Üçevler’de herkesin yerine nöbete kalan Anam Hava Üzülmez’e… hüzün sarıncakayan bir yıldız gibi düşersin aklıma.ahhh… üçevler…dut ağacının gölgesinde kaldı gençliğim. Üçevler; Makam Dağı’ndan bazen çok sert, bazen de serin esen rüzgârların dokunuşuyla okşanan, yaşamımda geçmişe doğru uzanan biraz puslu, biraz silik,
“Kendi Halkını Yiyenlerin Toprağı”
“Fırat ve Dicle’nin harap kıyılarını,Zararlı otlar kaplamış.Hiç kimse sokağa adım atmıyor artık,Ve neşeyle dolaşmaya çıkmıyor.Çayırdaki sığırlar,Ne süt ne de yağ veriyor,Anaç koyunlar doğurmuyor,Tüm ülke korku içinde.” MÖ. 2000’li yıllarda Sümerlerce yazılmış Gılgameş Destanı’nda, günümüzde sıkça Ortadoğu diye anılan, ama tarihte Mezopotamya olarak bilinen Dicle ve Fırat arasında yaşanan Tufan bu dizelerle anlatılmaktadır. Destanda anlatılan tufan, doğal bir tufandır. Günümüzde ise, Ortadoğu veya Mezopotamya’da başka bir tufan var. Bu tufan, doğaya ihanetin yanında, yöneticilerin halkına ihanetinin sonucu yaşanmaktadır: İnsan, doğa ile uyum içinde yaşadığı ölçüde; yöneticiler, halkının çıkarlarını koruduğu sürece var olur. Tarih boyunca; elinde ıslık çalan keskin kılıcı, altında hızlı
Şevki Bey ve Hakkındaki Kimi Bilgiler
Bu yazı, Çayönü’nden Ergani’ye Uzun bir yürüyüş kitabımda var olan bir eksikliği gidermek için kaleme alınmıştır. Kitabımda babamın amcası Zekerya Üzülmez’den Şeyh Sait İsyanı ile ilgili duyduklarımı yazmaya çalışmıştım. Zekarya Üzülmez’in Şeyh Sait İsyanı ile ilgili anlattığı olaylardan biri de “Şevki Bey’in öldürülmesi” olaydı. Sonradan, bu olayın sadece babamın amcasının anlatımlarına dayanarak tek taraflı bir anlatımının doğru olmadığını ve çok yönlü araştırılması gerektiğini hayatın kendisi öğretmiş oldu. Şevki Bey dediğimiz, bugünkü Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım’ın dedeleri oluyor. Ergani’de ilk belediye başkanlığını yapmış bir kişidir. 1920’li yıllarda tam bir derebeyi, astığı astık kestiği kestik; yiğit ve gözü kara bir
Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni
Hefaystos (veya Hephaistos), Eski Yunan mitolojisinin önemli tanrılardan biridir. “Tanrılar ülkesi” Olympos’ta oturan “yüceler yücesi” baştanrı Zeus, karısı baştanrıça Hera’nın katkısı olmadan, anasız, tanrıça Atena’yı doğurur; Hera, buna çok içerlenir; kıskançlığından, inat olsun diye, o da tek başına, Zeus’un katkısı olmadan, babasız, tanrı Hefaystos’u bir ayağı kısa, topal olarak doğurur. Hefaystos, özürlü olduğundan, Hera, çok üzülür ve de çok utanır. Dayanamayıp, onu bir gün bacaklarından tutup Olympos’taki baştanrılık sarayının penceresinden dünyaya doğru savurur. Hefaystos, Ege Denizi’ne, Lemnos adasına düşer. Deniz tanrıçalarından Tetis ve denizkizı Eurinome onu korumaları altına alırlar. O da burada boş durmaz; düştüğü adada ve denizin dibindeki kızgın
Sofibekirler ve Bilgi Kırıntılardan Tarih Yazmak
Geçen hafta Ömer Kemal Ağar’ın 1938 yılında İstanbul’da Ülkü Basımevi tarafından basılan Maden İli kitabına değinmiştim. Özetle, kitabın ırkçı, Turancı bir anlayışla kaleme alındığını, ama başta Maden olmak üzere Bölgeyle ilgili bazı verileri de içerdiğini yazmıştım. Bu kitapta beni birinci derecede ilgilendiren bir bilgi de var. Diyor ki: Osmanlılar zamanında; “Bakır madeni etrafını Eğil ve Çermik hâkimleri muhafaza ve müdafaa ederlerdi. Bunları tayin etmek ve azleylemek hakkı maden eminlerine verilmişti. Geban ve Ergani madenlerine giden hazineyi salimen götürmek vazifesi Dedeşli, Selmanlı, Çoşkurutlu, Ayhanlı, Sofiler (siyahlaştırma bana ait.- M. Üzülmez) ve Kulikak cemaatlerine verilmişti.” (s: 42) Burada bahsi geçen Sofiler kimdir?
