Politika - Page 5

/

Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı

Zamanın durdurulmaz akışının bir sonucu olarak bizim kuşak sonbaharına girdi gibi. Yavaş yavaş sararıp dalından düşen yaprak misali arkadaşlarımız hayattan birer birer düşüyor. Bu düşenlerin arasına maalesef Süleyman Talay da katıldı. Süleyman Talay, “kas hareketinin kontrolünden sorumlu sinir hücrelerinin hasarından kaynaklanan nadir

okuma süresi: 4 dk.

Medeniyetler Çatışması mı, İmparatorluk Hâkimiyeti mi?

okuma süresi: 4 dk.

Işığın KaynağıDüşün Sanat DergisiYıl: 2015, Sayı: 7 Amerikan yeni sağının politik hatlarını çizen Harvard Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Samuel P. Huntington, 1993 yılında “Medeniyetler Çatışması” adlı yazısında: Kısaca, dünyanın Amerika ve Batı Avrupa’nın içinde yer aldığı Batı; Rusya ve Doğu Avrupa’nın içinde yer aldığı Slav-Ortodoks; Latin Amerika, Japon, Konfüçyüs, Hindu, İslâm medeniyetlerinin arasındaki etkileşim ve çatışmayla şekilleneceğini açıklamıştı. (Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayınları, s.13–41)Bu görüş dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Olumlu olumsuz birçok açıklama ve yazıya konu oldu. Ünlü şairimiz Sezai Karakoç da Çıkış Yolu adlı eserinde aynen S. Huntington gibi Dünyayı Batı Medeniyeti, Doğu Medeniyeti ve İslâm Medeniyeti olmak

Diyarbakır’dan Işıltılı Bir Yıldız Kaydı

/
okuma süresi: 7 dk.

Sevgili Kemal Ezber’imiz aramızdan ayrıldı. Ölüm haberini 30 Aralık 2014 günü Şeyhmus Diken’in Tigrishaber Sitesi’nde yayınlanan yazısından öğrendim. Anısına saygı, vefa borcu niyetine anılarımı paylaşmak istiyorum. 1974-75 yıllarında Diyarbakır’da henüz İlerici Gençler Derneği-İGD kurulmamış, yavaş yavaş kurulma çalışmaları yapılmaktaydı. Ben Ankara’da öğrenciydim. Tatillerde Ergani’ye ailemin yanına döndüğüm zamanlar bazen Diyarbakır’a da uğruyor ve İGD görüşünü benimseyen arkadaşlarla buluşup sohbetler ediyorduk. Diyarbakır’da o yıllarda CHP İl Başkanı Hasan Değer, Gençlik Kolları Başkanı da Kemal Ezber’di. Ve CHP Genel Başkanı Ecevit’in de “Karaoğlan” olduğu yıllardı. O zamanlar İGD görüşünü benimseyen gençlerin bir kısmı CHP Gençlik Kollarında çalışıyordu (Diyarbakır’da İlerici Yurtsever Gençlik Gazetesi

İyi ve Kötü, Işık ve Karanlık

okuma süresi: 4 dk.

Bizleri yılan ve akreple dolu karanlık odalarda terbiye etmek istiyorlar. Plan üstüne planlar yapılıp yaşamımızda ışık ve gül olmasını istemiyorlar. Kafeslenip mahkûm edilerek, dünyamız karartılarak zindanda yaşamamızı istiyorlar. Işığın özgürlük, gülün barış olmasından dolayı ışıktan korkuyorlar, gülden nefret ediyorlar. İnsanları çirkinlikler içinde, karanlıklarda yaşatmak istiyorlar. İş bitirici bir avuç elit ülke nimetlerinden sadece kendileri nasiplenmek istiyor. Üretmeden tüketmek; asalakça, üretenlerin kazancına ortak olmak istiyorlar. Ve mal üreteni, hizmet üreteni, bilgi üreteni küçümsüyorlar. Her şeyin eskisi gibi sürmesini istiyorlar. Değişime karşı direnerek, hem kurumları, hem toplumu çürütüyorlar. Bunun için entrikaya, yalana, dolana sarılıyor, karşısındakini karalıyor ve zehir saçıyorlar. Utanmadan yalanın doğru,

Para, Borç, Faiz ve İman

okuma süresi: 5 dk.

