Kültür - Page 6

Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı

Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zamanda çözüm ve önerilerle matematikte felsefeye yol

okuma süresi: 162 dk.

Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin Monografisi

/
okuma süresi: 3 dk.

Erganili hemşerilerime güzel bir haberim var. 1966 yılında, “Ergani İlçesinin Monografisi” adıyla hazırlanan ve içerisinde Ergani ile ilgili güzel fotoğrafların bulunduğu bir mezuniyet tezi elime ulaştı. Tezi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü öğrencisi Gülden Uluğ hazırlamış. Gülten Uluğ’u şahsen tanımıyorum. Kanımca Diyarbakırlı olup Uluğ ailesindendir. Tezine yazdığı önsözde Ergani’ye yaz mevsiminde amcası Av. Faruk Uluğ’la birlikte gittiğini yazmakta, ama Erganili hemşerim ve arkadaşım Naci Uluğ’a kendisini sorduğumda tanımadığını söyledi. Tezde önemli sayılacak bilgiler yok, sadece bir iki yerde dönemin koşullarına ters kısa açıklamalar var. Ötesi bildiğimiz tezlerin bir benzeri. Tez üç bölümden oluşuyor: Birinci Bölüm: Fiziki Coğrafyası: 1. Relyef,

Şiir Okuyan Garip Bir Adam

okuma süresi: 4 dk.

Vazgeçmez huylu huyundan. Emekli olalı neredeyse on yıl oldu, ama yine de her sabah saat 7’de kalkar ve pencereden, olmadı balkondan etrafı seyrederim. O gün, Ağustos sıcağı hakkını verircesine iyice bastırdığından, gece doğru dürüst uyuyamadan erkenden uyandım. Balkona çıkıp denizden esen gönül rahatlatıcı meltemin temiz havasını ciğerlerime çektim: Görünüm çok güzel, deniz mavi bir çarşaf gibiydi. Mayomu giyip havlumu alarak 15 dakikalık yürüyüş mesafesindeki kumsala indim. Sabah çok erken olduğu için kumsalda kimse yoktu. Oturdum, denizin sesini dinlemeye ve huzur verici maviliğini seyretmeye başladım. Yaklaşık yarım saat sonra 1.90 boylarında, atletik yapılı 90 kilolarında, pos bıyıklı, saçları tepeden ve önden

Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir

//
okuma süresi: 5 dk.

Bir COVID-19 virüsü çıktı dünyanın feleği şaştı. Peki, bir toplumun tüm fertleri bir gün bir salgın hastalık yüzünden birer birer kör olmaya başlarsa ne olur, nasıl bir yaşamla karşı karşıya kalınır? Bu ve benzeri ürkütücü sorulara verilecek yanıtları ve daha fazlasını KÖRLÜK(*) romanını okuduğumuzda bulabiliriz. Romanı José Saramago kaleme almış. Saramago, 1922-2010 tarihleri arasında yaşamış Portekizli bir yazar. Din konusunda görüşleri ülkesinde sansürlenince Kanarya adalarına yerleşip yaşamaya başlamış. 1969’dan ölümüne kadar Portekiz Komünist Partisi’nin üyesi olmuştur. 1998 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış olan yazar çok önemli eserlere imza atmıştır. Bu eserlerden en etkileyici olanı 1995 yılında yazdığı KÖRLÜK romanıdır. Roman, 2008

Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz?

/
okuma süresi: 6 dk.

Kronovirüs günlerinin hayatımıza getirdiği bir değişiklikte evlerde rakı yapma işinin çok ileri boyutlara ulaşması oldu. Son yıllarda her tür alkollü içkiye yapılan yüksek oranda zamlar sonucu evlerde rakı yapımının yaygınlaşması; yazılı, görsel medyada bu konuya sıkça yer verilmesi, sosyal medyada rakı yapım tariflerine yer verilmesi evlerde rakı yapımına değinmeme neden oldu.Çok eskiden, 1978-1979 yıllarında iki yıl gibi çok kısa bir dönem Diyarbakır Tekel İçki (Rakı) Fabrikasında Kimya Mühendisi olarak çalıştım. Fabrika o zaman Dağkapı’dan Fiskaya’ya giden cadde üzerindeydi. Ben fabrikanın tek mühendisiydim ve 11 kısmın şefiydim. Yaklaşık 300 işçi çalışırdı. Fabrika vardiya halinde çalışmasına rağmen yoğun talep olması nedeniyle siparişler

Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE

//
okuma süresi: 5 dk.

10 yıl önce okuduğum bir kitabı ve bu kitabın yazılışına neden olan gizemli bir mekânı anlatmak istiyorum. Beni buna sevk eden şey, Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Avi Gopher ve Doktora adayı Gil Haklay’ın, Göbekli Tepe’de yer alan yapıların “tutarlı bir geometrik desene göre” tasarlandığı şeklindeki açıklamaları oldu. (Gazete Duvar, 16 Mayıs 2020) Haberi okuyunca Göbekli Tepe(*) kitabını içimde yeniden okuma isteği uyandı ve yeniden, keyifle okudum. Kitabı Klaus Schmidt kaleme almış. Kendisi, hem Göbekli Tepe’nin mekân olarak yerini keşfeden, hem de arkeolojik kazılarda sorumluluk alıp kazıları yöneten saygın bir bilim insanı. Böyle olunca da kitabın bilimsel değeri ve anlatılanlar daha

Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik

/
okuma süresi: 4 dk.

“Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker.” Koronavirüs nedeniyle dünya diken üstünde. Hastalık ve ölüm her yerde kol gezip günbegün katlanarak artıyor. Allah’ın evi Kâbe bile kapatıldı. Çaresiz bir şekilde evlerimize kapandık. Neredeyse hasta ve ölülerimize sahip çıkamaz, yaslarımızı tutamaz duruma geldik. Böylesi karamsar günlerde sevgili dostum Vecdi Subaşı’nın 6 Nisan 2020 günü kalp krizi geçirerek aramızdan ayrılışının acılı haberini aldım. Üzgünüm. Önemli bir değerimiz, memleket sevdalısı bir şairimizdi. Şair ve hukukçu Vecdi Subaşı, 1942 yılında Ergani’nin Saray Mahallesi’nde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ergani’de, liseyi Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde (1959), yükseköğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi’nde

Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı: Hafız Zülfi Yokuş

okuma süresi: 22 dk.

Çocukluğumda yazları damda yatardık. Geceleyin yataklarımıza uzandığımızda gökyüzünde yıldızları, Maden yolundan gelip geçen arabaların farlarından yayılan ışık demetlerini, istasyondan geçen tren ve katarların ışıklarını merakla izlerdik. Araba ve trenlerin seslerini duymazdık, sadece ışıklara bakıp çocukça düşler kurardık. Gençlik dönemimde ise bazen istasyona gittiğimde trenlerin geliş gidişleri; raylar, trenlerden yayılan buhar ve dumanlar, trenlerin düdük çalışları ve sesler; sevdiklerine kavuşan insanların sevinci, ayrılanların hüznü ve özellikle de Hafız’ın kaval çalışı beni benden alır bilmediğim diyarlara yolculuğa çıkarırdı. Zaman akıp geçti. Baharımı, yazımı şimdi çok gerilerde bıraktım, sonbaharımı yaşıyorum. Çok uzak geçmişte kalmış yılların ardından İstasyon her aklıma geldiğinde Hafız ve kızı

Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme

okuma süresi: 5 dk.

Göçebe toplumlarda, daha doğrusu köylü anlayışının egemen olduğu toplumlarda tarih bilinci olmuyor; bilgi, belge ve nesneler saklanıp korunmuyor, aile büyüklerinin anlatımları kayıt altına alınmıyor. Şehir ya da kasabalarda yaşamış olsak bile anlayış olarak köylü anlayışına sahip oluşumuzdan olacak ki, benim kuşağım ve öncesi aynı davranışı gösterdi. Belgeleri, nesneleri koruyamadık; olaylara, mekânlara, şahsiyetlere dair anlatılanları kayıt altına al(a)madık. Açıkçası akıl edip düşünmedik bu gibi şeyleri. Geçmişimizin yok olup gitmesine bir nevi seyirci kaldık. Örneğin, Ergani Tren İstasyonu’nda kaval çalan Hafız Zülfi Yokuş ile ilgili doğru dürüst ne bir yazı kaleme alabildik ne de O’nu fotoğraflayabildik. Şimdi, iş işten geçtikten sonra elimizde

Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney

/
okuma süresi: 4 dk.

İnsan bazen bir haber veya hediye aldığında çok sevinir. Tahir Yüksel’in Karanlıktaki Işık Yılmaz Güney kitabı elime ulaştığında ben de böylesi bir sevinci yaşadım. Sevinmemin birinci nedeni harika bir insan hakkında harika bir kitabın yazılmış olması ise, ikincisi de her Diyarbakırlı gibi benim de Yılmaz Güney’e duyduğum sevgi ve hayranlığın yaratmış olduğu devrimci vefa bağının gönüllerde silinmez oluşudur; O’nu kalbimizde yaşatmamızdır. Diyarbakırlıların değil sadece, tüm güzel insanların ortak değeridir o. Atilla Dorsay’ın Yılmaz Güney’e dair söylediği güzelim ifadeyle: “Kimi sanatçılar ölümsüzdür. Her dönemde, her toplum için, hatta tüm dünyaya mâl olarak… Ve zaman içinde ölümsüzleşerek…” 1960’ların sonlarında ve 1970’li yıllarda,

Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz: ANTON ÇEHOV

/
okuma süresi: 5 dk.

Bu yazımda dünyaca ünlü Rus yazar Anton Çehov’u anlatmaya çalışacağım. Çehov, despot bir babanın ve kişiliği sinik bir annenin çocuğu olarak 1860 yılında Rusya’nın Taganrog şehrinde dünyaya gelir. Cin gibi altı kardeşiyle birlikte zorluklar içinde yaşar. Zor koşullar ve baba baskısı kendisini yıldırmaz; lise öğrenimini Taganrog’da, tıp öğrenimini de Moskova’da tamamlayarak doktor olur. Kardeşine; “Yasal karım olan tıp dışında, bir de metresim var: Edebiyat” (s.90) dese de, aslında “metres”i onu “yasal eş”i tıptan daha çok ilgilendirir. Doktorluğuyla değil, öykü ve piyesleriyle şöhretin doruklarına ulaşır. Zirvedeyken 2 Temmuz 1904’te Almanya’da hayata gözlerini yumar, 9 Temmuz’da Moskova’da toprağa verilir. Çehov, öykü yazmaya

1 4 5 6 7 8 25