Kültür - Page 14

Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı

Önsöz Bilime, edebiyata, sanata değer katan tüm erdemli insanların anısına… Felsefe ile matematik abi kardeş gibidir. Bu kardeşlikte zaman zaman felsefe, düşünce anlamında matematiğe ağabeylik yapar. Düşüncenin hayat bulmasını da küçük kardeş matematik sağlar. Zaman zaman da çözüm ve önerilerle matematik de

okuma süresi: 169 dk.

“Hüzünler Sarnıcı”

okuma süresi: 9 dk.

Şiir insanlığın tarihiyle hemen hemen koşuttur. İnsanlar istek ve sevgilerini (dualarını), kin ve nefretlerini (beddualarını) şiirle, daha doğrusu şiirsel bir anlatımla hep dile getirmiştir. Şiir, tarihin süzgecinden geçerek bugünlere gelmiştir; şiirleri oluşturan dizelerle olaylar, olgular, duygu ve düşünceler sade ve anlaşılır, ama çarpıcı bir şekilde beyinlere nakşedilmeye çalışılmıştır. Sözcükler imbikten geçirilerek bazen bir silah, bazen de bir canlıya hayat veren iksir işlevini görmüştür. Bazen de gül dalında öten bülbülün nağmeleri ya da yaşlı bir insanın ağzından dökülen bilgelik gibi yaşamı anlamlandırıcı bir işlev görüp canlara derman olmuştur. Bu nedenle çok kişi şiir yazar, ama az sayıda şair çıkar. Değerli hemşerim

Erganispor’un Başarısı Ergani’nin Başarısıdır

okuma süresi: 4 dk.

Spor, yarışmalı ve eğlenceli bir etkinliktir, ama kıvrak zekâ, üstün beceri ister. İyi ve başarılı bir sporcu olabilmenin tek koşulu ise; sabırla, azimle ve takım ruhuyla disiplinli bir şekilde çalışmaktır. Ayrıca moral ve maddi desteğinin gerekliliğini de unutmamak lazım. Bizler eskiden spora ilkin ilkokulda başlardık, beden eğitimiyle. Sonra ortaokul ve lisede devam edilirdi. Okul dışındaysa, tarlalarda bez veya naylonlara sarılı yuvarlaklaştırılmış nesnelerle veya eskimiş toplarla top oynardık. Başka da, Makmak oynardık, çelik-çubuk oynardık, üçadım atlardık, ağaçlara tırmanırdık… Televizyon yoktu, bilgisayar yoktu, ama tarlalar boş ve oyun oynayacak arkadaş çoktu. Canımız istediği kadar, istediğimiz oyunları oynardık. Ama oynadığımız oyunların içinde eski

Anılar Dökülmese Tarih Karanlıkta Kalır

/
okuma süresi: 6 dk.

Toplumsal uyanışımızın tarihini bilmek, dahası bu tarihi oluşturmak için geçmişte yaşananların bir bütün olarak kayıt altına alınması, tarihin arşivine kalıcı olarak girmesiyle mümkündür. Toplumsal belleğin oluşumu ve kalıcılığı ancak böyle sağlanır. Ergani toplumsal uyanışın ilk yaşandığı yerlerden biridir. Toplumsal uyanışımıza dair elinde bilgi ve belge olanlar bunları bizlerle paylaşmalı, olayları yaşayanlar ise anılarını yazıp tarihe kayıt düşmelidir. Bu, görev olarak önümüzde duruyor hepimizin. Lütfen dokunalım: Anılar dökülsün. Tarih gölgede, karanlıkta kalmasın. 18 Eylül 2009´da Diyarbekir İletişim Grubunda “Ergani´de yapılan ilk sosyal içerikli yürüyüşlerden biri” adıyla bir fotoğrafı paylaştım. M. Şehmus Güzel Hocam bu fotoğrafın kendisinde yarattığı çağrışım ve anımsatmalar sonucu

Aşık İhsanî: “Ağalı Dünya”ya Başkaldıran Ozan

/
okuma süresi: 13 dk.