Merkez Bankası Başkanı Mustafa Durmuş konuştu, faiz yükseldi. -15 Ocak 2011 tarihli gazeteler. Para, borç ve faiz çok tartışılan hayatî şeylerdir.Para, borç ve faiz daima “üçü bir yerde”dir.Borç faizin anası, para babasıdır.Paranın olduğu yerde borç, borcun olduğu yerde faiz vardır.Para, insan ilişkilerinin en iyi tarafını ortadan kaldırabilecek bir nesne; faiz, toplumu soyup soğana çevirecek bir araçtır.Para, insanı baştan çıkarır, insanlar arasındaki ilişkileri nesneleştirir. Faiz, insanların önce gözünü kamaştırır, sonra köleleştirip onursuzlaştırır.Ve para, her ulusun anladığı dilden konuşur. Tarihe dönüp baktığımızda insanoğlunun paradan önce ticareti keşfettiğini, daha sonra da parayı keşfettiğini görürüz. Goethe’nin, şeytan ruhlu Faust’un ağzından, “Ben soygun değil, değiş-tokuş

“Devlet-Ulustan Federasyona” ya da Yerinden Yönetime

okuma süresi: 6 dk.

Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında demokratikleşme gelir. “Devlet-ulus” üzerine kurulu yapının neden olduğu sorunlar ertelenip çözümlenmediği için birikip yığıldı. Şimdi hepsi bir bir baş ağrıtıyor, peş peşe gündeme geliyor: Kürt sorunu, Alevi sorunu, Ermeni sorunu, azınlıklar sorunu, Romanlar sorunu vs… Bu sorunların içersinde en “ağır” ve “köşeli” olanı “Kürt Sorunu”dur. Çünkü, Kürt sorunu tüm sorunların anasıdır. Ve ne hikmetse, sanki “sorunu” yaratan Kürtlermiş gibi, hep “Kürt Sorunu” deniliyor veya demekteyiz. Aslında “sorun” olan veya “sorunu” yaratan Kürtler değil, bu “sorunu” yaratanlar Kürtlerin doğuştan gelen haklarına “yasak” koyanlardır. İşin acı yanı, Kürtler “olayın” mağduru olmalarına karşın, “olayın” suçlusu gibi gösterilmekte, ve

Belirsiz Bir Dünya Üzerine Bazı Düşüncelerim

okuma süresi: 6 dk.

Dünya nereye gidiyor? Dünya çok hızlı değişiyor. Bu değişimle birlikte; olaylar aniden peş peşe ve çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Buna karşılık değişim ve gelişmeler karşısında çok hızlı hareket edemeyen ve uygun politikalar üretemeyenlerin her geçen gün işleri daha da zorlaşıyor. Sovyetler Birliği’nin tarihe veda etmesinin ve ardından Çin’in politika değiştirmesiyle, bu ülkelerin dünya çapında “birleşen küresel piyasa“ya katılması sonucu eski Doğu/Batı bölünmesi aşıldı. Kurulu model ve yapılar kendilerini dönüştürdü. Ülkeler arasındaki para, bilgi, mal, ürün ve hizmet akışı artarak çeşitlendi. Ve küresel boyutta bu çok önemli gelişmeler yaşanırken, dünya küresel bir kapitalizme doğru ilerlerken, finans merkezlerinin emrindeki tüm parasal,

İyi ve Kötü, Işık ve Karanlık, Yaşam ve Ölüm

/
okuma süresi: 4 dk.

Bizleri yılan ve akreple dolu karanlık odalarda terbiye etmek istiyorlar. Plan üstüne planlar yapılıp yaşamımızda ışık ve gül olmasını istemiyorlar. Kafeslenip mahkûm edilerek, dünyamız karartılarak, zindanda yaşamamızı istiyorlar. Işığın özgürlük, gülün barış olmasından dolayı ışıktan korkuyorlar, gülden nefret ediyorlar. Kana ekmek doğruyorlar. Kanı kanla yıkamaya çalışıyorlar. İnsanları kafeslerde yaşatmak istiyorlar. Bir avuç elit ülke nimetlerinden sadece kendileri nasiplenmek istiyor. Üretmeden, tüketmek; asalakça, üretenlerin kazancına ortak olmak istiyorlar. Ve mal üreteni, hizmet üreteni, bilgi üreteni de küçümsüyorlar. Her şeyin eskisi gibi sürmesini istiyorlar. Değişime karşı direnerek, hem kurumları, hem toplumu çürütüyorlar. Bunun için entrikaya, yalana dolana sarılıyor; karşısındakini karalıyor ve zehir

“Kürt Sorununda Yeni Dönem”

okuma süresi: 3 dk.

