Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,
Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine
“Sümer Kervanları Erciyaş ve Ergani’ye uzandığı günden beri, Türkiye’de SERMAYE vardır.”Dr. Hikmet Kıvılcımlı (Türkiye’de Kapitalizm’in Gelişimi, Köxüz Yayınları, Önsöz.) Ergani’nin Maden’le ilişkileri tarihten ve idari, ekonomik, komşuluktan gelmektedir. Tarihten gelen ilişkiler nedeniyle, birçok yerli ve yabancı araştırmacı tarafından ve de tarihi belgelerde çoğu kez Ergani (Diyarbakır) ve Maden (Elazığ) ilçeleri karıştırılmaktadır. Maden’de bulunan bakır madeninin Ergani ismiyle özdeşmiş olması, 1846 yılında Ergani Sancak merkezinin Ergani’den Maden’e taşınması ve bu taşınmayla birlikte isminin Erganimaden Sancağı olarak değiştirilip Sancağın Diyarbekir’e bağlanması, sonra 1926 yılında 1926 tarih ve 877 sayılı yasayla Türkiye’de yapılan yeni idari düzenlemeyle sancak yönetimlerine son verilmesi, Erganimaden Sancağının lağvedilmesi
Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama…
“Körün gözünde görme kuvveti olmaz.” -Ferîdüddîn Attâr (Esrârnâme,s.146.) Yerel tarihle ilgilendiğimi bilen kitapevi sahibi bir arkadaşım; “İstanbul’dan Bağdat’a Mektuplarla Bir Anadolu ve Ortadoğu Seyahati 1892” isminde bir kitabın çıktığını, çalışmalarımda faydalanabileceğimi; kitapta Maden, Ergani, Diyarbakır hakkında da bilgiler bulunduğunu ama kendisinin kitabı görmediğini bildirmesinin ardından, incelemeden, internetten sipariş verip kitabı aldım. Evliya Çelebi hariç Osmanlı dönemi seyyahları pek bilinmiyor günümüzde. Bildiğim kadarıyla da zaten sayıları pek fazla değil. Bu nedenle Müslüman bir Osmanlının 1892 yılında İstanbul’dan Bağdat’a yaptığı seyahatle ilgili gözlemlerini merak ederek hevesle kitabı okumaya başladım, ama okumaya başlamamla birlikte hayal kırıklığı yaşadım: Anlatılanlarda dişe dokunur bir şey bulamadım.
Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni
Hefaystos (veya Hephaistos) Eski Yunan mitolojisinin önemli tanrılardan biridir. “Tanrılar ülkesi” Olympos’ta oturan “yüceler yücesi” baştanrı Zeus, karısı baştanrıça Hera’nın katkısı olmadan, anasız, tanrıça Atena’yı doğurur. Hera buna çok içerlenir; kıskançlığından, inat olsun diye, o da tek başına, Zeus’un katkısı olmadan, babasız, tanrı Hefaystos’u bir ayağı kısa, topal olarak doğurur. Hefaystos özürlü olduğundan, Hera çok üzülür ve de çok utanır. Dayanamayıp onu bir gün bacaklarından tutup Olympos’taki baştanrılık sarayının penceresinden dünyaya doğru fırlatır. Hefaystos, Ege Denizi’ne, Lemnos adasına düşer. Deniz tanrıçalarından Tetis ve denizkızı Eurinome onu korumaları altına alır. O da burada boş durmaz, düştüğü adada ve denizin dibindeki kızgın
Adnan Aral’ın Ardından…
Adnan Aral (d.1927) 13 Mart 1979’da vefat etti. Aramızdan ayrılı 37 yıl oldu. Adnan Aral, Ergani(Diyarbakır)’nın zengin ailelerinden Bekir Efendi’nin oğludur. 15 Ekim 1961’de yapılan Genel Seçimlerde Yeni Türkiye Partisi’nden Diyarbakır Milletvekilli seçildi ve dört yıllık milletvekilliği sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu ateşli konuşmalarıyla kısa zamanda tanındı. 1965 seçimlerine katılmayıp Ergani’ye gelerek tekrar avukatlığa başladı. Bana göre hem Osmanlı ve hem de Cumhuriyet döneminde Meclise girebilme şansına sahip olmuşlar içerisinde en iyi, en demokrat ve en aydın Erganili milletvekilidir. Şimdiye kadar Ergani’den parlamentoya girebilmiş milletvekilleri içerisinde, O’nun gibi entelektüel bir birikime sahip milletvekili bir daha seçilmedi: O, yurt
Ergani Hakkında İki Yeni Bilgi
Ergani hakkında birçok kitap ve yazı yazdım ve zaman buldukça da edindiğim bilgileri hep paylaştım. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Ergani hakkında yazılı en geniş bilgi benim kitaplarım ve yazılarımda yer almaktadır. Ama yine de benim ve başkalarının yazdıklarının yeterli olmadığına inanıyorum. Ergani tarihinin bütün yönleriyle bilinmesini istiyorsak edindiğimiz tüm bilgi kırıntılarını bir araya getirip paylaşmalıyız. Bu düşünceden hareketle edindiğim iki yeni bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bilgiler aslında eski, ama ben yeni fark ettim. Biri Meryem Ana Kilisesi ile ilgili, diğeri de Ergani Halkevleri hakkında. 1. Meryem Ana Kilisesi İle ilgili Edindiğim Bilgi Ergani ve Meryem Ana Kilisesi/Surp Astvadzadzin/Dêra Meryemayê hakkında benim yazdıklarımda
Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları
Zbigniew Brzezinski 26 Mayıs 2017’de 89 yaşında öldü. Dünyamıza kargaşa ve savaş tohumları eken, İslamcı militanlığı dünyanın başına bela eden “mücahitlerin efendisi” bu zatın ölümü size bir şeyler hatırlatıyor mu? Hatırlamak için baştan başlayalım. Hiçbir şey birden olmaz ve her şeyin bir gelişim süreci vardır. Nasıl ki bir fidan bir günde yetişkin ağaç olmuyorsa, nasıl ki bir civciv bir günde büyümüyorsa toplumsal ve siyasal olayların da bir günde şıp diye olması mümkün değil. Her olayın bir öncesi, bir gelişim süreci vardır. Canlılar hücre hücre, toplumsal ve siyasal olaylar gün gün gelişir. Müslümanların çoğunluk olarak yaşadığı coğrafya bugün kan gölü; Müslüman
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün Kısa Hikâyesi
Mart ayına girdik. Bahar bütün güzellikleriyle geldi/ geliyor. Eğer anlamlarına uygun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Newroz Bayramı’yla taçlanırsa bu bahar bir başka bahar olacak. 8 Mart kadınların, toplumların, halkların kurtuluş mücadelesinde önemli bir yere sahip çok özel bir gün olması nedeniyle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün ortaya çıkış sürecine çok kısa bakmakta fayda var. 16. yüzyılda başlayan yeni tarz üretim ilişkileri 18. yüzyılda olgunluk noktasına vardı: Feodal üretim biçiminden kapitalist üretim biçimine geçildi. Kapitalizmin egemen üretim biçimi oluşuyla, birçok sorunla birlikte kadın sorunu da gündeme girdi. Kadın sorunu konuşulup yazılmaya başlandı, ama kadının “kurtuluşu” düşünülmedi. 1830’lara gelindiğinde Saint
Yer İsimlerinin Değiştirilmesi ve Kâzım Vehbi Oral
Yer isimlerinin değiştirilmesine hep karşı çıkar, eleştirir ve eski isimlerinin iade edilmesini isteriz. Çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi biraz kendimize batırmalıyız: Yer isimlerinin değiştirilme nedenlerini, kendi insanlarımızı bu işteki rolünü yeterince bilmiyoruz ve bu konuda kapsamlı ciddi araştırmalar yapmıyoruz. Önce kendimden başlamalıyım. 2000’li yılların başlarında Ergani ile ilgili birçok bilgi ve belge topladım. Sonra topladığım bu bilgi ve belgelerle birlikte bildiklerimi ve anılarımdan bir kısmını harmanlayıp 2005 yılında yayımlanan Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş kitabımı okuyucularla paylaştım. Söz konusu kitabımda “Milletvekilliği Yapmış Bir Şairimiz: Kâzım Vehbi Oral” başlığı altında tanıtıcı bir yazıyla birlikte şiirlerinden de örnekler vererek Kâzım Vehbi Oral’a
İşçiler Örgütleniyor (1939-1950) Kitabı Üzerine
12 Eylül 1980 öncesinde kısa bir süre DİSK’e bağlı Baysen Sendikası’nda Doğu ve Güneydoğu Bölge Organizatörü olarak sendikacılık yaptım. Sendikada çalıştığım dönem devrimci hareketin yükselişte olduğu yıllardı. Bu yükselişe paralel olarak Diyarbakır, Mardin, Siirt, Muş, Bingöl, Van, Hakkâri gibi illerde Bayındırlık Müdürlüklerinde, Karayollarında, YSE (Yol-Su-Elektrik)’de çalışan işçileri DİSK’e bağlı Baysen Sendikası çatısı altında örgütlemeye çalışıyorduk. Unutmam, hüzünlü olmasının yanında, darbelerin gerçek hedefinin kimler olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir: 1980’in Temmuz ve Ağustos aylarında, Hakkâri’de yaptığımız toplantı ve girişimler sonucunda YSE (Yol-Su-Elektrik) işkolunda çalışan işçilerin Türk-İş Sendikası’na bağlı sarı sendikadan ayrılıp, sınıf ve kitle sendikacılığını esas alan DİSK’e bağlı Baysen Sendikası’na
Şavki (Şavqi) Yıldırım’ın Tahrip Edilen Mezarı ve Yitirdiğimiz Değerler
Eylül ayında Ergani (Diyarbakır)’ye gittim. 25 gün kaldım. Annemi, kardeşlerimi, akrabalarımı, arkadaşlarımı, tanıdık ve yaşlı insanları ziyaret ettim. Yeni bir kitap çalışmamla ilgili çok sayıda insanla görüştüm, güzel bilgiler edindim. Ayrıca yeni kitabımda anlatacağım mekânları daha iyi tanımam ve yerinde görüp bilgiler edinmem için bazı mekânları gezdim. Gezilerimden birini de eski tarihi Ergani şehir harabeleri, Karaçortan, Halbostan, Venk ve Deli Kilise güzergâhındaki tarihî ve doğal güzelliği olan yerlerde yaptım, bol bol fotoğraflar çektim. Kardeşim Şahin’le birlikte Makam Dağı’nın alt kısmında bulunan Zukar Efendinin Bahçesi’nde gezip Karaçortan’ın soğuk buz gibi suyundan içtikten sonra Tavuklar Bağı’na doğru yol alırken Şevki (Yıldırım) Bey’in