Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,
“Bira mı, Ekmek mi Tartışması”na İlişkin Aldığım Mektuplar
Geçen hafta Ergani Haber’de “Braidwood’un Bira mı, Ekmek mi Tartışması” başlıklı yazım yayınlandı. Yazı daha önce bir Web sitesinde yayınlanmıştı. Web sitesindeki yayından sonra elektronik postayla yazıya ilişkin birkaç mektup aldım. Bu mektuplardan beş tanesini yorumsuz bilgilerinize sunmak istiyorum. Ayrıca, eleştiriye her zaman açık olduğumu, olumlu veya olumsuz sizlerden gelecek eleştiri, öneri ve düşünceleri en iyi şekilde değerlendireceğimi de bilmenizi istiyorum. Aldığım mektuplardan birkaçı:1. Mektup:Sevgili Müslüm Bey,Yolladığınız not ve ekteki yazınız için teşekkür eder, aynı zamanda, birçok meslektaşımızın ulaşamadığı üst düzeye vardığınız için de ayrıca kutlarım. Bence çok güzel toplamışınız.Ben size bir kaç yayın adı daha vereyim, ileride işinize yarayabilir:1)Katz,
Gertrude Bell ve Batı’nın İstihbarat Çalışmaları
Üç haftadır üst üste Gertrude Bell hakkında yazdığım yazıyla birlikte Diyarbakır -Ergani- Maden güzergâhındaki yazdığı günlük ve mektupların yaptırdığım çevrileri yayınlandı. Bu konu, siz okuyucularıma sıkıntı verdiyse özür dilerim. Amacım, Ergani ile ilgili yazılı metinleri gün yüzüne çıkartarak toplumsal hafızamızın yeni bilgilerle donanması ve ileride araştırma yapacak olanlara kaynak oluşturmasıdır. Gertrude Bell konusunu tam kapatacakken, 25 Mart 2007 tarihinde dayım Nurettin Değirmenci İstanbul’a beni ziyarete geldi. Konuşmalarımız esnasında söz Gertrude Bell’den açıldı. Dayım, kendisinin 2005 yılında Irak’ta ABD askeri tesislerinde çalışırken tuttuğu günlüklerde Gertrude Bell ile ilgili bir yazı yazdığını ve göndereceğini söyledi. İki gün sonra da “İki Bayan” başlıklı
Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -III
Yazının öncesi:Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -IGertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -II Diyarbakır’dan ayın 4’ünde Cuma günü ayrıldım, ve ucu bucağı olmayan bir ovada sıkıcı bir yolculuk yaptım. Neşeli bir düğünün yapıldığı tepenin altındaki küçük bir köyde Tarmur’de (Termül-Aşağı Kuyulu M. Üzülmez) kamp kurduk. Geceleyin komşu köyün sakinler fırsattan yararlanıp bir katırı çalmaya kalktılar. Zaten artık aşina olduğum tüfek sesiyle uyandım. Korumalarım ve Fattuh’un tüfeklerine fişek sürdüklerini işitene kadar ilgi göstermedim, daha sonra neler olduğuna baktım. Ama bundan fazla bir şey olmadı, ben tekrar uyudum. Ertesi sabah damadın köyünden gelini almak için geçtik. Gelin tepeden tırnağa parlak mor-kırmızı
Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -II
Yazının öncesi: Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -I Tarmur köyünün (Tarmur: Diyarbakır-Elazığ karayolunun 200 m. kuzeyinde Geyik İstasyonu’na yakın olan Ergani’nin Termül-Aşağı Kuyulu köyü olmalı.-M. Üzülmez) dışarısında, düğün şenlikleri münasebetiyle bir günümüzü burada harcadık. Eğlenceler şafak sökene kadar sürdü. Komşu köylerdeki halk, silahlarla ateş edilmesiyle birlikte biraz ürktüler. Gün ağarınca düğün alayı bitti ve yerini derin bir sessizlik aldı. Daha sonra; gelin, ipekten yapılmış duvağın içerisinde kocasının evine kadar uğurlandı. Gelin uğurlandıktan sonra, Arghana (Ergani) tepesine doğru yola koyulduk. Dik bir yolun kenarından, Ermeni manastırına doğru ilerlemeye devam ettik. Buradan manzara çok güzel ve büyüleyici görünüyordu. Yolculuğumuz esnasında papazla
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Ergani
Hazırlayan:Müslüm Üzülmez İçindekilerI. SunuşII. Osmanlı İmparatorluğu’nun İdari Yapısı ve Ergani SancağıIII. Osmanlı Belgeleri1) KanunnâmelerA) Yavuz Sultan Selim Devri Kanunnâmeleri’nden Ergani Sancağı KanunnâmesiB) Kanuni Devri ve Ergani Vilâyet Kanunnâmeleri2) Tahrir Defteri3) Muhimme Defteri4) Osmanlı Belgelerinden oluşan iki kitapta Ergani5) Salnameler1310H/1308R/(1892M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1312H/1310R/(1894M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1313H/1311R/(1895M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1314H/1312R/(1896M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1315H/1313R/(1897M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1316H/1314R/(1898M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye1317H/1315R/(1899M) Salname-i Devlet-i Aliye-i Osmaniye EklerI. 1925-1926 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devlet SalnamesiII. 1926-1927 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devlet SalnamesiIII. 1927-1928 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devlet SalnamesiIV. 8 Teşrinievvel 1927 Tarihli Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibariyle Türkiye NüfusuV. 1928 Tarihli
