Tarih - Page 9

/

Eski Zamanlarda Üçevler

                 Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,

okuma süresi: 132 dk.

Bir Güzel İnsan Daha Bizleri Bırakıp Gitti…

/
okuma süresi: 11 dk.

22 Kasım 2009 günü Ergani’nin tanınmış siması, sevilen insanı Abbas Solmaz’ı yitirdik. Abbas Solmaz, tanınan ismiyle Cemekli Abbas yıldız olup gökyüzüne aktı. Bir baba dostunun vefatının ardından bir şeyler yazmak zor olsa da, farklı ve renkli bu güzel insanı anlatmak istiyorum. Cemekli Abbas’a “Dayı” derdim. Sadece ben değil, aslında Ergani’de veya nerede olursa olsun, onu tanıyan bütün gençler ona Dayı derdi. Ama benim Dayı demem diğerlerinden biraz daha farklı ve anlamlıydı. Çünkü o, kendine özgü biriydi, babamın en iyi arkadaşıydı, dahası akrabamızdı. Kendisiyle kahvelerde, taş işçiliğinde zaman zaman birlikte çalışmışlığımızda oldu. Onu birazcık olsa da anlatmam bir vefa borcunun ödenmesidir.

İlk “Ergani Yürüyüşü”

/
okuma süresi: 13 dk.

Ergani ilçesinde 1965 yılında ilk yürüyüşte halk sokağa dökülmüştü. Ergani ilçesindeki bu ilk yürüyüşü değerlendiren Şehmuz Güzel, ilçede ilk yürüyüşü nasıl yaptıklarını, siz değerli okuyucularımızla paylaştı. Ergani İlçesinde 1965 yıllarında asker uğurlama sırasında onlarca kişi traktöre binip sevinç gösterisi yaparken, Traktörün devrilmesiyle onlarca kişi yaralanıyor. Onlarca kişi yaralı olarak o yıllarda sağlık ocağına götürülmek isteniliyor. Araç olmadığından kimileri kendi olanaklarıyla yaralı taşıyor. Kazanın olduğu sırada ilçe kaymakamına ait eski bir jip oradan geçerken, vatandaşlar durdurmak istemiş. Ancak kaymakamın içinde bulunmadığı, makam şoförü “araç kirlenir” deyip kaza mahallinden uzaklaşmış. 1965 yılında başlatılan ilk “Ergani Yürüyüşü” nü kaleme alan Müslüm Üzülmez ve

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi “Adalet ve Özgürlük Müzesi” Olsun!

okuma süresi: 2 dk.

Kamuoyu ve basına açıklama… 1982-1984 yılları arasında Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde tutuklu kaldım. Tutuklu kaldığım süre içinde çok ağır baskı ve işkenceler gördüm. Tutuklu ve hükümlülere yapılan baskı ve işkencelere tanık oldum. Anlatılması çok zor, iğrenç şeyler duydum. Burada bunları anlatacak değilim, yeri ve zamanı değil. Ancak, 22 Ağustos 2009 günü akşamı birçok televizyon kanalında, haberlerde: “Açılım Kapattı“, “Kürt Açılımında İlk Adım“, “Demokratik Açılımda Yeni Bir Sayfa Açılıyor“, “Ünlü Cezaevi Kapatılıyor” ana başlıkları altında; Hükümetin 12 Eylül sonrası işkence merkezine dönüşen Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ni kapatacağı… 5 Nolu Cezaevi’nin Ergani-Diyarbakır karayolu üzerinde kent dışında yeni yapılacak bir cezaevine taşınacağını… İşkence

Tarih, TKP ve Fahri Petek

/
okuma süresi: 5 dk.