Ömer Kemal Ağar’ın “Maden İli” Kitabı
Bu yazımda Maden İli kitabını biraz tanıtıp, bir iki alıntı yaparak kitabın karakteri ile ilgili ipuçları vermeye çalışacağım. Maden İli kitabını Ömer Kemal Ağar yazmış. İstanbul’da Ülkü Basımevi tarafından 1938 yılında basılmış. Fiyatı: 50 kuruş. Kitabın içinde yer alan konu başlıkları şunlar: Maden Hakkında Toplu Malûmat (Madenin Beşeri Vaziyeti, Dil ve Din, Nüfus, Madenin İktisadi Durumu, Yollar, Ticaret, Madenin Mali Durumu, Madende Asayiş, Sağlık Durumu, Madende İçtimaî Durum ve Kültür), Türklerde Madencilik, Maden Nasıl Bulunur, Madenlerimiz Refah ve Saadet Kaynağıdır, M.T.A. Enstitüsü Ne Yapar, Ergani Bakır Madeni, Krom Madeni, Etibank’ın Vazifesi, Maden Folkloru, Türk Milletinin Tarihine Kısa Bir Bakış. Kitap,
Ergani Tren İstasyonu Açılalı 80 Yıl Oldu
gece oluncakaranlık gecelerin o kalbe işleyen sessizliğinde;sevgilileri kavuşturan, sevgilileri ayırandünya’nın bir ucundan gelip, başka bir ucuna gidenve her ergani istasyonu’ndan geçtiğindeyüreğimden bir parçayı da birlikte götürenkara trenlerin sesini hiç dinlediniz mi? Ergani İstasyonu/Tren Garı 15 Kasım 2007 tarihinde 80. yılını tamamladı. Ergani İstasyonu’nun/Tren Garı’nın 80 yıl önce hizmete girdiğini kaç kişi biliyor acaba? Ergani’ye ilk tren geldiğinde insanlarımız hayretleriyle birlikte treni şöyle tanımlamışlardı: “Ne iteleyeni, ne çekeni var. Demir evler, demir raylar üzerinde kendi kendine gidiyor.” Diyarbakır-Ergani-Elazığ-Pertek demir yolu hattı yapımında, babamın amcası Zekeriya Üzülmez ve onun ustası Ermeni Xaço Usta’nın azımsanmayacak emeği vardır. Bu iki inşaat ustası, tünel ve
Henry C. Barkley’in Diyarbakır-Ergani Maden İzlenimleri
17., 18. ve 19. yüzyıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybettiği, parçalanmaya gittiği yüzyıllardır. Bu yüzyıllar, aynı zamanda Batılı birçok gezginin, araştırmacının, mühendisin, arkeologun, planlamacının, istihbaratçının, askeri danışman veya uzmanın Mezopotamya ve Anadolu’da cirit attığı, ilgi duyduğu yüzyıllardır. Sestini, William Heude, William Francis Ainsworth, Vital Cuinet, Gertrude Bell, Ellsworth Huntington, Helmut Von Moltke… en çok bilinenleridir. 19. yüzyıl gezginlerinden Henry C. Barkley’de bunlardan biridir. Henry C. Barkley, çok mahir bir İngilizdir. Asıl mesleği mühendislik olup, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk demiryolunu döşeyendir. Uzun yıllar Balkanlar’da ve Anadolu’da bulunmuştur. Gezdiği ve gördüğü yerlerle ilgili bir yandan teknik raporlar düzenlerken, diğer yandan da sosyal ve ekonomik
