Kültür - Page 25

Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı

Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zaman da çözüm ve önerilerle matematik de

okuma süresi: 169 dk.

Her Şeyin Başı: Kitap

okuma süresi: 3 dk.

Kitap okumayı severim. Ders kitaplarının dışında, kitap okumaya ben ortaokuldayken başladım. O zamanlar daha çok resimli kitaplar okurdum. Tommiks, Teksas, Karaoğlan ve Tarkan gibi… Sonraları Hazreti Ali’nin Heyber Kalesi gibi cenk, Köroğlu gibi haksızlığa isyan edenlerin öykülerini anlatan kitapları okumaya başladım. Gezgin kitap satıcılarının sattığı Leyla İle Mecnun, Kerem İle Aslı gibi aşk masallarını ise çok severdim. Lisedeyken Orhan Kemal’in Arkadaş Islıkları ve Hanımın Çiftliği, Yaşar Kemal’in İnce Memet, Fakir Baykurt’un Yılanların Öcü gibi kitaplarla tanıştım. Bu tanışmadan sonra okumayı alışkanlık haline getirdim, okumadığım zamanlar kendimi hep eksik hissettim. Midem nasıl besine gereksinim duyuyorsa, beynimde hep bilgiye, okumaya gereksinim duydu.

Tüketim Kalıplarının Değişmesi ve Çevre

/
okuma süresi: 3 dk.

Müslüm ÜzülmezKimya Mühendisiİstanbul Büyükşehir BelediyesiÇevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü Tüketim, toplum hayatının ve bunun yanında ekonomik faaliyet alanının en kapsamlı ve en karmaşık yanlarından birini oluşturmaktadır. Einstein her ne kadar; “Çağımızda bir önyargıyı ortadan kaldırmak, bir atomu parçalamaktan daha zordur” diyorsa da, ekonomik ve sosyal ilerleme, gelişen teknoloji, artan nüfus, insanların ihtiyaçlarının çeşitlenmesi ve artması; moda-özenti, promosyon, taksitli satışlar ve reklam gibi etkenlerle oluşturulan yapay ihtiyaçların genişlemesi yerleşik tüketim kalıplarının yıkılmasını, kırılmasını ve değişmesini getirmektedir. Dahası bu gelişmeler, doğrudur diye bellemiş, benimsemiş olduğumuz bütün eski alışkanlıklarımızı, görüşlerimizi zorlamaktadır. Bu bağlamda; eski düşünce tarzları, eski öğretiler, eski yaşama biçimleri, eski tüketim

Delilik Üzerine

okuma süresi: 3 dk.

“Adı batsın buranın!İşte budur ağırlığıyla beni ezen.Çok beceriklisin, sana söylüyorum bunu,Çivi üstüne çivi çakılıyor yüreğime.Olanaksızdır buna katlanmam benim,Nasıl söyleyeyim utanıyorum.” -Goethe/Faust Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabımla ilgili Erganililerden aldığım eleştirilerden biri de delilerimizle ilgili oldu. “Neden kitabında delilerimize yer vermedin?”, “Ergani, delileri ve velileri ile meşhurdur, bir iki satırla da delilerimizi anlatmalıydın”. Vs… Ben, Ergani’nin birçok delisini gördüm, birçoğunu da yakından tanıma şansına(!) sahip oldum, Ama velisine hiç rastlamadım, kimlerdir de bilemiyorum. Bu nedenle, bu yazımda velilere dair değil, delilikle ilgili bazı düşüncelerimi anlatmaya çalışacağım. Sözlüğe baktığımızda, delinin: 1. Aklını yitirmiş, aklî dengesi bozulmuş olan, mecnun. 2. Davranışları aşırı

Ergani Kitabının Hikâyesi

okuma süresi: 4 dk.

Ergani altı HilarGüneş Makam’a doğarGeçmiş saklı-karanlıkHilar’da tarih yatar. Her şey, yukarıdaki dörtlükle başladı… 2002’de yazdığım ve Gecenin Islığı şiir kitabımda yer alan Hilar şiirim, bu işin tetikleyicisi oldu. Ardından, Çayönü ve Ergani tarihi ile ilgili elime geçenleri okumaya ve notlar tutmaya başladım. Derken, baskıdan çıkan şiir kitabımı dayım Nurettin Değirmenci’ye gönderdim. Dayım, şiir kitabımla ilgili görüşlerini bildiren bir yazı gönderdi. Yazısında, Ergani’nin tarihi ve sosyal yaşamına eğilmemin iyi olacağını ve edineceğim bilgileri yazmamı öneriyordu. Tabi, daha önce de bazı arkadaşlarım Ergani’de şu oldu, bu oldu; “Senin elin kalem tutuyor, bunları yazsana” türünden dileklerini zaman zaman dile getiriyorlardı. Bendeki ilgi ve

Müslüman Ülkelerden Neden Düşünür Çıkmıyor?

/
okuma süresi: 5 dk.

“İnsan aklı ve düşünmesiyle fazileti (iyi) ve kötü işleri birbirinden ayırt eder” -Aristo Günümüzde Müslüman ülkelerden gerçek anlamda neden bilim adamı, düşünür çıkmıyor? Neden insanlığın gelişimine bir katkı sunamıyorlar? Neden Müslüman ülkeler ekonomik, sosyal, siyasal, askeri ve teknolojik alanda geri? Geniş anlamda bu geri kalmışlığın, bu düşünce fukaralığının altında ne yatmaktadır? Neden İslâmî düşünceden mi kaynaklanıyor, yoksa İslam ülkelerinde egemen olan İmam Gazalî’nin sorgulamayı men eden, “her şeye vahiy mantığıyla bakılması gerekir” şeklindeki kabul gören baskın anlayışından mı kaynaklanıyor? Benzer soruları çoğaltabiliriz. Bence sorun İslami düşüncede değil; Müslüman ülkelerde egemen olan İmam Gazali’nin sorgulamayı men eden, her şeye Vahiy mantığıyla

Ergani’de Şarapçılık Yeniden Canlandırılamaz mı?

okuma süresi: 7 dk.