“Yenilenlerin tarihidir bu anlatacağım,tarihleri anlatılmayacak olanların tarihi.Adları sokaklardan adları kitaplardan silinenlerin tarihi.Zalime karşı baş kaldırdıkları söylenmeyecek olanların tarihi,dünyayı değiştirme çabaları yadsınanların tarihi,dünyayı değiştirmeyi bazen başaranların tarihi,unutulmaya razı olmayanların tarihi.” -Francis Combes Tarih, geçmişimizi araştıran bilim dallarından biridir. Tarih, geçmişten ders almamıza, tarihsel ve kültürel zenginliğimizin gün yüzüne çıkmasına yardım eder. Ama bunun için tarih yazıcıları sağlam kaynak ve bilgilere, bilimsel bir bakış açısına sahip olmalı, yanılgı ve yanlışlardan olabildiğince uzak ve tutarlı olmalıdır. Çünkü yalanla yazılan tarih insanları aydınlığa götürmez. Tabi burada tarihçinin bakış açısı, bilgi birikimi, olayları değerlendirme tarz ve yöntemi de çok önemlidir. Her olay, her anlatı, her

Kürdistan ve Sınırları

/
okuma süresi: 7 dk.

“Ben Allahın hikmetinde şaşakaldım:Kürtler dünya devletinde,Acep ne sebeple kalmışlar boynu bükük,Hepsi birden niçin olmuş mahkûm?” -Ehmedê Xanî Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bağdat’a giderken uçakta gazetecilere Kuzey Irak bölgesel yönetiminden “Kürdistan” olarak bahsetti. Tepkiler üzerine biraz çark etse de, aynı anlama gelen “Irak anayasasına göre ülkenin kuzeyinde bir yerel Kürt yönetimi vardır, bunu söyledim” dedi. (25 Mart 2009 tarihli gazeteler.) Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 30 Mart akşamı Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu’na yerel seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı bir değerlendirmede; “Siyasi harita üzerinde durulmalı” deyip, sonra da “Türkiye’nin belli bir bölgesinde DTP’den başka parti kalmadı. Iğdır’ı da aldılar, yani Ermenistan sınırını da aldılar”

Son Teşkilat-ı Mülkiyede Çermik Köylerinin Adları

1 min read

1928 yılında İçişleri Bakanlığı Nüfus Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimizin Adları isimli çalışmada Türkiye’deki tüm vilayetlerin tek tek merkez ve kazalarındaki köylerin sayı ve adları yazılmaktadır. Köy isimleri Latin harfleriyle ve hemen karşılarına ise Arap harfleriyle yazılışları bulunmaktadır Kitabın 591-614. sayfa aralıklarında Diyarbekir Vilayeti’ne yer verilmiştir. Diyarbekir Vilayeti’nin 8 kazası olduğu, bunlar Merkez Kaza, Çermik Kazası, Ergani Osmaniye Kazası, Silvan Kazası, Kulb Kazası, Lice Kazası, (?) (Elimdeki notlar eksik olduğu için 7. ve 8. kazanın isimleri ve bu kazalara ait bilgiler yok. M. Üzülmez) Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı kaza köylerinin adedinin toplam 561 olduğu kaydedilmiştir. Çermik Kazası, Tchérmique

T.C. Devlet Salnamelerinde/ Yıllıklarında Çermik

okuma süresi: 4 dk.

Salname; bir senelik olayları topluca göstermek üzere hazırlanan eserler için kullanılan bir sözcüktür. Türkçeye Tanzimat’tan sonra girmiştir. Farsça “sene” demek olan “sal” ile yine Farsça “mektu”, “kitap” anlamına gelen “name” sözcüğünün birleşmesiyle oluşmuştur. Günümüzdeki karşılığı “yıllık”tır. Batılılar salname veya yıllık karşılığında “annuaire”, “annus”, “annale” ve “almanac” sözcüklerini kullanmaktadır. Salnameler, Osmanlı Devleti’nin yayınlamış olduğu resmî yıllıklardır. Bu yıllıklarda genel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun, özel olarak da şehirlerin yıllık olarak ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim ziraat ile ilgili istatistikî verileri yer almaktadır. Bilgiler kısıtlı olsa bile, salnameler şehir tarihçilerinin, tarihçi ve araştırmacıların başvuru kaynakları arasında sayılmaktadır. İlk zamanlar yüz küçük sayfayı geçmeyen salnameler, sonraları

Tahrir Defterleri’nde Çermik

okuma süresi: 9 dk.

