Kültür - Page 22

Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı

Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zamanda çözüm ve önerilerle matematikte felsefeye yol

okuma süresi: 162 dk.

Prof. Dr. Halet Çambel ve “Karatepeli Fıkraları”

/
okuma süresi: 5 dk.

Prof. Dr. Halet Çambel’i çoğumuz Çayönü kazılarından ya tanır ya da adını duymuşuzdur. O, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında Hilar’da Çayönü kazılarını Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert J. Braidwood ile birlikte başlattı ve yıllarca burada yapılan kazıları yönetti. Kazılarda ele geçen buluntuları yorumlayan kitap ve makaleler kaleme aldı. Ergani, Hilar ve Çayönü isimlerini dünya kültür literatürüne taşıdı, tanınmasına vesile oldu. O, Ergani’ye ve bilim dünyasına çok emeği geçen, her yönüyle ilginç ve ilginç olduğu kadar da çalışkan, üretken, çok yönlü, namuslu bir bilim insanımızdır. Bir arkeolog olmakla birlikte çalışmalarında sadece arkeoloji ile kendisini sınırlamamıştır; insana dair olan her

Karacadağ Dergisi ve Çermik

/
okuma süresi: 5 dk.

Ergani Haber’de daha önce iki hafta aralıklarla yazdığım yazılarda; 1940’lı yıllarda, Diyarbakır’da faaliyet gösteren Halkevleri yayın organlarından biri olan KARACADAĞ dergisinde çıkmış ERGANİ ile ilgili iki yazıyı, ufak bir giriş yazısıyla birlikte bilgilerinize sunmuştum. Bu hafta yine KARACADAĞ dergisinde yayınlanan ÇERMİK’le ilgili bir yazıyı aktarmak istiyorum. Bilindiği gibi, KARACDAĞ dergisi ve Halkevleri, Tek Parti Dönemi’nde Cumhuriyet Halk Partisi’nin birer yan kuruluşlarıydı. Halkevleri bir yandan kültürel ve eğitimle çalışmalarıyla halkın sosyal gelişimine katkı sağlarken, diğer yandan da ” tek lider, tek parti, tek dil, tek ulus, tek …” anlayışının sonucu, ” Ben, Sen, Onlar Yok. Ulus Var ” şiarıyla ırkçı ve

Tanrılar Diyarı Olympos

/
okuma süresi: 7 dk.

Ramazan Bayramı’nda (17 Mart 2006’da) tatil için ailece Tanrıların mekânı Olympos’a gittik. Olympos, Antalya’ya 80 km. uzaklıkta, Kemer-Finike arasında, karayolunun 7 km. güneyinde bulunan, heybetli dağların, yeşil ve görkemli ormanın, mavi denizin ve durmadan çağlayan nehrin bir arada, vadide buluştuğu güzel bir ören yeri. ‘Baba Tanrı’ Zeus başta olmak üzere, ‘rahmetli’ tüm eski Tanrı ve Tanrıçalar kendilerine güzel bir yeri yurt seçmişler: Helal olsun! Ören yeri açık müze gibi; her tarafı, dağlardaki kayaların üzeri, ormanların içi tarihi eserlerle dolu. Gökçay nehrinin iki tarafında ve denize döküldüğü yerde kale, burç, liman, hamam, kilise, anıt mezarlar gibi yapıların harabeleri, yıkıntıları var. Asılan

F. Karadeniz’in Yeni Kitabı: “Başım Gözüm Üstüne”

okuma süresi: 6 dk.

