Tarih - Page 7

/

Eski Zamanlarda Üçevler

                 Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,

okuma süresi: 132 dk.

16. Yüzyılda Çermik’te Faaliyette Bulunan Vakıflar

okuma süresi: 7 dk.

I. GİRİŞ 16.yüzyılda Çermik’te bulunan vakıflarla ilgili bilgileri ancak Osmanlı Arşivi’nde bulunan Tahrir Defterleri gibi defterlerden öğrenebiliriz. Osmanlı, imparatorluk sınırları içersinde düzenli Tahrir Defterleri tutturarak her şeyi kayıt altına almaya çalışmıştır. Tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin, halkın) yükümlülüklerini belirlemek, vergi tür ve miktarlarını saptamak için yapılan arazi ve yükümlü nüfus yazım işidir. Zaten tahrir Arapça “yazım” demektir. Arazi ve yükümlü nüfus sonuçlarının işlendiği deftere Tahrir Defteri (TD) denilmektedir. Diyarbakır imparatorluk sınırlarına dâhil olunca Diyarbakır ile ilgili tahrirler tutulmaya başlanmıştır. Tahrir Defteri (TD) 64: Diyarbakır ve çevresi Osmanlı sınırlarına katıldıktan sonra yapılan ilk tahrirdir. 1518 yılında tamamlanmıştır. Bu

Rüzgâr Makinası, Harman Dökme ve Saman Ufalama Makinası İle Altın Kum Yıkama Makinası Hakkında Rapor

okuma süresi: 5 dk.

Bir Osmanlı Arşiv Belgesi Osmanlıca bu belgeyi Başbakanlık Osmanlı Arşivinden kendim çıkartım ve çevrisinin yapılması için Osmanlıca bilen tarih bilim uzmanı Abdurrahman Üzülmez’e gönderdim.Amca oğlu da, sağ olsun, beni kırmayıp çevrisini yapıp gönderdi. Belgenin çevrisiyle birlikte; “Belgede birkaç sözcük okuyamadım veya okuduğumdan emin değilim. Bazı arkadaşlarıma da gösterdim. Ama zorlandığım yerler konusunda gene de bazı eksiklikler giderilemedi. Çünkü belgenin bir satırı çok yıpranmış ve tabi ki bazı teknik tabir ve özel isimler var. Böyle olunca harfler ve noktaları dahi seçmekte zorlanılan bir el yazısı Arap alfabeli yazıyı çözmek zor” diyerek ek bir açıklamada bulunmuş.Kendisine çok teşekkür ediyorum.***Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeki topraklar;

“Toprak Analar”a Verilen Ödüller Hak Edilmiş Ödüllerdir

okuma süresi: 7 dk.

Arkeolojinin en büyük ödülleri “toprak analar”a verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca verilen 2010 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne arkeoloji alanında yaptıkları çalışmalarıyla ün kazanan iki bilim kadını Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof. Dr. Nimet Özgüç layık görüldü. “Toprak analar” diye nitelendirilen 95 yaşındaki arkeologlar, ödüllerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elinden aldı. Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün şeref üyesi olmayı hak etmiş ender arkeologlardan biri olan 1916 doğumlu Prof. Dr. Nimet Özgüç, Elbistan-Kültepe kazılarındaki eserleri kitaplaştırarak uluslararası başarı kazandı. Aksaray Acemhöyük kazılarında Asur Krallığı’nı ortaya çıkaran çalışmaları ile tarihe geçen Prof. Özgüç, İngiltere, Fransa, Japonya, İtalya ve Almanya’nın birçok üniversitesinde Anadolu Arkeolojisi hakkında

Tarihi Yapıları Kurtarmak İnsanlık Borcudur

/
okuma süresi: 4 dk.