Aşık İhsanî 21 Nisan 2009’da aramızdan ayrıldı. Bizi bırakıp gideli bir yıl oldu. Ölüm yıldönümünde bu yiğit devrimci ozanımızı anmak ve elime yeni geçen, ama şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmamış bir fotoğrafını gün yüzüne çıkartmanın sevincini paylaşmak istiyorum. Yaşam öyküsünü uzun uzun anlatacak değilim. Aşık İhsanî, 1932 yılında, karpuz tadında tatlı insanların çok, bu yiğit insanların ağız tadını bozmak için en kuytu ve çok derin mekânlara sinmiş zehirli akreplerin de hiç eksik olmadığı kara surlarıyla bir eşi benzeri daha olmayan kadim direniş şehri Diyarbakır’da doğdu. Gerçek ismi: İhsan Sırlıoğu’dur. O, sanat yaşamına 1958 yılında, Ankara Radyosu “Yurttan Sesler” programının şefi

Masalını Yitiren Dev, Adnan Binyazar ve Dicle Köy Enstitüsü

okuma süresi: 10 dk.

Dicle Köy Enstitüsü mezunu Adnan Binyazar, Masalını Yitiren Dev(*) anı-romanında masalını yitiren dev ya da devini yitiren masal gibi çocukluğunun peşinde koşarken, bizleri de 1940’ların yoksun ve yoksul yıllarına götürüyor. Masalını Yitiren Dev anı-romanı, Adnan Binyazar’ın çocukluk ve ilk gençlik anılarından oluşuyor. Eserinde Çermik, Diyarbakır, Ağın, İstanbul, Ağın, Diyarbakır ve en son Ergani’de Köy Enstitüsü’nde noktalanan çocuk yaştaki onurlu buruk serüvenini güzel edebi akıcı bir dille anlatıyor. Diyarbakır’da başlayan, yoksulluk içinde geçen bir çocukluk, dağılmış bir aile, çocuk yaşta girilen çalışma hayatı, acımasız koşullar… ve pes etmeyen bir yürek. Yazar, bu eseriyle aynı zamanda 1940’ların Diyarbakır, Ağın ve İstanbul’una, daha

Güzel’den Güzel Bir Kitap: Ergani Yürüyor

/
okuma süresi: 4 dk.

“Yenilenlerin tarihidir bu anlatacağımtarihleri anlatılmayacak olanların tarihi.” -Francis Combes Toplumsal tarihimizde Ergani’nin önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü toplumsal uyanışın yaşandığı ilk yerlerden biridir Ergani. 1960’lı yıllarda yapılan Kımıl Mitingi, Elektrik Yürüyüşü, Lise Boykotu, TÖS’ün Türkiye çapındaki boykotuna katılım eylemi, DDKO ve TİP’in faaliyetleri; ve asker uğurlamada meydana gelen trafik kazası sonrasındaki devletin sorumsuzluğunu -“devlet otoritesini” protesto yürüyüşü bunun kanıtlarıdır. M. Şehmus Güzel, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı –TÜSTAV yayınlarınca yayınlanan 48 sayfalık “Ergani Yürüyor” anılar kitapçığıyla; bizlere bu kanıtlardan birini, o güzel günlerin hikâyesini anlatmakta; toplumsal uyanışımızın anılarda kalmış ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir kesitini sunarak hafızalarımızın tazelenmesine

Tarih, Hilar’daki Yer İsimleri ve Aldığım Bir Mektup

/
okuma süresi: 9 dk.

Tarihin şafağında Hilar vardır. Bölgemizin on bin yıllık tarihine baktığımızda; aynı coğrafyada, birbirinden farklı, hatta birbirlerine karşı duran pek çok kültürel, etnik ve dinî oluşumun değişerek, birleşerek, dağılarak ve sonra yeniden ve yeniden bütünleşerek, geçmişten geleceğe yaptıkları kanlı ve coşkulu yolculuğuna tanık oluruz. Ne de olsa bölgemizin içinde yer aldığı Mezopotamya, dinlerin bereketli ve hareketli döl yatağı ve Tevrat’ta yazıldığı gibi “kendi halkını yiyenlerin toprağı“dır; birçok inanış ve etnik topluluğun mezarıdır. Mezopotamya, yükselme ve düşüşün, büyüme ve tükenmişliğin; yorgunluğun, yaşlanmanın, itaatkârlığın, dinamizmini yitirmenin ve bir volkan gibi her an yeniden patlamanın; sürekli savaşların, bir anlamıyla da av ve avcıların coğrafyasıdır.