Fevzi Karadeniz, sevdiğim ve değer verdiğim bir dostumdur. Dostluğumuz, Ergani’deki arkadaşlığımızdan bugüne uzanan bir dostluk ve arkadaşlıktır. Bu dostluğun içinde hemşericilik, okul ve gençlik arkadaşlığı, aynı politik yapı içinde “yoldaş”lık ve vefa vardır. Kendisi Fransa’da yaşasa da, rüyalarında Ergani ve Türkiye, aklında ise dostları vardır: Aklı ve fikri hep Türkiye’dedir: Halkına sevdalıdır. 1973’te yazdığı bir şiirinde olduğu gibi: “Koyun otlatırdımKaracadağ eteklerinde.El kulakta;‘Havar delal’ çekerdim.Bizim bağın yolunda,Harman yerinde.Dağı, ovayıO havayıO sevdayı sevdim ben” O, hayata da sevdalıdır; hayatı dolu dolu yaşayanlardandır. Özgeçmişine baktığımızda bunu rahatlıkla görürüz: 1952 de Ergani’de doğdu. Anadilinde, Kürtçe şarkıları dengbêj babasından dinleyerek büyüdü. İlk, orta ve liseyi

Gördüğüm Bir Rüya

/
okuma süresi: 4 dk.

“Rüya dediğin, demet demet hayallerdir”.Kuran -Yusuf Suresi, Ayet: 44. Rüyamda, bir akşamüzeri, elimde iki bira şişesi, Çiftpınar yolu üzerinde bulunan babamın mezarı başında bir tümseğe oturmuşum. Güneş yeni batmış, etraf alacakaranlık. Bir çobanın önüne kattığı davarların, arkasında toz bulutları bırakarak geçtiği yolun öte yanından, bağ ve bahçelerinden dönen güneşten kavrulmuş üretken, çalışkan insanlar yorgun adımlarla ilerliyor. Çimento Fabrikası beyazımsı toz bulutlarını her zamanki gibi, Zülküf Peygamber ve Meryem Ana’ya ait kutsal mekânların bulunduğu Makam Dağı’na savurup, dağın heybet ve kutsallığını öldürüyor. Sıcaktan ve de çimento tozlarından olacak, bağ kenarlarındaki, bahçelerdeki ağaçların yaprakları ya sararmış ya da tümden kurumuş. Çermik tarafından

Cennet Cennet Dedikleri

okuma süresi: 5 dk.

“Bugün bir meclise vardım, oturmuş pend ider vâiz,Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vâizİki bölmüş cihan halkın, birini cennete salmışEliyle kürsüden birin, tamuya (cehenneme) sarkıtır vâizTamuya şöyle doldurmuş, yok içinde duracak yerAna yerleştirir halkı, acîb hizmettedir vâizÇıkar ağzından ateşler, yakar Şeytan-ı mel’unuSanasın yedi tamunun azabı, kendüdir vâiz” -Niyazi-i Mısırî Cennet, bir hayal midir, yoksa insanın ulaşmak istediği bir yer midir? Cennet; bir kısmımızın bu dünyada yaşamak istediği, bir kısmımızın da öte dünyada gitmek istediği yerdir. Bunun için çoğu insan bu dünyada bir sürü müşkülata katlanır; Allah adını durmadan anar, ibadet eder, oruç tutar, hacca gider, kurban keser… Birçok insan da

Karacadağ Dergisi’nde “Ergani’nin Zülküf Dağı”

/
okuma süresi: 5 dk.

Geçen hafta Tek Parti Dönemi’nde Diyarbakır Halkevleri tarafından ayda bir yayınlanan KARACADAĞ dergisinde; Münip Gültekin imzasıyla yayınlanan “Ergani Halkevi Çalışmaları” ve Muhtar Körükçü imzasıyla yayınlanan “Diyarbakır Sayfiyesi: Ergani” yazılarını, birer belge niteliğinde oldukları için, olduğu gibi aktarmıştım. Bu hafta ise, Aralık-Ocak 1945-1946 tarihli Karacadağ dergisinde (Cilt VII/85-86) Muhtar Körükçü imzasıyla yayınlanan ve ilginç savlar ortaya atan “Erganinin Zülküf Dağı” yazısını, yorumsuz, olduğu gibi bilgilerinize sunmak istiyorum: “Erganinin Zülküf Dağı Tren Diyarbakır’a gelirken de, giderken de Ergani’den gece geçer. Bu yüzden muhiti tanımayanların hemen hepsi Ergani’nin uzaktan göz alan heybetli ve sevimli manzarasını bilmezler. Ufkun kaybolduğu geniş bir ovaya bakan dik

“Ergani Halkevlerinin Çalışmaları”

okuma süresi: 6 dk.