“Şaraba vuran ışık, sâkinin ışığıdır. Şarap, bu ışıkla coşar, köpürür, oynar, kuvvetlenir!Gayri sen o şaşkına sor: Sen şarabın bu halini ne vakit gördün?” -Mevlâna Şarapçılık Ergani’de çok eskilere dayanır. Tarihi belge ve kitaplar böyle söylüyor. Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman dönemlerinde ayrı ayrı çıkartılan Ergani Sancağı Kanunnâmeleri‘nde bile şarap satışlarına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin, “Ergani re’âyâsı bağlarından elde ettikleri şarâbları yükleyip satmağa götürse, at ve katır yükünden iki Hasanbeğî vergi alınır ve merkep (eşek) yükünden bir Hasanbeğî ki, her yükünden iki Osman akçesi olur” diye, ferman buyrulmuştur. (Doç. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri 3.

Kadınlara Karşı Yanlış Tutumumuzun Kökeni

okuma süresi: 4 dk.

“Kadınların gözüyle iş görme. İmkânı varsa, onları ölüden say.Kadınların akılları ve imanları eksik olduğu halde, erkekler onlara neden uyarlar.” -Nasır-ı Husrev XI. yüzyıl İslam “bilgin”lerinden Nasır-ı Husrev, Saadet-Name adlı eserinde böyle yazıyor (MEB Yayınları, s.12). Ve sadece Nasır-ı Husrev değil, hemen hemen tüm İslam “bilgin”leri benzer şeyler söylemektedir. Örneğin:-Şeyh Sadî-i Şirazî, Gülistan adlı eserinde; “Kadınlara danışmamalı” diye fetva vermektedir (Timaş Yayınları, s.202).-Molla Camî, Baharistan adlı eserinde; “Kadına güvenme, güvenilir kabilinden olsa bile itimad etme” demektedir (Timaş Yayınları, s. 46).-Ferîdüddin-i Atar, Pendname adlı eserinde; “sakınılması gereken dört şey”yi sıralarken, “Birincisi kadınlardan vefa ummaktır ki, bu sâf insanlar için büyük hatadır” demektedir

Kitap ve Okumaya Karşı İlgisizliğin Nedenleri?

okuma süresi: 5 dk.

Eskiden aile büyüklerimiz iş güç sahibi olmamız, öğretmenlerimiz ise hem iş güç sahibi olmamız ve hem de “adam” olmamız ve dolayısıyla ülke ve toplum sorunlarına katkı sunmamız için bizlere “okuyun!” derlerdi. Bu yaklaşımlar doğru, ama bana göre eksik. Bizler hem “okur” ve hem de “yazar” olmalıyız. Çünkü bizler yazma geleneğinin olmadığı bir toplumda yaşamaktayız. Hem Kürtlerde ve hem de Türklerde yazma alışkanlığı çok az, hemen hemen yok gibi. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Ergani’de de insanlar kahvehane, birahane/meyhane ve cami arasına sıkışmış. Bir üçgenin içine hapis olmuş. Tamam. Kahvehane de olsun, meyhane de olsun, cami de olsun; bunlara da ihtiyaç

Ergani İle İlgili Gözlemlerim

okuma süresi: 5 dk.

1985’te zorunlu nedenlerle İstanbul’a yerleştim. Bu yerleşmemden sonra, ziyaret maksadıyla mutlaka yılda bir iki defa Ergani’ye gidip-gelmekteyim. Bu gidiş-gelişlerimde genellikle, çalışan biri olmam nedeniyle, sınırlı bir zaman dilimi içersinde akraba, arkadaş ziyaretleri yapabilme şansım oluyordu. 2005’te Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun bir yürüyüş kitabım çıktığında, kitabın tanıtım ve satımı için Ergani’de uzunca süre kalma ve bazı gözlemlere tanık olma şansına sahip oldum. Bu gözlemlerimi kısacada olsa sizlerle paylaşmak istiyorum:1) Son 20 yıl içerisinde Ergani’nin merkez nüfusu oldukça artmış, demografik yapı hemen hemen değişmiştir. Ergani’nin eski yerleşimcileri can güvenliği nedeniyle, çocuklarını daha iyi bir kentte okutma istemiyle, refah düzeyinin yüksek olduğu yerlerde yaşama

“Anarşist Sebzesidir Bahçelerin Acı Biber”

okuma süresi: 3 dk.

“Ve İsa halkı yanına çağırıp onlara dedi: Dinleyin ve anlayın; ağza giren insanı kirletmez; fakat ağızdan çıkan şeydir ki, insanı kirletir.”-Kitabı Mukaddes, İncil, Bap 15/10, s: 17. Her şey bir lokma için, nedir bu boğazın elinden çektiğimiz? Başta gelen temel içgüdülerimizden biridir yeme-içme; yani beslenme. Bu durum, hayatidir. Nasıl ki barınma ve neslimizi devam ettirmek için bir uğraş veriyorsak, beslenme içinde aynı şekilde bir uğraş, bir mücadele vermek zorundayız: Beslenmeyen ölür! Başka diyarlarda bunun ahlaki temelleri de atılmıştır. Çocuklar, yaşlılar ve hastalar hariç, çalışmayana ekmek yok! Sakın, bu komünistlerin düşüncesidir diye düşünmeyin! Bu düşünce, çok ulu bir din adamı olan