Tarih - Page 3

/

Eski Zamanlarda Üçevler

                 Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,

okuma süresi: 132 dk.

Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası

okuma süresi: 6 dk.

Yerkürenin farklı bölgelerinde yiyecek üretimi nerede, ne zaman ve nasıl başladı? Bu soruya yanıt vermeden önce, bu yerlerin, tarihlerin nasıl saptandığı konusuna kısaca değinmek gerekir. Arkeologlar yiyecek üretiminin tarihini, o kazı yerinde bulunan karbonlu maddeleri radyokarbon testinden geçirerek saptarlar. Bu yöntem, her yerde bulunan, hayatın yapı taşı olan karbonun çok küçük bir parçasını oluşturan radyoaktif karbon 14’ün çok yavaş bir şekilde bozunarak radyoaktif olmayan izotopu azot 14’e dönüşmesi esasına dayanır. Karbon 14 atmosferde kozmik ışınlar tarafından sürekli üretilmektedir. Bitkiler atmosferdeki karbonu alır ve bu bitki karbonu, bitkileri yiyen otobur hayvanların, otobur hayvanları yiyen etobur hayvanların gövdelerinin yapı taşlarını oluşturur. Bitki

Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası

okuma süresi: 6 dk.

Madenciliğin başlangıcını, gelişimini, sonuçlarını ele almak için tarihin akışı içindeki dönemeçlerden birini seçmemiz gerekiyor. En uygun olarak 12000 yıl öncesini, yani Neolitik dönemin başlangıcını alabiliriz. Yaşadığımız coğrafyanın tarihini bilmemiz açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Yapılan arkeolojik kazılar sonucu; Diyarbakır-Ergani’de bulunan Çayönü/ Qoteberçem yerleşimi MÖ. 7500-5000, Urfa-Hilvan’da bulunan Newala Çori yerleşimi MÖ. 9000-7500, Batman’daki Çemê Xalan yerleşimi MÖ. 10600-10000 yıllarına tarihlenmektedir. Bu yerleşimler Neolitik dönemin en iyi ve en erken temsilcileridir. Başka bir ifadeyle, bu yerler, uygarlığın Neolitik dönemde/Taş çağında ilk önce bu coğrafyada başladığının en iyi kanıtlarıdır. Yaklaşık olarak 12000 yıl öncesi ile 5000 yıl öncesi arasında Mezopotamya’nın yükselişi Zağros

Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine

okuma süresi: 6 dk.

“Sümer Kervanları Erciyaş ve Ergani’ye uzandığı günden beri, Türkiye’de SERMAYE vardır.”Dr. Hikmet Kıvılcımlı (Türkiye’de Kapitalizm’in Gelişimi, Köxüz Yayınları, Önsöz.) Ergani’nin Maden’le ilişkileri tarihten ve idari, ekonomik, komşuluktan gelmektedir. Tarihten gelen ilişkiler nedeniyle, birçok yerli ve yabancı araştırmacı tarafından ve de tarihi belgelerde çoğu kez Ergani (Diyarbakır) ve Maden (Elazığ) ilçeleri karıştırılmaktadır. Maden’de bulunan bakır madeninin Ergani ismiyle özdeşmiş olması, 1846 yılında Ergani Sancak merkezinin Ergani’den Maden’e taşınması ve bu taşınmayla birlikte isminin Erganimaden Sancağı olarak değiştirilip Sancağın Diyarbekir’e bağlanması, sonra 1926 yılında 1926 tarih ve 877 sayılı yasayla Türkiye’de yapılan yeni idari düzenlemeyle sancak yönetimlerine son verilmesi, Erganimaden Sancağının lağvedilmesi

Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama…

okuma süresi: 7 dk.

“Körün gözünde görme kuvveti olmaz.” -Ferîdüddîn Attâr (Esrârnâme,s.146.) Yerel tarihle ilgilendiğimi bilen kitapevi sahibi bir arkadaşım; “İstanbul’dan Bağdat’a Mektuplarla Bir Anadolu ve Ortadoğu Seyahati 1892” isminde bir kitabın çıktığını, çalışmalarımda faydalanabileceğimi; kitapta Maden, Ergani, Diyarbakır hakkında da bilgiler bulunduğunu ama kendisinin kitabı görmediğini bildirmesinin ardından, incelemeden, internetten sipariş verip kitabı aldım. Evliya Çelebi hariç Osmanlı dönemi seyyahları pek bilinmiyor günümüzde. Bildiğim kadarıyla da zaten sayıları pek fazla değil. Bu nedenle Müslüman bir Osmanlının 1892 yılında İstanbul’dan Bağdat’a yaptığı seyahatle ilgili gözlemlerini merak ederek hevesle kitabı okumaya başladım, ama okumaya başlamamla birlikte hayal kırıklığı yaşadım: Anlatılanlarda dişe dokunur bir şey bulamadım.

Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni

okuma süresi: 7 dk.

Hefaystos (veya Hephaistos) Eski Yunan mitolojisinin önemli tanrılardan biridir. “Tanrılar ülkesi” Olympos’ta oturan “yüceler yücesi” baştanrı Zeus, karısı baştanrıça Hera’nın katkısı olmadan, anasız, tanrıça Atena’yı doğurur. Hera buna çok içerlenir; kıskançlığından, inat olsun diye, o da tek başına, Zeus’un katkısı olmadan, babasız, tanrı Hefaystos’u bir ayağı kısa, topal olarak doğurur. Hefaystos özürlü olduğundan, Hera çok üzülür ve de çok utanır. Dayanamayıp onu bir gün bacaklarından tutup Olympos’taki baştanrılık sarayının penceresinden dünyaya doğru fırlatır. Hefaystos, Ege Denizi’ne, Lemnos adasına düşer. Deniz tanrıçalarından Tetis ve denizkızı Eurinome onu korumaları altına alır. O da burada boş durmaz, düştüğü adada ve denizin dibindeki kızgın

Adnan Aral’ın Ardından…

/
okuma süresi: 4 dk.