Ocak ayının son haftası “Çüngüş’teki Kilise Kurtarılamaz mı?” başlıklı yazım çeşitli gazete ve web sitelerinde yayınlandı. Bu yazının yayınlanışından önce üyesi olduğum Diyarbekir Yahoo Grubu’nda belli aralıklarla kiliseye ait günde iki adet olmak üzere toplamda 18 adet fotoğrafı ve ardından söz konusu yazımı grup üyeleriyle paylaştım. Yazı ve fotoğrafların yayınlanmasından sonra başta HAYCAR –Hayrat Canlandıran Ve Araştıran Mimar Ve Mühendisler Dayanışma Derneği üyeleri olmak üzere, hem grup üyelerinden, hem de değişik kesimlerden çok sayıda telefonla veya gönderilen mail’lerle çok olumlu mesajlar alarak teselli buldum. Umarım yazım ve fotoğraflar bir işe yarar. Bizler, bu Ermeni kilisesi gibi ne yazık ki halklar

Çüngüş’teki Kilise Kurtarılamaz mı?

/
okuma süresi: 6 dk.

4 Kasım 2010 tarihinde Çüngüş’e (Diyarbakır) gittim. Çarşıda, çay kenarında, tarihi köprü civarında ve kilisenin bulunduğu tepede gezindim. Bol bol fotoğraf çektim. Gezi sırasında gördüğüm kilise harabesi içimi burktu. Üzüldüm. Bir kutsal mekân, bir tarihi yapı bu durumda olmamalıydı. Yakışmıyor. Hele kilisenin içinde bir eşeğin bağlı bulunması, hiç hoş değildi. Kültürümüzde cami, kilise ve havralar kutsal mekândır, tanrının evleridir. Böyle olmamalı. Günahtır. Bu ayıptan bir an önce kurtulmalıyız. Diyarbakır İl Özel İdaresi, Çüngüş Kaymakamlığı, Çüngüş Belediyesi, Çüngüş’ün ileri gelenleri ve esnaf kuruluşları bu tarihi yapıyı restore edip bir kültür merkezi veya daha değişik hizmet verecek bir amaç için kurtarmalıdır mutlaka.

Hîlarlı Hîlar’ın Kitabını Yazdı

/
okuma süresi: 4 dk.

Hîlarlı Huneyin Kaygusuz’un HÎLAR kitabı kitapçı raflarında yerini aldı. Kaygusuz, Hîlar’la ilgili bildiklerini, gördüklerini ve duyduklarını kaleme alarak tarih kokan Hîlar’ı görmeyen ve merak edenler için yazdığını; kitabı yazarken herhangi bir kaynaktan, resmi veya bilimsel bir arşivden faydalanmadığını, tamamen gördüklerine, bildiklerine ve büyüklerinden duyduklarına dayanarak kaleme aldığını; Türkçe yazmakla beraber, halkın konuştuğu anadili olan Kurmancînın (Kürtçenin) yöresel konuşmasına ve ifadesine uygun olmasına özen gösterdiğini kitabında açıklamaktadır. Hîlar, Ergani (Diyarbakır) ilçesine bağlı köylerden biridir. İlçe merkezinin ve Elazığ-Diyarbakır Karayolu’nun 7 km güneyinde dağlara yaslı kayalar arasında yer alır. Hîlar, bugün güneşin parlak, rüzgârın sert, kayaların sağır, mağaraların kör, tarihin suskun olduğu

Nimetlerin Şahı Ekmek ve Gelincik Dağı

/
okuma süresi: 7 dk.

Ekmek/Nan, nimetlerin şahıdır.Ekmek/Nan, insanlar için en hayati besindir.Ekmek/Nan, doğanın insanlara bahşettiği rızkın en güzelidir.Ekmek/Nan, bütün toplumlarda ve inançlarda mübarektir.Ekmek/Nan, evrensel kutsal değerdir. Eskiden, kış aylarında ekmek ve yemeklerimiz aralık denilen, evin iç bölümünde bulunan kara ocakta pişirilirdi. Köylerde ve bazı evlerde halen de böyle pişirilmektedir. Yazları da evimizin önünde kozik dediğimiz yığma taşlardan veya kerpiçten yapılı, etrafı çevrili alan içinde bulunan ocakta, sac üzerinde pişirilirdi. En çok yediğimiz şey ekmek olduğundan, anam her daim bizlere ocakta mayalı ekşili sac ekmeği, mayasız fetir/yufka ekmek ve fetirin biraz daha kalıncası olan mayasız taplama ekmek pişirirdi. Ama sacda pişirilmiş ekşili ekmek her zaman

Zülküf Peygamber’in Makamı Hakkında Kimi İddialar ve Prens Hapik / Harbig Olayı

okuma süresi: 13 dk.

