Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zamanda çözüm ve önerilerle matematikte felsefeye yol
Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi
Yakın zamanda Nûbihar Yayınları Yönetmeni Süleyman Çevik’le telefonla görüşürken, konuşma arasında, ilgi alanıma giren yayınlanan yeni kitapların olup olmadığını sorduğumda, yeni kitapların olduğunu, ama kataloğa baktıktan sonra geri dönüş yaparak bilgi verebileceğini söyledi. Ben, Süleyman’ın geri dönüşünü beklemeden internetten Nûbihar’ın web sitesine girip gezinmeye başladım. Gezinirken kitaplardan birinin kapak fotoğrafı hemen mıknatıs gibi birden dikkatimi çekerek gözlerimi kitap üzerinde sabitleştirdi. Dayanamadım, dikkatimi çeken Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi(*) kitabının siparişini verdim. Kitabı böyle hemen o anda birden beni almaya iten neden, yukarıda açıkladığım gibi, kitabın kapak fotoğrafı oldu. Kitap kapağında yer alan fotoğraf, okul hayatıma gözümü ilk açtığım okulun, halk arasında
Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı
Bir kitabın ismi bazen çekim merkezi olabilir. Kitapçı vitrininde gördüğüm Petersburg’lu Usta(*) kitabı önce Petersburg sözcüğüyle, sonra Usta’nın Dostoyevski olduğunu öğrenmemle beni hemen çekim merkezine aldı. Kitapla doğrudan duygusal bir ilişkiye girmiş oldum. Duygusal ilişkimi üç başlıkta toplaya bilirim: Birincisi, oğlum Ozan’ın yirmi yıldır eşi ve iki kızıyla Petersburg kentinde yaşıyor oluşudur. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, ilki 15 Nisan 2006’da olmak üzere Petersburg’a 5-6 kez gittim. Her gittiğimde sınırlı da olsa bu güzel kentin tarihi mekânlarını, müzelerini, cadde ve sokaklarını gezdim. 22 Nisan 2006’da, Dostoyevski’nin yaşadığı evin sokağında bulunan heykelini gördüğümde kendisiyle söyleştim; Dostoyevski Müzesi’ne dönüştürülen evinin salon ve odalarında
Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci
Çermik, Diyarbakır’ın ilçelerinden biridir. Dört dağın ortasında, üç tarafı sularla çevrili çukur bir vadide yeşil ağaç ve bitki örtüsüyle kaplı bir yerleşim alanıdır. Nurettin Değirmenci’nin tanımlamasıyla: “Tarihin hüküm sürdüğü, zamanın durduğu, tabiatın konuştuğu yer”dir. Yaşamımda ve anılarımda Çermik’in çok önemli yeri vardır. Annemin Çermikli olması; gençliğe ilk adım atış dönemlerimde Çermik’e her gidişimde dayım Nurettin Değirmenci ve yakın akrabam Osman Bardakçı’dan kitap okuma sevgisini edinmem; 1971-1976 yıllarında Ankara’da yüksekokulu okurken Faho dedemin (Annemin babası Fahri Değirmenci/ d.1906-ö.1999) yanında kalmam bunun temel nedenidir. Ayrıca yine o dönem Ankara-İskitler ve Altındağ ilçesi Kazıkiçibostanları gecekondularında Çermikliler’in çok yoğun yerleşmiş olması ve bir çoğuyla
Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar
Çarşaf giymenin siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve doğal koşullar gibi birçok nedenleri vardır. 1960’lı ve 70’li yıllarda, yani çocukluk ve gençlik yıllarımda benim doğup büyüdüğüm Ergani’de ve annemin kasabası Çermik’te köylü kadınlar rengârenk kendi Kürt ulusal giysilerini, kasabalı kadınlar ise çoğunlukla kara çarşaf giyinirdi. Kitapların yazdığına göre kasabalılara çarşaf Hristiyan kadınlardan, Nasturi ve Süryaniler’den kalmıştır; Araplar genelde pek fazla çarşaf kullanmazlar. Kısacası çarşaf giyinme İslam’ın dayatması ile olan bir şey değildir. Siyasal İslam çarşafı sonradan sahiplenmiştir. Yukarıda belirttiğim gibi, eskiden Ergani ve Çermik kasaba merkezlerinde yaygın olarak kara çarşaf giyilirdi, ama yazın Çermik’te Hamambaşı’na kaplıcaya gelen Malatyalı kadınların beyaz mavi
Ergani İlçesi Monografisi-6
Yazının öncesi:Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin MonografisiErgani İlçesi Monografisi-2Ergani İlçesi Monografisi-3Ergani İlçesi Monografisi-4Ergani İlçesi Monografisi-5 Bu fotoğraflar Gülden Uluğ’un mezuniyet tezinde yer alan fotoğrafların sonuncusu diyebilirim. Var olan diğer 3 fotoğraf hem çok uzaktan çekilmiş hem de çözünürlüğü iyi olmadığı için yayınlamaya değer bulmadım. Erganililer olarak, çok gecikmeli de olsa, “Ergani İlçesinin Monografisi” tezini hazırlayıp bu güzelim fotoğrafları bizlere armağan ettiği için Gülden Uluğ’a teşekkür borçluyuz. Kaynak: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanesi, Yerel Yer Numarası: 04264 Yazı dizisi 21 Aralık 2020’de yazıldı ama hiçbir siteye gönderilmedi.