Adnan Aral (d.1927) 13 Mart 1979’da vefat etti. Aramızdan ayrılı 37 yıl oldu. Adnan Aral, Ergani(Diyarbakır)’nın zengin ailelerinden Bekir Efendi’nin oğludur. 15 Ekim 1961’de yapılan Genel Seçimlerde Yeni Türkiye Partisi’nden Diyarbakır Milletvekilli seçildi ve dört yıllık milletvekilliği sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu ateşli konuşmalarıyla kısa zamanda tanındı. 1965 seçimlerine katılmayıp Ergani’ye gelerek tekrar avukatlığa başladı. Bana göre hem Osmanlı ve hem de Cumhuriyet döneminde Meclise girebilme şansına sahip olmuşlar içerisinde en iyi, en demokrat ve en aydın Erganili milletvekilidir. Şimdiye kadar Ergani’den parlamentoya girebilmiş milletvekilleri içerisinde, O’nun gibi entelektüel bir birikime sahip milletvekili bir daha seçilmedi: O, yurt

Ergani Hakkında İki Yeni Bilgi

okuma süresi: 5 dk.

Ergani hakkında birçok kitap ve yazı yazdım ve zaman buldukça da edindiğim bilgileri hep paylaştım. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Ergani hakkında yazılı en geniş bilgi benim kitaplarım ve yazılarımda yer almaktadır. Ama yine de benim ve başkalarının yazdıklarının yeterli olmadığına inanıyorum. Ergani tarihinin bütün yönleriyle bilinmesini istiyorsak edindiğimiz tüm bilgi kırıntılarını bir araya getirip paylaşmalıyız. Bu düşünceden hareketle edindiğim iki yeni bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bilgiler aslında eski, ama ben yeni fark ettim. Biri Meryem Ana Kilisesi ile ilgili, diğeri de Ergani Halkevleri hakkında. 1. Meryem Ana Kilisesi İle ilgili Edindiğim Bilgi Ergani ve Meryem Ana Kilisesi/Surp Astvadzadzin/Dêra Meryemayê hakkında benim yazdıklarımda

Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları

okuma süresi: 9 dk.

Zbigniew Brzezinski 26 Mayıs 2017’de 89 yaşında öldü. Dünyamıza kargaşa ve savaş tohumları eken, İslamcı militanlığı dünyanın başına bela eden “mücahitlerin efendisi” bu zatın ölümü size bir şeyler hatırlatıyor mu? Hatırlamak için baştan başlayalım. Hiçbir şey birden olmaz ve her şeyin bir gelişim süreci vardır. Nasıl ki bir fidan bir günde yetişkin ağaç olmuyorsa, nasıl ki bir civciv bir günde büyümüyorsa toplumsal ve siyasal olayların da bir günde şıp diye olması mümkün değil. Her olayın bir öncesi, bir gelişim süreci vardır. Canlılar hücre hücre, toplumsal ve siyasal olaylar gün gün gelişir. Müslümanların çoğunluk olarak yaşadığı coğrafya bugün kan gölü; Müslüman

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Kısa Hikâyesi

okuma süresi: 3 dk.

Mart ayına girdik. Bahar bütün güzellikleriyle geldi/ geliyor. Eğer anlamlarına uygun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Newroz Bayramı’yla taçlanırsa bu bahar bir başka bahar olacak. 8 Mart kadınların, toplumların, halkların kurtuluş mücadelesinde önemli bir yere sahip çok özel bir gün olması nedeniyle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün ortaya çıkış sürecine çok kısa bakmakta fayda var. 16. yüzyılda başlayan yeni tarz üretim ilişkileri 18. yüzyılda olgunluk noktasına vardı: Feodal üretim biçiminden kapitalist üretim biçimine geçildi. Kapitalizmin egemen üretim biçimi oluşuyla, birçok sorunla birlikte kadın sorunu da gündeme girdi. Kadın sorunu konuşulup yazılmaya başlandı, ama kadının “kurtuluşu” düşünülmedi. 1830’lara gelindiğinde Saint

Yer İsimlerinin Değiştirilmesi ve Kâzım Vehbi Oral

okuma süresi: 5 dk.

Yer isimlerinin değiştirilmesine hep karşı çıkar, eleştirir ve eski isimlerinin iade edilmesini isteriz. Çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi biraz kendimize batırmalıyız: Yer isimlerinin değiştirilme nedenlerini, kendi insanlarımızı bu işteki rolünü yeterince bilmiyoruz ve bu konuda kapsamlı ciddi araştırmalar yapmıyoruz. Önce kendimden başlamalıyım. 2000’li yılların başlarında Ergani ile ilgili birçok bilgi ve belge topladım. Sonra topladığım bu bilgi ve belgelerle birlikte bildiklerimi ve anılarımdan bir kısmını harmanlayıp 2005 yılında yayımlanan Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş kitabımı okuyucularla paylaştım. Söz konusu kitabımda “Milletvekilliği Yapmış Bir Şairimiz: Kâzım Vehbi Oral” başlığı altında tanıtıcı bir yazıyla birlikte şiirlerinden de örnekler vererek Kâzım Vehbi Oral’a