Tarih - Page 6

/

Eski Zamanlarda Üçevler

                 Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,

okuma süresi: 132 dk.

Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Ergani Köylerinin Adları

okuma süresi: 2 dk.

1928 yılında İçişleri Bakanlığı Nüfus Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Son Teşkilat-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları isimli çalışmada Türkiye’deki tüm vilayetlerin tek tek merkez ve kazalarındaki köylerin sayı ve adları yer almaktadır. Köy adları Latin harfleriyle ve hemen karşılarında da Arap harfleriyle yazılmıştır. Kitabın 591-614 sayfa aralıklarında Diyarbekir Vilayeti’ne yer verilmiş ve Diyarbekir Vilayeti’nin 8 kazası olduğu ve bunların da Merkez Kaza, Çermik Kazası, Osmaniye (Ergani) Kazası, Silvan Kazası, Kulb Kazası, Lice Kazası, (Elimdeki notlar eksik olduğu için 7. ve 8. kazanın isimlerini yazamıyorum. M. Üzülmez) olduğu yazılmaktadır. Kitapta Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı kaza köylerinin adedinin toplamda 561, Ergani’ye bağlı köy ve mezra

Şevki (Şewqi) Bey’in Mezarı

okuma süresi: 4 dk.

Kürt siyasi grupları içersinde geçmişte yer almış bazı arkadaşlar zaman zaman benden Şevki Bey’in mezar yerini sorduklarında bu konuda bir bilgimin olmadığını söylemiştim. Bu sormalardan çok sonra, 14-29 Mayıs 2013 tarihleri arasında Ergani’de (Diyarbakır) bulundum. Bu bulunuşum esnasında gazeteci arkadaşlarla sohbet ederken, tesadüfen gazeteci Murat Babacan, Şevki Bey’in Mezarı’nı görüp görmediğimi sordu. Ben de görmediğimi ve nerde olduğunu da bilmediğimi söyledim. Murat, “Abi, ben ve Mehmet Oğuz eski Ergani harabelerini gezerken tesadüfen Şevki Bey’in Mezarı’yla karşılaştık. Hemen fotoğrafını çektik. Fotoğrafı bizde var, istersen sana verebiliriz” diye açıklamada bulundu. Ve Mezarın Ergani-Maden Karayolu’nun kuzey tarafında eski şehir harabelerinin orada bulunduğunu, ama

Bunun Adı Korsanlıktır

/
okuma süresi: 12 dk.

“Başarılı insanların başarısı, bunu elde etmek için kullanmış oldukları yöntem ve vasıtalarla ölçülmelidir.” -La Rochefoucauld Onbin Yıllık Tarihin Tanığı ERGANİ adlı bir kitap elime geçti. Kitap özel bir ajansa hazırlatılmış, büyük boy ve hiçbir masraftan kaçınılmamış. Pahalı cinsinden birinci sınıf kaliteli kuşe kâğıda ofset basılmış. Kitap kapağının üstünde bir yuvarlak içinde “Türkiye Cumhuriyeti Ergani Kaymakamlığı”, alt kısmında ise “Ergani Kaymakamlığı’nın Kültür ve Tanıtım Hizmetidir” yazılmakta. Kapağın ortasında buğday başaklarıyla bezenmiş Hilar mağaralarından bir fotoğraf yer almakta. Künye kısmında ise İzmir’den bir adres ve bazı telefon numaraları yazılmış. Sonra da İmtiyaz Sahibinin Z. Canan Çeçen, Genel Müdürün Z. Canan Çeçen, Yazı

Çığlık, Vahşet ve İsyanın Mekânı: Diyarbakır Zindanı

okuma süresi: 4 dk.

diyarbakır;taşların gibi bir yanın hep karanlık olsa da, sanmıyorumgüneş seni sevdiği kadar başka bir kenti daha sevsin. Diyarbakır ve Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nin benim yaşamımda çok farklı yerleri vardır. Diyarbakır, doğup büyüdüğüm ve umutla kırlangıçların kanadında baharları beklediğim kenttir. Diyarbakır Cezaevi ise, yaşamımın en zor anlarının geçtiği, teslimiyet ve direnmenin at başı gittiği dönemde onurumu korumanın mücadelesini verdiğim cehennemî bir mekândır. Diyarbakır’ı hep sevmişimdir, rüyalarımı süsler. Anılarımda renkli, güzel bir yeri vardır. Diyarbakır Cezaevi ise, tam tersine rüyalarımı zehirler, “hatırladıkça hançerlenir yüreğim”. Bu nedenle, cezaevinde yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı unutmadım, unutmayacağım! Diyarbakır ve Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi ile ilgili her haber,

Uzun Hasan ve Çermik

okuma süresi: 14 dk.

“Her haneden matem sesi yükseldi, o gece onlara kıyamet günü gibi oldu.” Akkoyunlar ve Karakoyunlar sürekli savaşmışlardır. Çermik dâhil savaşın sürdüğü mekânlarda yaşayan ahali ise perişan olmuş, kırıma uğramıştır. Bu savaşın baş aktörlerinden olan Uzun Hasan’ı ve mensubu olduğu Akkoyunları ve bunların Çermikle olan ilişkisini bilmekte yarar vardır. Akkoyunlular XIII. yüzyılın sonlarına doğru, İlhanlı hükümdarı Argon Han (1284-1291) döneminde, Horasan’dan Azerbaycan’a geldiler. Henüz aşiret halindeyken, XIV. yüzyılın sonlarında Azerbaycan, Harput ve Amid arasındaki yerlerde yer tuttu.(1) Sonra Timur’un orduları gökgürültüsü gibi gürleyip şimşekler çakarak Bağdat’a saldırdığında, Bağdat “şehrine öyle bir dolu yağdı ki gül bahçelerindeki ağaçlarda yapraktan eser kalmadı”. Şehir

Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Ergani

okuma süresi: 9 dk.