Tahrir , Arapça’da yazım anlamına gelir. Osmanlı Devleti’nde, tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin) yükümlülüklerini belirlemek, vergi tür ve miktarlarını saptamak için yapılan arazi ve yükümlü nüfus yazım işidir. Arazi ve yükümlü yazım sonuçlarının işlendiği defterlere Tahrir Defterleri, sadece yükümlü sayım (tahrir-i nüfus) sonuçlarının işlendiği defterlere ise Esame Defterleri denilir. Osmanlı Devleti’nin varlığı büyük ölçüde köylü kitlelerinin ürettiği tarımsal fazlaya vergi-rant biçiminde el konulmasına dayanıyordu. Devlet, gelir kaybına uğramamak için yöntem olarak tahrirler kullanılmış ve çok sayıda askerî yöneticiye dirlik verilmiştir. Tahrirler, tımar dağıtımının, yani göstermiş olduğu veya göstereceği askerî hizmete karşılık gelir ihsan edilmesi ile irili ufaklı

Arifi Paşa’nın Seyahatnamesi’nde Çermik

okuma süresi: 19 dk.

Yerel tarih araştırmacıları için, Osmanlı belgeleri kısıtlı da olsa bazı bilgiler vermektedir. Osmanlı belgelerinin dışında, Osmanlı devlet adamlarının enderde olsa, yazmış oldukları seyahatnameler de aynı şekilde bizlere bazı bilgiler vermektedir. Arifi Paşa’nın Diyârbekir Seyahatnamesi de, bu çerçevede önemli bir belgedir. Ma’den, Ergani, Diyârbekir, Çermik ve Çüngüş hakkında pek çok bilgi ve gözlemi içermektedir. Seyahatnamenin Arap harflerinden Latin harflerine uyarlanmış/dönüştürülmüş halini, yani Osmanlıcasını iki kaynaktan okudum: Birincisi, Mustafa Öztürk-İbrahim Yılmazçelik’in BELGELER-Türk Tarih Belgeleri Dergisi’nde yer alan çalışmaları; İkincisi ise, M. Şefik Korkusuz’un hazırlamış olduğu Seyahatnamelerde DİYARBEKİR kitabında yer alan metin. Her iki metinde tamamen aynı ve her iki metinde eseri sadeleştirme,

Şerefname’de Çermik Beyleri

okuma süresi: 4 dk.

“Hukkam-ı jı cinsê şahê marınEshabê sımûm û muhredarın Muhran ku dı dın, bı zan ku zehreMıhrê ku dı kın, bı zan ku qehre”(1) -Ehmedê Xanî ŞEREFNAME, Kürtler açısından önemli olduğu kadar, tarihçiler içinde çok önemli bir kaynak eserdir. 1828’de Rus-İran savaşı sırasında General Suştelen İran’ın Erdebil kentini ele geçirdiğinde, Sefavilerin ünlü kitaplığını savaş ganimeti olarak Petersburg’a gönderir. Kütüphanedeki kitaplar arasında Bitlis Hükümdarı Şerefhan’ın kaleme aldığı Kürt Tarihi-Şerefname’nin, 1599’da bizzat Şerefhan tarafından gözden geçirilmiş imzalı bir nüshası da bulunmaktadır. Rus bilim adamları elyazması bu eserin önemini hemen kavrar; 1860’da Akademi Üyesi Veliaminov-Zernov orijinal Farsçasını yayınlar. Sonra, Akademi Üyesi F. Charmoy 1869-1875

1 7 8 9 10 11 15