Kürt sorunu nedeniyle, Türkiye’de korkunç şeyler oldu. İnsanlarımız çok acılar yaşadı; yaklaşık 50 bin insanımız canından oldu. Kürtler’in yaşadığı coğrafyada operasyonların sayısı sürekli arttı. Operasyonların sayısı artıp kapsamı genişledikçe olaylar da büyüyerek gelişti. Olaylar geliştikçe kan, gözyaşı, acı, göç, feryat ve hawarlar arttı: Üretim durdu, ihracat azaldı, işsizlik katlandı, fukaralık ve ahlaksızlık yaygınlaştı. “Terörle mücadeleye” örtülü ödenekten yapılan ödemeler hariç yaklaşık 300 milyar dolar aktarıldı. 25 sınır ötesi operasyon yapıldı, uluslararası ilişkilerde sorunlar, gerginlikler yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kürt sorunu ve yaşanan olaylar bahane edilerek sadece dağdakilerle değil, cumhurbaşkanlığı seçimi, siyasi partilerin çalışmaları, TBMM, üniversiteler, sivil toplum örgütleri dâhil her

Tarih, TKP ve Fahri Petek

/
okuma süresi: 5 dk.

“Yenilenlerin tarihidir bu anlatacağım,tarihleri anlatılmayacak olanların tarihi.Adları sokaklardan adları kitaplardan silinenlerin tarihi.Zalime karşı baş kaldırdıkları söylenmeyecek olanların tarihi,dünyayı değiştirme çabaları yadsınanların tarihi,dünyayı değiştirmeyi bazen başaranların tarihi,unutulmaya razı olmayanların tarihi.” -Francis Combes Tarih, geçmişimizi araştıran bilim dallarından biridir. Tarih, geçmişten ders almamıza, tarihsel ve kültürel zenginliğimizin gün yüzüne çıkmasına yardım eder. Ama bunun için tarih yazıcıları sağlam kaynak ve bilgilere, bilimsel bir bakış açısına sahip olmalı, yanılgı ve yanlışlardan olabildiğince uzak ve tutarlı olmalıdır. Çünkü yalanla yazılan tarih insanları aydınlığa götürmez. Tabi burada tarihçinin bakış açısı, bilgi birikimi, olayları değerlendirme tarz ve yöntemi de çok önemlidir. Her olay, her anlatı, her

Ergenekon Sanıklarının Ruh Hali ve Yiğitlik

okuma süresi: 6 dk.

1983’te, 12 Eylül sonrası Diyarbakır Cezaevi önünde analar, babalar, bacılar, kardeşler, kızlar, oğullar sıkıyönetimin yaktığı sıcaktan kavrulurken, zebanileri de Cezaevinin içinde tutuklu ve mahkûmlara Cehennemi yaşatıyorlardı. Ben de Türkiye Komünist Partisi (TKP) Davası’ndan tutuklu biri olarak o Cehennemi yaşayanlardanım. Nisan 1983 olmalı. Bulunduğum 12. Koğuş’un kapısının açılıp, “avukat görüşmen var” denilmesiyle çıkartıldım. Yanımda gardiyan “Kasap”. Koşar adım, Avukat Görüş Yerine değil, insanların topluca dövüldüğü, dayaktan geçirildiği Sinema Salonuna götürüldüm. Duvar dibinde, yüzüm duvara dönük “Çök” komutuyla asker usulü, nizami çöktüm. Kasap uzaklaştı. Bir müddet sonra geldi ve “Kalk” komutuyla kalktım. Bana, “Sen ispiyoncu musun?” diye sordu. “Hayır değilim” dedim. Bunun

1 3 4 5 6 7 10