Tahrir ve Mühimme Defterleri
Tahrir, Arapça’da “yazım” anlamına gelir. Osmanlı Devleti’nde, tahrir, toprağın mülkiyet ve tasarruf hukukunu, reayanın (ahalinin, halkın) yükümlülüklerini belirlemek, vergi tür ve miktarlarını saptamak için yapılan arazi ve yükümlü nüfus yazım işidir. Arazi ve yükümlü yazım sonuçlarının işlendiği defterlere Tahrir Defterleri denir. Sadece yükümlü sayım (tahrir-i nüfus) sonuçlarının işlendiği defterlere ise Esame Defterleri denilir. Osmanlı Devleti’nin varlığı büyük ölçüde köylü kitlelerinin ürettiği tarımsal fazlaya vergi-rant biçiminde el konulmasına dayanıyordu. Bunun gelir kaybına uğramaksızın gerçekleştirilmesi, en az artık aktarılmasıyla olabildiğince çok askerî yöneticiye dirlik verilmesi ve de merkezî hazinenin beslenmesi için başlıca yöntem tahrirlerdir. Tahrir, tımar dağıtımının, yani göstermiş olduğu veya göstereceği
Molla Gürani Türk mü, Kürt mü?
2 Mart 2007 tarihli Ergani Haber ve 14 Mart 2007 tarihli Yeni Yurt (Diyarbakır) gazetelerinde “Fatih Sultan Mehmed’in Hocası Molla Gürani, Erganili mi?” başlıklı araştırmam birinci sayfadan haber olarak yayınlandı. Ardından 18 Mart 2007 tarihinde http://www.gonulsitesi.net sitesinde yayına konuldu. Yayınlanan bu araştırmamda özetle: I. İslam Ansiklopedisi’nde, Molla Gürani’nin hem doğum tarihi hem de doğum yerinin tartışmalı olduğu, ancak bazı kaynaklarda doğum yerinin İran’da bulunan İsferâyin veya Kuzey Irak’ta bulunan Şehrezûr’da, İslâm bilgini Burhânuddin Ebu’l-Hasan İbrahim el-Bikaî’ye göre de Diyarbakır-Ergani sınırlar içersinde bulunan Hilar köyünde doğduğu (TDV Yayınları, Cilt 30, s. 249); II. Doç. Dr. Sakıp Yıldız’ın Fatih’in Hocası Molla Gûrâni
Vital Cuinet ve Maden
Vital Cuinet hakkında daha önce, hem Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş adlı kitabımda ve hem de 22/12/2006 tarihli Ergani Haber gazetesinde yayınlanan Vital Cuinet ve Çermik başlıklı yazımda bilgi vermiştim. Ama kısaca yine değinmekte yarar var: Vital Cuinet, bir Fransız. 18. yüzyıl başlarında Duyun-u Umumiye adına Osmanlı kentlerinin ekonomik, sosyal ve kültürel envanter çalışmalarını yapmakla görevlendirilmiştir. Duyun-u Umumiy, Osmanlıya borç vermeden önce Osmanlı’nın nesi var nesi yok diye bir envanter çalışması yaptırmak istemiştir. Vital Cuinet’in yaptığı envanter çalışmaları daha sonraları 1892 yılında Paris’te La Turquıe d’Asıe Géographıe Admınıstratıve [Asyanın Türkiye’si –İdari Coğrafıya(sı)] ismi altında kitap olarak Fransızca yayınlamıştır. Yayınlanan bu