Bu hafta, İstanbul’da Sivaslı bir arkadaşımda gördüğüm ve fotokopi örneğini aldığım bir belgeden, daha doğrusu bir kitapçıktan söz etmek istiyorum. Bu kitapçığın ismi: Elâziz Bakırmadeni Kazası Halk Türküleri. Kitapçık 1937 yılında İstanbul’da Resimli Ay Matbaası T.L. Şirketi’nde basılıp, Elâziz Halkevi Neşriyatından 10.
İnsanevladı, zaman içinde, doğaya ve çevresine hükmeden bir varlık olmuştur. 17. yüzyılın ortalarına doğru filizlenen ve giderek büyük bir ivme kazanan teknoloji, endüstriyel gelişmenin itici gücü olmuştur. Ancak bu gelişmenin çevresel maliyeti çok yüksek olmuştur; hızla artan çevresel baskılar, sorunlar dünyamızın bazı
Kamus-u A’lâm Osmanlı’dan günümüze kalan önemli belgelerden biridir. 1850–1904 yılları arasında yaşayan tarihçi ve dil bilimci Şemsettin Sami tarafından, 1889’da kaleme alınmıştır. Tarih, coğrafya ve özel adlardan oluşmaktadır. Ve Kamus-u A’lâm de, Ergani’de anlatılmaktadır. Şemseddin Sami’nin yazdığı Kamus-u A’lam’in kapağı.İkinci Cilt, İstanbul,
Rüya mıydı hepsi, yoksa şimdi mi rüyadayım. Maden, Bakır Maden İşletmesi sayesinde eskiden çok şen, canlı bir ilçeyken, bugün Bakır İşletmesi‘nin kapatılması ve faaliyetine son verilmesi nedeniyle eski canlılığını yitirmiş, yoğun göç veren cansız bir ilçe konumuna düşmüştür. Bakır cevherleri tükendi diye
15-26 Nisan 2006 tarihleri arasında Rusya’nın St. Petersburg/ Leningrad kentinde bulundum. Sonrasında “St. Petersburg/ Leningrad İzlenimleri” başlığı altında kaleme aldığım izlenimlerim 26 Mayıs-30 Haziran 2006 tarihleri arasında Ergani’de haftalık yayınlanan Ergani Haber gazetesinde, 13-20 Haziran tarihleri arasında da Diyarbakır’da günlük olarak yayınlanan
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede hükümetler, partiler, sivil toplum kuruluşları, entelektüel çevreler yaygın biçimde “Yerel ve Yerel Yönetim nedir?” sorusuna yanıt aramaktadırlar. Avrupa Birliği’nin demokratikleşme beklentileri, ulus devletin geleceğine ilişkin kuşkular, “kamu”ya ilişkin yeni yaklaşımlar ve özellikle HABİTAT süreciyle ortaya çıkan
Küreselleşen bir dünyada insan hakları refah düzeyinin ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi ve korunmasında en temel değerdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, 1993’de, Viyana’da toplanan Dünya İnsan Hakları Konferansı’nı açarken, insan haklarının hem evrensellik iddiası taşıyan hem de tarihsel olan ölçütler, dolaysıyla değerler olduğunun
Geçtiğimiz günlerde iki kongreye katıldım. Birincisi, Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda 17-19 Mayıs 2006 tarihleri arasında düzenlenen “6. Uluslararası Boya, Vernik, Mürekkep ve Yardımcı Maddeler Sanayi Kongresi ve Fuarı (Boya 2006)”. İkincisi, 25-28 Mayıs tarihleri
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.“ (Anayasa -Madde 56) Kentler, bulundukları doğal yerleşim yerinde temin edemedikleri ihtiyaçları gidermek amacıyla civar bölgede yaşayan insanlar tarafından, müşterek, ilkin
“Fırat ve Dicle’nin harap kıyılarını,Zararlı otlar kaplamış.Hiç kimse sokağa adım atmıyor artık,Ve neşeyle dolaşmaya çıkmıyor.Çayırdaki sığırlar,Ne süt ne de yağ veriyor,Anaç koyunlar doğurmuyor,Tüm ülke korku içinde.” MÖ. 2000’li yıllarda Sümerlerce yazılmış Gılgameş Destanı’nda, günümüzde sıkça Ortadoğu diye anılan, ama tarihte Mezopotamya olarak