nasiplenmek istiyor. Üretmeden, tüketmek; asalakça, üretenlerin kazancına ortak olmak istiyorlar. Ve mal üreteni, hizmet üreteni, bilgi üreteni de küçümsüyorlar. Her şeyin eskisi gibi sürmesini istiyorlar. Değişime karşı direnerek, hem kurumları, hem toplumu çürütüyorlar. Bunun için entrikaya, yalana dolana sarılıyor; karşısındakini karalıyor ve zehir

1 3 4 5 6 7 11