Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zaman da çözüm ve önerilerle matematik de
“Ergani Halkevlerinin Çalışmaları”
“Ben, Sen, Onlar Yok. Ulus Var” şiarıyla Tek Parti Dönemi’nde Diyarbakır Halkevleri tarafından ayda bir yayınlanan KARACADAĞ dergisinin 20 Şubat 1940 tarihli sayısında (Cilt: III, Sayı: 25) Münip Gültekin imzalı “Ergani Halkevi Çalışmaları“, Ağustos-Eylül-Ekim 1946 tarihli sayısında (Cilt: VII, Sayı: 92-93-94) ise, Muhtar Körükçü imzalı “Diyarbakır Sayfiyesi: Ergani” yazıları bulunmaktadır. Karacadağ dergisi ve Halkevleri, Tek Parti Dönemi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin birer yan kuruluşlarıydı. Halkevleri bir yandan kültürel ve eğitim çalışmalarıyla halkın sosyal gelişimine katkı sağlarken, diğer yandan da “tek lider, tek parti, tek dil, tek ulus…” anlayışının sonucu ırkçı ve otoriter ideolojinin, Kemalizm’in propagandasını yapan bir örgüttü. Bu anlayışla, 1936
Altın Arayıcıları (Defineciler) ve Bilginin Tahribi
“Akılları zayıf olan kimseler yerde gömülü olan define ve hazineleri aramaya düşkündürler. Onlar bu araştırmalarıyla kazanç temin etmek isterler. Bunlar eski kavimlerin bütün servetlerinin yeraltında gömülü olup, bütün bu servetlerin tılsımlı ve sihirli mühürlerle mühürlenmiş olduğuna ve ancak bu tılsımların ilmine vakıf olanların, bu tılsımların çözülmesine hizmet eden buhur ve kurbanlar getirenlerin, bunları çözen dualar bilenlerin bu tılsımlı çözebileceğine inanırlar.” (İbn Haldun, Mukaddime -II, MEB Yayınları, s. 330-331.) 628 yıl önce, İslam bilgini İbn Haldun böyle yazsa da, defineciler bugün bile hayal güçleri ve altına olan arama tutkuları nedeniyle Ergani ve başka yerlerde tarihi ve “kültürel hazine“yi zalimce talan ediliyor.
Petersburg İzlenimlerime Dair Aldığım Üç Yazı
15-26 Nisan 2006 tarihleri arasında St. Petersburg/Leningrad kentinde bulundum. Kente dair izlenimlerim Ergani Haber, Yeni Yurt gazetelerinde ve kendi web sitem www.uzulmez.info da yayımlandı. İzlenimlerimle ilgili yayımlanan yazıma dair çok sayıda e-mail, mektup, telefon aldım. Tepkiler faklı, ama olumlu. Gelen yazılardan üçünü paylaşmak istiyorum. Yazılar salt birer övgü mektubu değil, içlerinde çok güzel düşünceler ve eleştiriler var. Eleştirilerin muhatabı ben olsam da, bu güzel eleştirileri okumanızın iyi olacağını düşünüyorum. Sırasıyla okuyalım: 1. Yılmaz Değirmenci’nın yazısı “Müslüm Abiciğim, Yazını çok sevdim kişisel olarak. Özellikle senin için yepyeni olan bu deneyimi yazıya dökmüş olman çok harika gerçekten. Yurtdışına çıkmak, oradaki kültür ve
Dil Üzerine…
Dünyada konuşulan 6 bin dilin korunması amacıyla ilan edilen “Dünya Anadil Günü” Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) üyesi ülkelerde kutlandı. Şubat ayında Paris’teki merkez binasında ise, gün dolaysıyla dil çeşitliliği, Amerika, Afrika ve Asya’daki azınlıkların karşılaştığı zorluklar ve dillerinin korunması konulu bir konferans düzenledi. UNESCO Başkanı Koichiro Matsuura bu konferansta yaptığı konuşmada; “dilin bireyin kimliğiyle derinden ilişkili olduğunu” belirtip, 6 bin dilin yarısından fazlasının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.***Dil, duygu ve düşünceleri açıkça göstermeyi mümkün kılan her türlü işaret sistemidir. Bilinç içeriklerini, duyguları, arzuları, düşünceleri tutarlı bir anlam çerçevesi ya da modeli içinde ifade
M. Şehmus Güzel ve Yeni Çıkan Üç Kitabı
Prof. Dr. M. Şehmus Güzel, bildiğiniz gibi Erganilidir. Eylül 1982’den beri Fransa’da yaşıyor. Öğretim üyesi, yazar ve gazeteci. 1978’den beri değişik gazete, dergi ve ansiklopedilerde Türkçe ve Fransızca pek çok makalesi, köşe yazısı, incelemesi yayınlandı. Onlarca kitaba imza attı. Ve en son, Mayıs ve Haziran 2006’da üç yeni kitabı daha yayınlandı. Aldığım duyumlara göre daha birçok kitabı da basım aşamasında. Hocamızın maşallahı var: O, sürekli yazan, düşünen ve düşündüren bir aydınımız: Yazmayı iş edinenlerden. Sağ olsun, yeni çıkan üç kitabını, kıymet bilip, bana da göndermiş. Kendisini yürekten kutlar ve daha nice nice güzel kitaplar yazmasını diliyorum. Yeni çıkan kitapları: 1.