“Ben, Sen, Onlar Yok. Ulus Var” şiarıyla Tek Parti Dönemi’nde Diyarbakır Halkevleri tarafından ayda bir yayınlanan KARACADAĞ dergisinin 20 Şubat 1940 tarihli sayısında (Cilt: III, Sayı: 25) Münip Gültekin imzalı “Ergani Halkevi Çalışmaları“, Ağustos-Eylül-Ekim 1946 tarihli sayısında (Cilt: VII, Sayı: 92-93-94) ise, Muhtar Körükçü imzalı “Diyarbakır Sayfiyesi: Ergani” yazıları bulunmaktadır. Karacadağ dergisi ve Halkevleri, Tek Parti Dönemi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin birer yan kuruluşlarıydı. Halkevleri bir yandan kültürel ve eğitim çalışmalarıyla halkın sosyal gelişimine katkı sağlarken, diğer yandan da “tek lider, tek parti, tek dil, tek ulus…” anlayışının sonucu ırkçı ve otoriter ideolojinin, Kemalizm’in propagandasını yapan bir örgüttü. Bu anlayışla, 1936

Altın Arayıcıları (Defineciler) ve Bilginin Tahribi

/
okuma süresi: 4 dk.

“Akılları zayıf olan kimseler yerde gömülü olan define ve hazineleri aramaya düşkündürler. Onlar bu araştırmalarıyla kazanç temin etmek isterler. Bunlar eski kavimlerin bütün servetlerinin yeraltında gömülü olup, bütün bu servetlerin tılsımlı ve sihirli mühürlerle mühürlenmiş olduğuna ve ancak bu tılsımların ilmine vakıf olanların, bu tılsımların çözülmesine hizmet eden buhur ve kurbanlar getirenlerin, bunları çözen dualar bilenlerin bu tılsımlı çözebileceğine inanırlar.” (İbn Haldun, Mukaddime -II, MEB Yayınları, s. 330-331.) 628 yıl önce, İslam bilgini İbn Haldun böyle yazsa da, defineciler bugün bile hayal güçleri ve altına olan arama tutkuları nedeniyle Ergani ve başka yerlerde tarihi ve “kültürel hazine“yi zalimce talan ediliyor.

Petersburg İzlenimlerime Dair Aldığım Üç Yazı

//
okuma süresi: 9 dk.

15-26 Nisan 2006 tarihleri arasında St. Petersburg/Leningrad kentinde bulundum. Kente dair izlenimlerim Ergani Haber, Yeni Yurt gazetelerinde ve kendi web sitem www.uzulmez.info da yayımlandı. İzlenimlerimle ilgili yayımlanan yazıma dair çok sayıda e-mail, mektup, telefon aldım. Tepkiler faklı, ama olumlu. Gelen yazılardan üçünü paylaşmak istiyorum. Yazılar salt birer övgü mektubu değil, içlerinde çok güzel düşünceler ve eleştiriler var. Eleştirilerin muhatabı ben olsam da, bu güzel eleştirileri okumanızın iyi olacağını düşünüyorum. Sırasıyla okuyalım: 1. Yılmaz Değirmenci’nın yazısı “Müslüm Abiciğim, Yazını çok sevdim kişisel olarak. Özellikle senin için yepyeni olan bu deneyimi yazıya dökmüş olman çok harika gerçekten. Yurtdışına çıkmak, oradaki kültür ve