Ergani İlçesi Monografisi-4
Yazının öncesi:Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin MonografisiErgani İlçesi Monografisi-2Ergani İlçesi Monografisi-3 Nostalji, eski günleri anmak iyidir, ama bu fotoğraflara bakarken yaşamın o zamanlar çok çok zahmetli olduğunu da aklımızın bir kenarında tutalım. Sıcağın yakıcılığında suyun altın değerinde olduğu o zamanlarda bakın nasıl da geleneksel giysili Kürt köylü kadın ve kızları ovanın sonsuzluğu ve sessizliğinde her şeye rağmen ben varım diyor. Yine fotoğraflardan “Tamamen Taştan Yapılmış Pencere Yerine Tepede Bir Delik Bulunan Bir Köy Evi” de bir Kürt konut tarzı olarak bir zamanlar bende vardım diyor. Bu yapı çok ilginç. Ergani köylerinde böyle bir meskenin varlığını ben ilk defa bu fotoğraf
Dostum Misbah Hicri’nin Ardından…
“ağzımda beslediğim kelimeler!titreyen bir ses yüreğimi simgelersevdam size emanet” -Misbah Hicri Zaman kötü, amansız bir süreçten geçiyoruz. Bunca sorun yetmezmiş gibi, Korona da her gün peş peşe sevdiklerimizi bizden alıyor. Ellerimiz bağlı. Elimizden hiçbir şey gelmiyor. Bir araya gelemiyor, acımızı paylaşamıyor, yaslarımızı tutamıyoruz. Ölüm bile çok sinsileşti bu süreçte. Acılar katmerleşti.Böylesi berbat günlerde Misbah Hicri’yi dün, yani 27 Kasım 2020 günü Korona’dan kaybettiğimizin acı haberini aldım. Bir dostun, bir arkadaşın, en önemlisi güzel bir insanın kaybının acısını yüreğimde yaşadım. En verimli döneminde ölüm onu aramızdan aldı.O, doğumunu şöyle anlatır özgeçmişinde: “1952 yılında ayı ve günü belli olmayan, bahar mevsimi başlarında
Ergani İlçesi Monografisi-3
Yazının öncesi:Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin MonografisiErgani İlçesi Monografisi-2 Dönemin siyasi iktidarı tarafından Köy Enstitüleri kapatılınca, Dicle Köy Enstitüsü de öğretmen okuluna dönüştürüldü. Ben enstitü zamanını görmedim, ama Dicle İlk Öğretmen Okulu’nun güzel olduğu dönemleri gördüm. 1970’lı yılların başında kardeşim Miktat okulda yatılı olarak okurken ve 70’li yılların sonunda da okulda Mahmut Aktop’un Müdür, Ali Haydar Üzülmez’in Başyardımcı, Hüsnü Güzel (1944-2014)’in Eğitim Şefi, Halil Yıldan’ın Atölye Şefi, Fethi Aydın ve Abdullah Aşıkoğlu’nun öğrenci işlerinden sorumlu oldukları zamanlar okula sık sık giderdim. Okul, bir zamanlar eğitim kalitesinin yanında okula ait arazide gerçekleştirdiği tarım, hayvancılık, arıcılık, ipekböcekçiliği, tavukçulukta da çok ileriydi, örnek
Ergani İlçesi Monografisi-5
Yazının öncesi:Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin MonografisiErgani İlçesi Monografisi-2Ergani İlçesi Monografisi-3Ergani İlçesi Monografisi-4 1960’lı yıllar yoksunluğun ve yoksulluğun olduğu yıllardı. Hemen hemen hiçbir şey yoktu, var olanlara da insanların alım gücü yeterli gelmiyordu. Kapalı bir ekonomik yaşam söz konusuydu. Her şey kendi doğal akışında deviniyordu. Eğitim düzeyi ve oranı çok düşüktü. İletişim, ulaşım, sağlık ve teknoloji çoğu insanın yaşamına dokunmuyordu. Bu, kırsal alanda daha da katmerleşiyordu. Fakat geçmiş zaman insanların yaşamlarında bir masumiyet, bir yücelik vardı. Köylerin çoğunda içme suyu olmasa da, barınma sağlıksız ve ilkel olsa da insanlar yüceliklerinden bir şey yitirmiyordu. Fotoğraflar bir bütün olarak bunu sade ve
Ergani İlçesi Monografisi-2
Yazının öncesi: Bir Mezuniyet Tezi: Ergani İlçesinin Monografisi Tarihi mekân ve yapılara sahip çıkmak çok önemlidir. Çünkü mekânlar, yapılar, kurum ve tarihi nesneler bir yerleşim yerinin kimliğini oluşturur. Nasıl kimliksiz bir insan hiçse, tarihi mekân ve yapılar da yok olduğunda/edildiğinde o kent kimliğini yitirerek hiçleşir. İnsanlar geçmişini unutur, tarihle arasındaki bağlar kopar. Maurice Halbwachs’nın dediği gibi “yer, hatırlamanın çerçevesini sunar.” Ne yazık ki, Ergani’de tarihi yapıları, mekânları koruyamadık; üç katlı güzelim taş yapılı İnkılap İlk Okulu gibi nice yapı yıkıldı, yerine beton yığını yapılar yükseldi. Saray mahallesindeki taş yapılar harabeye döndü. Konak ve güzelim taş evler bir bir yok oldu.