Kirlilik Üzerine Bazı Düşünceler
İnsanlar, her geçen gün daha çok çevre ve kirliliklerden şikâyet eder oldu. Bu kadar çok şikâyet edilmesine rağmen, kirlilikler de katlamalı artar oldu. Ergani Çimento Fabrikası‘nı göz önüne getirin. Burada olan sadece bir çevre kirliliği mi? Hayır, bence, sosyal ve ahlaki kirlilikte söz konusudur. İlgililerin ve halkımızın ve çevre konusunda yeterli duyarlılığı göstermemesi, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu Kanun’a dayanılarak çıkartılan yönetmeliklerdeki yükümlülükleri yerine getirmeme ve bilmemelerinin nedeni; bilgi eksikliği, yasal düzenlemeleri takip etmeme, neyin nasıl-nerede yapılacağını veya yapılması gerektiğini bilmeme, çevre bilincine vakıf olmama, üretim ve çevre teknolojilerini takip etmeme, teknolojik seviyeye uygun teknolojiler kullanmama, bencillik ve aşırı
“Sonsuzluk Teknolojileri”
Başlık, bir kitabın ismidir. Önemsediğim bu kitabı, bu yazımda sizlere tanıtmaya çalışacağım. Çünkü medya imparatorluğunun basın yayın organları baldır-bacak muhabbetiyle, toplumu manipule eden yazılarla, eli kalem tutanları “yazar” diye piyasaya arz ve lanse etmeyle meşguller. Bu nedenle, günümüz medyasında bu tip kitapların yer alması, tanıtılması olası değil. Başta da belirttiğim gibi, kitabın ismi: SONSUZLUK TEKNOLOJİLERİ, başka bir ifadeyle “Sonsuzluğa Açılan Kapı”. Yazarı: Yılmaz Değirmenci. Yayınevi: Tek Ağaç. “Geleceğin dünyasını hep birlikte şekillendirmek umuduyla” yayınlanan kitap; insan belleğini zorlayan, insanı derin derin düşündüren, “bu gerçekten olabilir mi?” diye insanı hem karamsarlığa iten ve hem de süper ileri aydınlık bir geleceği projelendirme
Performans Değerlendirmesi Üzerine
Çalışma yaşamımıza çok hızlı giren sözcüklerden, daha doğrusu kavramlardan biri de performanstır. Performans günlük yaşantımızda olduğu gibi, kamu ve özel çalışma yaşamında da sık sık kullanılmaya, hatta yerli yersiz uygulanmaya başlandı. Örneğin kamu kurumlarında çalışan bir kısım memura (yöneticilerin tümüne) performans verilerek, çalışanların bir kısmına bireysel veya “havuz sistemi“yle parasal katkı yapılıp bir miktar ücretlerde, birazda özlük sorunlarda “iyileştirme“lere başlandı. Bu çerçevede, göz boyamak için personelin yaptığı iş miktarının, işi tamamlama süresinin, göreve ilişkin niteliklerin, idari sürece katılımı ve katkısının değerlendirilmesi konularını içeren “Performans Değerlendirme Kriterleri” ile “Performans Değerlendirme Cetveli” ilgili kurumlarca hazırlandı. Ben, bu yazımda performans iyidir-kötüdür; veya yöneticilere
Türküler, Halkevleri ve Maden
Bu hafta, İstanbul’da Sivaslı bir arkadaşımda gördüğüm ve fotokopi örneğini aldığım bir belgeden, daha doğrusu bir kitapçıktan söz etmek istiyorum. Bu kitapçığın ismi: Elâziz Bakırmadeni Kazası Halk Türküleri. Kitapçık 1937 yılında İstanbul’da Resimli Ay Matbaası T.L. Şirketi’nde basılıp, Elâziz Halkevi Neşriyatından 10. sırada yayınlamıştır. Kitapçıktaki türküleri, Elâziz Halkevi Orkestra Şefi M. Ferruh Arsunar derlemiş. Derlenen 18 türkünün hem söz ve hem de notaları var. Türkülerin notaları konusunda, notadan anlamadığım için bir şey söylemem doğru olmaz. Ama türkülerin sözlerine baktığımızda başka il veya yörelere ait türkülerin Bakırmaden’e mal edildiği hemen göze çarpmaktadır. Bazı türküler ise, Kürtçe türkülerin Türkçeleştirilmiş hali. Zaten kitapçığın
Anılarımdaki Maden
Rüya mıydı hepsi, yoksa şimdi mi rüyadayım. Maden, Bakır Maden İşletmesi sayesinde eskiden çok şen, canlı bir ilçeyken, bugün Bakır İşletmesi‘nin kapatılması ve faaliyetine son verilmesi nedeniyle eski canlılığını yitirmiş, yoğun göç veren cansız bir ilçe konumuna düşmüştür. Bakır cevherleri tükendi diye işletmenin kapatılması sonucu, Madenlilerin çoğu başta Elazığ olmak üzere başka yerlere göç etti. İki dağ yamacında kurulu bulunan ve kibrit kutusu gibi birbirlerinin üzerine konulan evlerin çoğu ne yazık ki bugün sahipsiz birer harabeye dönmüş. Fabrika bacaları ise, birer anıt gibi tüm görkemleriyle ayakta, ama bacaları tütmüyor. Artık bakır üretilmiyor. Oysa eskiden Maden ve Maden’de hayat bir başkaydı.