“Tarih, sadece tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli bir şeydir.” –Talleyrand 3 Eylül 2010 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayınlanan “Meryem Ana Kilisesi/Surp Asdvadzadzin İle İlgili Edindiğim Yeni Bilgiler” başlıklı yazımda; V. Bardizaktsi, B. Natanyan ve K. Sirvantsdyants’in raporlarından oluşan ve Palu- Harput 1878 –Çarsancak, Çemişgezek, Çapakçur, Erzincan, Hizan ve Civar Bölgeler 1877–1878– 2.Cilt/Raporlar adlı kitaptan aktardığım “Arğın veya Argıni” ile ilgili kısımda, -dikkat etmişsinizse eğer- çok kısa Zülküf Peygamber’in türbesine de değiniliyordu: “Manastırın üst tarafında, kayanın tam tepesinde Türklerin Zülfü Peygamber [Zülküfül] adlı tekkesi bulunuyor. Tekkede süslü bir de mezar var. Birkaç duacı orada ikamet ediyor. Adak ziyaretine gelenler oluyor. Saygıdeğer Abidin

Meryem Ana Kilisesi [Surp Asdvadzadzin] İle İlgili Edindiğim Yeni Bilgiler

/
okuma süresi: 11 dk.

Sevgili hemşerim Yılmaz Varol’dan Web sitemdeki “iletişim” sayesinde 11.08.2010 günü bir ileti aldım. İletisinde: “Uzun zamandır merak ettiğim bir sorunun yanıtını buldum, sizin de çok sevineceğinizi düşünerek sizinle paylaşmak istedim. Ergani’deki manastırla ilgili sanırım bugüne dek yazılmış en detaylı bilgi V. Bardizaktsi-B. Natanyan-K.Sirvansdyants, Palu-Harput 1878, II. Cilt Raporlar, sayfa: 511–514’te yer alıyor. Dosya ekleyip yollayabileceğim bir mail adresiniz varsa, ilgili sayfaları taratıp gönderebilirim. Selamlar” diye yazıyordu. Bu ileti beni çok duygulandırdı ve sevindirdi. Duygulanmama neden, Yılmaz Varol gibi duyarlı hemşerilerimin var oluşuydu. Sevinmeme neden ise, iletide bildirilen bilgiydi. Sevgili hemşerimden hemen söz konusu kitabın ilgili sayfalarını tarayıp e-posta adresime göndermesini

“5 no’lu Cezaevi: 1980-1984” Belgesel Filmine Dair

/
okuma süresi: 3 dk.

karacadağ eteklerindeişkence fabrikası durmadan çalışıyor: 24 saat.insanlar açinsanlar perişankol geziyor veremhasta her yan,insanlarya ölüyor ya da kalıyor sakat.Zorluyorlartutsak halkımın evlatlarınıtutsak etmeyene derlerse“em-reeet komutaaanııım!” demeye. 1982-1984 yılları arasında ünlü (!) Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde tutuklu kaldım. Kaldığım süre içersinde çok şey yaşadım, çok şey gördüm, çok şey duydum. Çıktıktan sonra da 5 No’luyla ilgili yine çok şey dinledim, çok şey okudum. Yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı anlatmamda sözcüklerin anlamı yetersiz kalır, gücü yetmez. Cezaevinde bulunan tutuklu ve mahkûmların “hiç“leştirilmeleri; onursuz, kişiliksiz birer zavallı mahlûk olmaları hedeflenmişti. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi gerçek anlamıyla tam bir cehennemdi. 6 Temmuz 2010 günü İstanbul’da Seyr-î Mesel Sanat

1 5 6 7 8 9 15