Bugünlerde yeni edindiğim Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâmesi’ni inceliyorum. İncelemem esnasında Evliyâ Çelebi’nin yaşam hikâyesini ve Seyahatnâmesi’nde yer alan Ergani ile ilgili kısmı okuyucularımla paylaşmanın yararlı olacağı aklıma geldi ve bu yazıyı kaleme aldım. Evliyâ Çelebi, 25 Mart 1611’de İstanbul’da doğmuştur. Tam adı Evliyâ Çelebi Bin Derviş Mehmed Zillî’dir. Çok iyi bir öğrenim görmüş; önce mahalle mektebine, daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi’ne gidip burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun’a devam etmiştir. Okul öğreniminin dışında özel hocalardan Kur’an, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri almıştır. Öğrenimini bitirdikten sonra Saray’da görev almış ve yaptığı

“Medreseden 5 Nolu’ya Nuri Yoldaş”a Dair

okuma süresi: 13 dk.

“Geleceğim, belki 60 yaşında olabilirim. Ama geldiğimde burayı müze olarak göreceğim. Ne ben bugünkü Nuri olacağım, ne de zaman bugünkü gibi olacak. Ben bir gün buraya geleceğim.” (s.9) Takvim yaprakları soluyor, yıllar su gibi akıp geçiyor ama Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nde yaşatılan vahşet ve verilen onur mücadelesi unutulmuyor. Hafıza dosyalarında yaşananları kayıt altına alanlar günü geldiğinde yaşadıklarını bir bir yazıya döküyor. İyi de ediyorlar. Çünkü zulmün ve direnmenin tarihine kayıt düşüyorlar. Bu kayıtlara şimdi bir yenisi daha eklendi: Medreseden 5 Nolu’ya Nuri Yoldaş(*). 5 Nolu Cezaevi ile ilgili kaleme alınan her yazı, her kitap hafızamızı yenilemenin yanında toplumsal hafızanın

Tarihin Hüküm Sürdüğü Mekân: Çermik’ten İzlenimler

/
okuma süresi: 7 dk.

“Şimdi size Heykel’den bir kartal gibi bakıyorumEski günleri bir bir hatırlıyorum.” –Nurettin Değirmenci 17 Mayıs 2012 günü iki haftalığına Ergani’ye (Diyarbakır) annemi ziyarete gittim. Kaldığım bu süre zarfında birkaç kez günübirlik olarak Diyarbakır ve Çermik’e de uğradım. Diyarbakır’da Kitap Fuarı, Ergani’de Hilar, Çermik’te ise bazı tarihî mekânlar dışında akraba ve arkadaşlarımı ziyaret etme imkânı buldum. Bu gezilerimde en kayda değer Çermik gezim oldu. İzlenimlerimi paylaşmak istiyorum. 20 Mayıs sabahı saat 8.30 da Ergani-Çermik arası çalışan minibüsün ön koltuğuna oturdum. Koltuklar dolunca yola koyulduk. Ergani-Çermik arası yaklaşık 35 km. Yol boyunca köyleri, dağları, bahçeleri, tarlaları seyrettim. Geçmişten izler aradım, zaman zaman

“Zincirlenmiş Zamanlar” ve Diyarbakır 5 Nolu

okuma süresi: 6 dk.

zindanların uğultusu kulaklarımı her çınlattığındagün batımı hüznünde yüreğimin derisi yüzülür Türkiye Cumhuriyeti tarihi “zincirlenmiş zamanlar”ın tarihidir. Umumi Müfettişlikler, İstiklal Mahkemeleri, Darbeler, Sıkıyönetimler, Olağanüstü Hal Yönetimleri bunun en iyi kanıtlardır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yaşananlar ise bunların katmerlisidir. Mehmed Uzun, bir denemesinde, insanın kendisine ait olmayan, zorla kendisine dayatılan tutsak zamanı “zincirlenmiş zaman” olarak tanımlamaktadır. “Zincirlenmiş zaman, somut olarak şu; dışarıdan başka birisi (insan, güç, otorite, rejim, ordu, devlet) gelerek size ait olan yaşama müdahale ediyor ve etnik ya da sosyal ya da kültürel ya da tümünü içerecek halde yaşamınızı, kaba güçle, arzuladığı gibi biçimlendirmeye çalışıyor. Müdahalenin gerçekleştiği an, zamanın

Çermik’teki Sinagogla İlgili Bir Şey Yapamaz mıyız?

okuma süresi: 12 dk.

“bize doğunun büyük şiiri kaldısonra derviş defterimiz kapandı” Doğup büyüdüğüm Ergani’de (Diyarbakır) eskiden Ermenilerin yaşadığını Meryem Ana Kilisesi, Kırlar Kilisesi, Papazın Gölü, Papazın Bahçesi, Goconun Tepesi, Arutun Bağı gibi yer isimlerinden ve aile büyüklerimizden Zekeriya amcamın (Zekeriya Üzülmez d.1319/1903-ö.1987) yaşlılığın vermiş olduğu can sıkıntısı ve yalnızlığını gidermek amacıyla zaman zaman çocuklara ve gençlere anlattığı bazı hikâyelerden biliyordum, ama Yahudilere dair hiçbir yer ismi ve anlatı duymadım. Ama Çermik’te Yahudilere dair Faho dedemden (Fahri Değirmenci d.1906-ö.1999) maşatlık ve sinagog sözcüklerini ve bu sözcüklerle tanımlanan yerlerle ilgili çok kısa bazı anlatımlar duymuştum. Zaten çocukluk ve gençlik dönemimizde bizlerin bazı şeyleri bilmesi mümkün

1 4 5 6 7 8 16