“Dünya Anadil Günü” ve Dillerin Korunması

/
okuma süresi: 6 dk.

“Anadilim benim derim ve diğer diller ise giysilerimdir. İnsan ne zaman isterse kendi isteklerine göre giysilerini değiştirebilir ama derisini değiştiremez.” –Antti Jalava İnsanlar günlerinin önemli bir kısmını konuşarak geçirir. Her normal insan konuşma yeteneğine sahiptir. Genel hatlarıyla konuşmaya “programlıdır“. Bebekler, önceden öğrenmeseler de ağlayarak iletişim kurar, bunun dışında insanlar ancak öğrenerek bir dili konuşabilir. Bu yüzden her normal çocuk kendi kültürünün dilini öğrenir. Dil, en temel ve gelişmiş insan iletişim sistemidir. Daha açık bir ifadeyle, belirli kurallara göre bir araya getirilmiş sesleri ve işaretleri kullanarak gerçekleştirilen simgesel iletişim sistemidir. İnsanoğlunun hayatta kalma mücadelesinde kullandığı başlıca yöntemdir. İnsanların kullandıkları herhangi bir

Genç Bir Şairimiz: Baran Üçer

okuma süresi: 4 dk.

27 Kasım ve 5 Aralık tarihleri arasında bir kaçamak yapıp Bayram’da Ergani’ye gittim. Ergani, Çermik ve Diyarbakır üçgeninde gezindim. Doğup-büyüdüğüm yerlerin havasını soluyup annemi, kardeşlerimi, yeğenlerimi, bazı akraba ve dostlarımı ve aile mezarlığında babamın, dedemin, nenemin… mezarlarını ziyaret ettim. Bana, bu kısa ziyaretim esnasında güzel iki şiir kitabı armağan edildi: Remzi Ocak adlı kardeşimizin Ocak Şiirleri adlı kitabı ile Baran Üçer kardeşimizin Tutanaktır adlı kitabı. Anlaşılan her gün bir yazar veya şairimizin bir kitabı yayınlanıyor. Bu konuda Erganililer olarak çok şanslıyız. Hiçbir ilçenin bu kadar kitap yazan yazarı, çizeri, şairi, düşünce insanı yok, olmamıştır. Bu, toprağımızın, tarihimizin bereketli oluşundan kaynaklanıyor.

“Her Dil Tarihin Arşividir”

/
okuma süresi: 3 dk.

10.01.2010 tarihinde İstanbul Galatasaray’da Garaj İstanbul adlı mekânda Süryanice dili ve el yazmacılığı geleneğiyle ilgili yönetmenliğini Hakan Aytekin’in yaptığı “yarına bir harf” belgesel filminin gösterimine ve “dil” temalı sergiye çağrılı bir davetli olarak katıldım. Sergiye gittiğimde sergi salonu düzenlenmiş, davetlilere pasta ve içecek servisi yapılıyordu. Sergideki eserler inceleniyordu. Davetlilerin birçoğu ise belgeselin gösterileceği toplantı salonunda yerlerini almıştı. Salondaki tüm sıralar doluydu. Serginin hemen ardından, Süryanilerin ruhani lideri metropolit Yusuf Çetin’in salondaki yerini almasıyla toplantı başladı. Etkinliğin düzenleyicisi Özcan Geçer çok kısa bir konuşma yaparak gelenleri selamlayıp teşekkürlerini bildirdi. Ardından sözü Hakan Aytekin’e verdi. Hakan Bey’de teşekkür edip, çalışmasının bir “yol

1 12 13 14 15 16 26