Yanlışı doğru (ya da eğriyi doğru) gibi göstermeye çalışanlarKendi kendilerini kandırdıkları gibi başkalarını da kandırmaya çalışır. Kalemim bugünlerde sanki bana gücendi. Harfleri bir biri ardınca sıralamıyor. Sözcükler havada asılı kalıyor. Rahmet damlaları gibi beyaz kâğıtlara/ bilgisayar ekranına damlamıyor. Bu sıkıntıya katlanarak yine
Bu yazımda dünyaca ünlü Rus yazar Anton Çehov’u anlatmaya çalışacağım. Çehov, despot bir babanın ve kişiliği sinik bir annenin çocuğu olarak 1860 yılında Rusya’nın Taganrog şehrinde dünyaya gelir. Cin gibi altı kardeşiyle birlikte zorluklar içinde yaşar. Zor koşullar ve baba baskısı kendisini
Yılbaşı arifesinde gül, bülbül ve yılbaşına dair “Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül?” başlıklı yazım yayımlandıktan sonra birçok yazı ve mesaj aldım. Bunların çoğunda övücü şeyler yazılıydı, fakat kardeşlerim Şadan ve Ali Haydar’dan gelenler farklıydı. İçeriği zenginleştiren özellikler taşıyorlardı. Şadan gönderdiği
Çok okuyan, az yazan biriyim. Okumak benim için olmazsa olmaz bir şey. Sürekli okurum. Bazen belli konulara dair (tarih, bilim, felsefe, din, siyaset gibi…) kitapları ya da kimi yazarların kitaplarına yoğunlaşarak peş peşe okurum. Bu aralar da bolca Stefan Zweig’in kitaplarını okuyorum.
ABD Başkanı Trump’un talimatıyla İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi üzerine ateş üzerinde olan Ortadoğu kazanı tümden kaynamaya başladı. Yapılan, ABD karşıtı olan ya da ABD’nin çıkarlarına zarar verebilecek devletlere açıkça bir gözdağıdır. Bundan sonra neler olacak hep birlikte
bir öykünün okuması bitincebaşka öyküler sırada bekler,bir hayat sonlandığındabaşka hayatlar zuhur eder. her hayatın bir öyküsü vardırya da her öykü bir hayatı anlatır. 29 Aralık 2019/İstanbul
“Gece gül bahçesinde ararken seniGülden gelen kokun sarhoş etti beniSeni anlatmaya başlayınca güleBaktım kuşlar da dinliyor hikâyemi.” -Ömer Hayyam Diyarbakır-Ergani’de çocukluğum ve gençliğimin geçtiği mekân akrabalara ait bağ ve bahçelerin içerisinde bulunan yeşillikler içinde ortak bir mekândı. Bu mekândan şimdi geriye bir
Kadere ister inanalım ister inanmayalım, kesin olan bir şey var ki o da Kürtlerin kaderinin kötü yazılmış olmasıdır. Kürtler kendi iç dinamikleriyle bir yere gelemedi, kendi kaderini kendisi belirleyemedi. Ortak bir amaç etrafında enerji ve hayallerini güçlü bir şekilde açığa çıkarmayı başaramadı.
Ergani’de yaşlı bir annem var. Zorunlu olmadıkça hiçbir çocuğunun evinde kalmıyor. Kendi evinde olmak ona huzur veriyor, kapım kapanmasın diyor. Böyle olunca da çocuklarından müsait olan gidip yanında kalıyor. Bu nedenle, Eylül-Ekim aylarında bir aya yakın yanında kaldım. Annemin yanındayken komşularından birinin
“Bir insan nasıl bu kadar yalancı ve kötü, pervasız çirkin bir politikanın sürdürücüsü olabilir,” diye sitem eden bir tanıdığın siyasi bir liderle ilgili yakınmalarına muhatap olunca biraz işin aslını kurcalayıp düşünmeye başladım. Aslında hiçbir şey tesadüfi değil, doğanın ve toplumun kendi işleyiş