Gertrude Bell’in Yazılarında Diyarbakır, Ergani, Maden -I
Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri başlıklı yazımda Gertrude Bell’in Meryem Ana Kilisesi avlusunda çektiği fotoğrafı vermiş, sonra da kiliseyle ilgili düşüncelerimi yazmıştım(23 Şubat 2007/ Ergani Haber). Bu yazımda ise, Gertrude Bell’in kendisini kısaca tanıttıktan sonra, Amurath to Amurath (1911) kitabında yer alan Zâkhô to Diyârbekir – Diyârbekir to Konia (Zako’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Konya’ya) başlıklı yazısından Ergani ve Diyarbakır ile ilgili kısmı, babasına ve annesine yazdığı mektupların Türkçe çevrilerini bilgilerinize sunmak istiyorum. Ama önce Gertrude Bell’i tanıyalım. Gertrude Bell, 1868 yılında ABD’de doğdu, fakat çok genç yaşta, ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşındı. İlk eğitimini evde ve daha sonra bayanların üniversite eğitiminin yaygın olmadığı dönemde,
“Arkeolojinin Politikası ve Politik Bir Araç Olarak Arkeoloji”
Başlık, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın yayınlanan yeni kitabının adıdır. Prof. Dr. M. Özdoğan, yüzümüzü ak eden bilim insanlarımızdan biridir. Yurtiçi ve yurtdışında arkeoloji biliminin sorunları, politikası, gelişimi ve uygulamaları üzerine toplantıdan toplantıya koşan, bilimsel yayın organlarında sürekli yazılar yazıp düşünce üreten, peş peşe kitaplar yayınlayan, sempozyum ve konferanslarda konuşmalar yapan, ilerlemiş yaşına rağmen halen çeşitli bölgelerde kazılar yapan veya yöneten enerjik bir bilim insanımızdır. Halet Çambel’le birlikte Ergani’ye çok emek vermiştir. Ergani Çayönü’nde (Qotê Ber Çem’de) kazılarda ele geçen bulguları bilimsel yöntemle tek başına veya ekip arkadaşlarıyla birlikte yorumlayıp araştırma raporları, makale ve kitaplarla Ergani, Hilar ve Çayönü isimlerinin dünya
Birinci Dünya Savaşı’nda Şehit Düşen Erganililer Kimlerdir?
Haber-Yorum 23 Nisan kutlama şenlikleri başladı. “23 Nisan”, 23 Nisan 1920’te “Egemenlik kayıtsız şartsız milletinindir” şiarından hareket edilerek toplanan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gündür. Demokratik bir cumhuriyet özlemiyle halkımızın 23 Nisan Bayramı’nı kutlarken, elime geçen Milli Savunma Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu bir CD’den çıkarttığım Erganili Şehitler Listesi’ni (Tablo-1) ve Diyarbakır Anıtpark’taki plâketler üzerinde yazılı isimlerden hazırladığım Milli Mücadele Gazileri Listesi’ni (Tablo-2) kamuoyunun bilgisine sunarak, bu anlamlı güne -azıcık da olsa- bir katkımın olmasını istiyorum. Bir bilen var mı, Osmanlı İmparatorluğunun yenilgisini hazırlayan Birinci Dünya Savaşı’na Ergani’den kaç kişi askere gönderildi? Bu gidenlerin kaçı döndü, kaçı esir düştü, kaçı firar
R. J. Braidwood’un Bira mı, Ekmek mi Tartışması
Biranın tarihi çok eskidir, anayurdu da Mezopotamya’dır. Örneğin; Sümerlerde bira çok sevilen, bolca içilen bir içkidir. Sümer’de, MÖ. 6000’den başlayarak bira yapımı bir endüstri olma yolunda ilerlemiş ve çok ileri bir aşamaya gelmiştir. MÖ. 3500 tarihli bir tablette on altı çeşit biranın içildiğine dair bilgiler var. Sümerler birayı sadece sarhoşluk yarattığı için değil; “ilaç, ayin, mit” konulu tabletlerin bulunması, biranın keyif yaratmanın yanında, şifa niyetine sağlıkta; törensel etkinliklerde, dini ayinlerde de kullanıldığını gösterir. Ninkasi adında bira Tanrıçaları bile var; anlamı, “ağız dolduran hanım”dır. Arkeolojik kazılarda bulunan Ninkasi’ye İlahi tabletindeki bir bölümde şunlar yazılmakta: “Sen büyük, tatlı arpa mayasını iki eliyle
“Hilar, Yerleşim Yeri Değil, Tapınak Merkeziydi”
Geçen hafta yeni yazmakta olduğum On Bin Yıllık Tarihin Tanığı: HİLAR kitabıma ilişkin Yılmaz Değirmenci’nin yazmış olduğu “Tarih Hilar’da Başlar” yazısına yer vermiştim. Bu hafta, Nurettin Değirmenci’nin şahsıma yazdığı bir mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum: “Sevgili Müslüm, Sınırlandırılmış kavrama, “Bilgi” adı verilir. Kavramlar iki türlü sınırlandırılır:a-Basit sınırlandırma olur; basit bilgiler elde edilir.b-Evrensel ölçü ile sınırlandırma yapılır; evrensel (bilimsel) bilgi ortaya çıkar. Ne yazık ki, günümüzde, bütün oluşumları bilimsel bilgilerle tanımlayamıyoruz; çünkü, belleklerde yeterli bilimsel bilgi yoktur. Bu durumda, basit bilgilerden yardım alırız. İnsanlar, doğadaki bütün oluşumları kavramlarla tanır.Basit bilgiler oluşumları tahrip eder. Başka?1-İnsanlar, sahip oldukları kavramları (basit ya da bilimsel bilgileri)