Kim. Müh. Müslüm ÜZÜLMEZKim. Müh. Metin YELDANKim. Müh. Funda ATAŞ I. GİRİŞ Kentleşme ve endüstrileşmeyle birlikte toplumsal ve teknolojik gelişmeye paralel olarak kimyasallar hayatın tüm alanında günlük yaşantımıza girdi/kimyasallar günlük yaşantımızda vazgeçilmezler arasında yer almaya başladı. Bu gelişmenin sonucunda kimyasalların üretimi, etiketlenmesi,
delikanlılık çağımdaay gecenin koynunda uyurkentenim teninde yanardı;ışıktan ürperirdi ter damlaları.haz doruklara ulaştığındamutluluğun sarhoşluğunu yaşardık,mevsim değişti, açmıyor artık gül.şimdi ayın altında hatıralardayım:bilinen dünyadan bilinmez dünyayayolculuğa doğru sona yaklaşırken olsa bilegüzeldir; ay ışığındagül bahçesinin efsunlu kokusunu koklayarakateşli yaprakların açış noktasınınistekli tatlı yumuşaklığın derinliğinde, kısa
Yayına Hazırlayan: Müslüm ÜZÜLMEZÇeviri: Abdurrahman ÜZÜLMEZ “Korkma salnameye bir köşesinden iliş, istikbalin taht-i emniyettir.” Cenap Şahabettin SunuşBirinci Bölüm: Osmanlı Dönemi SalnameleriI. 1310H/1308R/(1892M) Salname-i Devlet-i Aliye-i OsmaniyeII. 1312H/1310R/(1894M) Salname-i Devlet-i Aliye-i OsmaniyeIII. 1313H/1311R/(1895M) Salname-i Devlet-i Aliye-i OsmaniyeIV. 1314H/1312R/(1896M) Salname-i Devlet-i Aliye-i OsmaniyeV. 1315H/1313R/(1897M)
Aşk, insanı belli bir varlığa, bir nesneye ya da evrensel bir değere doğru sürükleyen gönül bağı; sevginin en üst aşaması, bir ütopya, bir tutku ve aynı zamanda derunî bir gönül halidir. Her ne kadar Nietzsche ve Schopenhauer aşkı, soyunu sürdürmek amacıyla insana
Hazırlayan:Müslüm Üzülmez İçindekilerI. SunuşII. Osmanlı İmparatorluğu’nun İdari Yapısı ve Ergani SancağıIII. Osmanlı Belgeleri1) KanunnâmelerA) Yavuz Sultan Selim Devri Kanunnâmeleri’nden Ergani Sancağı KanunnâmesiB) Kanuni Devri ve Ergani Vilâyet Kanunnâmeleri2) Tahrir Defteri3) Muhimme Defteri4) Osmanlı Belgelerinden oluşan iki kitapta Ergani5) Salnameler1310H/1308R/(1892M) Salname-i Devlet-i Aliye-i
Teknolojinin ve endüstrinin artması ile doğru orantılı olarak insan ve çevre sağlığını tehdit eden önemli kirliliklerden biri de gürültüdür. Gürültü, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren, istemeyen, arzu edilmeyen seslerin atmosfere yayılması; etkilenene bir anlam ifade etmeyen sestir. Ses ise,
şimdi kuşkayası’nda olmak vardı!şahin gibi yükseklerde özgürlüğün sarhoşluğundakeskin bakışlarla aşağıdakileri izleyipzavallıların zavallı halini görmek isterdim.ama gel gör ki toz ve küfle kaplı odalardaağzı laf yapanları dinlemek zorundayım.ay, yeni doğmuş bir çocuk gibi gecenin koynunda çırılçıplakken;toz ve küfle kaplı, ağzı bol laf yapanların
kanat tak, uç otobüsüm:sevdiğim yere gidiyorum.gözümde tutuyor:hazar’da balık-rakıpapaz gölü’nde güveçhilar’da mangal-sohbet. kaç kişi kaldık? bir başınayım.yeşil söğüt ağacının gölgesinde:sensizliğin sesi,suyun akışı, yaprakların hışırtısı,geveze serçelerin cıvıltısıhepsi yüreğimin içinde.ben, biranın; bira, benim içimde. kanat tak, uç otobüsümergani’de bekliyor dostlarım.çok eski günlerin anısına, damdayıldızlarla kucak
yaşlı bir çınarın altındayım:akarsu aktığı yosunlu deredenağaçlar yeşil sarı yapraklarındankuşlar cilveleştikleri dallardanuzak geçmişime sanki sesleniyorlar.sonbaharın hüzünlü bu güzelliğindedüşüncelerim düğümlenmişyorgun, efkârlı ve tek başınaiçip, kendi sonbaharımdaanılarımda yolculuğa çıkıyorum. *** gündüzleri seni unutabilirimama rüyalarım asla unutmaz. 20 Ekim 2004/ Çermik
çınar ağacının dibinde,anılarımın sessizliğindeyim:akar suyun sesi, yaprakların hışırtısı,geveze serçelerin oynak cıvıltısıve soğuk biramhepsi terli bardağın içinde,ben biranın, bira benim içimde. 15 Ekim 2004/ Çermik