Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,
30 Ağustos’un Düşündürdükleri
Tarih kitapları nedense hep sultanları, padişahları, beyleri ve paşaları anlatır. Kurtuluş Savaşı’nı da Türk kurtuluş savaşı olarak anlatır. Ben, bunların dışına çıkarak kendileri hakkında çok şey duyduğum insanları; kanıyla canıyla cephelerde savaşmış, ama tarihleri, hikâyeleri yazılmamışları: İbrahimleri, Seferleri, Recepleri, Hüseyinleri, Ömerleri, Cemalleri, Kamberleri anlatmaya çalışacağım. Çünkü onların hikâyesi, bir anlamda Ergani’nin, Anadolu’nun, Kürt ve Türk halkının hikâyesidir. “Seferberlik” ilan olunca, yediden yetmişe, Anadolu’nun dört bir yanından savaşmak için askerler toplanır; adı sanı duyulmadık cephelere gönderilir. Tüm cephelerde insan kırımı yaşanır. Ölenlerin yerine yeni askerler istenir… Binlerce insan cephelere gider! O günler, zor günlerdi. Gidenler, çok zor günler yaşadılar. Bedeli ağır
Muhabirimiz Bildiriyor: Eli Kanlı Katil Uzmanlık Eğitiminde
M. Fırat(*)/ Diyarbakır ATILIMTürkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi organı, 15 Ağustos 1986 Diyarbakır Askeri Ceza ve Tutukevi’nde Emniyet Amirliği görevinin yanısıra zaman zaman daha değişik görevlerde de bulunan Ali Osman Aydın “mesleki bilgi ve becerisini” artırıp, geliştirmek için Amerika’ya gönderildi. Ali Osman Aydın, Diyarbakır Ceza ve Tutukevi’nde Necmettin Büyükkaya’nın da içinde yer aldığı 62 (ki daha sonra yetkililer 33 kişinin öldüğünü resmen itiraf etmek zorunda kaldılar) yurtseverin ölümünden şu ya da bu şekilde sorumlu, eli yurtsever kanına bulaşmış, her olayda parmağı olan bir katildir. Ali Osman ki, devrimcilerin, Kürt yurtseverlerin ve komünistlerin savunmalarını engelleyen, savunma hakkını çiğneyen, tutukluları duruşma salonundan